Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir köprünün ortasındaydım. Sol tarafımda vicdanım vardı, sağ tarafımda yalanlarım. Sol tarafımda yalnızlığım vardı, sağ tarafımda kalabalığım. Tam karşımda ise sadece seçeneklerim ve seçeneklerimden doğan yeni doğmuş ruhum. Seçeceğim iki yol da benim sonum olacaktı artık biliyordum. Köprünün ortasında durup aşağıya doğru baktım. Beni kör edecek berrak su ve kollarımı, bacaklarımı parçalayacak dalgalar. Aşağı atlarsam kendi sonumu işte o zaman kendim yazacaktım. Arkama dönüp bakmaya ise cesaretim yoktu çünkü orada, terk edilmiş bir kız çocuğu görecektim. Sessizliği bölen nefes sesleri. Saniyeler geçmişti ama zihnimde saatlerini geçiren bir kadın yaşıyormuş gibiydi, o köprünün ortasında durduğum sürece zaman bile silinecek gibiydi.
340 syf.
9/10 puan verdi
Panteizm'i merak ettiğim ve hakkında daha fazla şey öğrenmek için kütüphaneye gittiğimde, aklımda ya Spinoza'yı ya da Bruno'yu almak vardı. İkisi de ders kitaplarımda "panteist" olarak geçiyorlardı. Bruno yerine Spinoza'yı bulabildiğim için bu kitabı aldım. Panteizm dışında Spinoza'nın felsefesini ayrıca merak
Spinoza Felsefesi Üzerine Yazılar
Spinoza Felsefesi Üzerine YazılarMusa Kazım Arıcan · Divan Kitap · 20152 okunma
Reklam
Ben ucuz bir romandım. Hayır, kötü bir edebiyatın bile bir gerçekliği vardı: Can sıkıcı taklitçilikleri bile benden gerçekti. Ben yoktum; hatta ben yokum, olmadım diyemeyecek bir yerdeydim; kelimeler bile yan yana gelerek beni tanımlamak istemezlerdi. Ne olurdu benim de kelimelerim olsaydı; bana ait bir cümle, bir düşünce olsaydı. Binlerce yıldır söylenen milyonlarca sözden hiç olmazsa biri, beni içine alsaydı! Çok insan için söylendi ama, sana da uygulanabilir denilseydi. (Bu sözleri başkalarıyla paylaşmaya razıydım. Başka çarem yoktu.) Kendime gerçekten acıyabilseydim, gerçekten ümitsiz olsaydım. (Olumlu durumları aklıma getirmeye cesaretim yoktu.) Sonra yavaş yavaş, adım adım doğrulurdum.
"Ben ucuz bir romandım. Hayır, kötü bir edebiyatın bile bir gerçekliği vardı: Can sıkıcı taklitçikleri bile benden gerçekti. Ben yoktum; hatta ben yokum, olmadım diyemeyecek bir yerdeydim; kelimeler bile yan yana gelerek beni tanımlamak istemezlerdi. Ne olurdu benim de kelimelerim olsaydı; bana ait bir cümle, bir düşünce olsaydı. Binlerce yıldır söylenen milyonlarca sözden hiç olmazsa biri, beni içine alsaydı! Çok insan için söylendi ama, sana da uygulanabilir denilseydi. (Bu sözleri başkalarıyla paylaşmaya razıydım. Başka çarem yoktu.) Kendime gerçekten acıyabilseydim, gerçekten ümitsiz olsaydım. (Olumlu durumları aklıma getirmeye cesaretim yoktu.) Sonra yavaş yavaş, adım adım doğrulurdum."
Heyecanlarımı hep gelecekteki günler için saklamıştım; babam öldüğü zaman yeteri kadar üzülmemiştim, mezarın başında küçük ayrıntılara takılmıştım. Bir ağacı, kuşu filan seyrederken değil, düşünürken sevmiştim. Hayır belki de kendimi yaşanacak güzel günler için saklamamıştım: belki de sadece duygularımda her zaman biraz geç kalıyordum. Babam
Sayfa 66 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Bugün de benim kalemimden...
Onu ilk gördüğümde kalbimin kuzeye kalan karanlık odalarına gün ışığı sızdı sanki. Üzerini tozlanmasın diye beyaz çarşaflarla örttüğüm, kendime yasakladığım tüm o duyguların üzerine hafif bir ışık düştü sıkıca örtülü kalın perdelerin arasından. Belli belirsiz bir sıcaklık hissettim. Ne perdeleri açmaya ne de örtüleri kaldırmaya cesaretim vardı oysaki. Hala merak ediyorum ne olurdu içeri girmesine izin verseydim?
Reklam
479 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli Oyunlar İnceleme Romanı incelemesi ve yorumlaması çok zor, hatta imkanız denebilir. Belirli bir altyapıya sahip olmak gerekiyor, bende bu altyapı ne yazık ki mevcut değil hatta bu altyapıya yakın bile değildim. Ben de ilk 150 sayfası okuduktan sonra kitabı bıraktım, aslında dönüp tekrar okumayacaktım, ta ki şu alıntıyı 1K’da görene
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202230,9bin okunma
Oğuz Kağan'ın yanında ak sakallı, kır saçlı, uzun tecrübeli bir ihtiyar vardı. O, anlayışlı ve asil bir adamdı. Oğuz Kağan'ın nazırı idi. Adı Uluğ Türük idi. Günlerden bir gün uykuda bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Bu altın yay gün doğusundan ta gün batısına kadar ulaşmıştı ve üç gümüş ok ta şimale doğru gidiyordu. Uykudan uyanınca düşte gördüğünü Oğuz Kağan'a anlattı ve dedi ki: 'Ey kağanım, senin ömrün hoş olsun; ey kağanım, senin hayatın hoş olsun. Gök Tanrı düşümde verdiğini hakikate çıkarsın. Tanrı bütün dünyayı senin uruğuna bağışlasın!' Oğuz Kağan Uluğ Türük'ün sözünü beğendi; onun öğüdünü diledi ve öğüdüne göre yaptı. Ondan sonra sabah olunca büyük ve küçük oğullarını çağırttı ve: 'Benim gönlüm avlanmak istiyor. İhtiyar olduğum için benim artık cesaretim yoktur; Kün, Ay ve Yultuz, doğu tarafına sizler gidin: Kök, Tağ ve Tengiz, sizler de batı tarafına gidin'- dedi. Ondan sonra üçü doğu tarafına, üçü de batı tarafına gittiler. Kün, Ay ve Yultuz çok av ve çok kuş avladıktan sonra, yolda bir altın yay buldular; onu aldılar ve babalarına verdiler. Oğuz Kağan sevindi, güldü, yayı üçe böldü ve: 'Ey büyük (oğullarım), yay sizlerin olsun ;yay gibi okları göğe kadar atın'- dedi. Kök, Tağ ve Tengiz çok av ve çok kuş avladıktan sonra, yolda üç gümüş ok buldular; aldılar ve babalarına verdiler. Oğuz Kağan sevindi, güldü, okları üçe üleştirdi ve: 'Ey küçük (oğullarım), oklar sizlerin olsun. Yay oku attı: sizler de ok gibi olun'- dedi.
384 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
BARIŞI HAYAL ETMEYE CESARETİM VAR.
"Suçluluğun kalbinize girmesine izin vermeyin, çünkü bu, kanser gibi, geriye hiçbir şey kalmayana kadar sizi yiyip bitirecek bir hastalıktır." Kitabı okurken çok etkilendiğim bu alıntı ile kitabın incelemesine başlamak istedim, insanların hiçbir haklı sebep göstermeksizin karşısındaki insanları suçlamanın bir meziyet olduğunu
Badem Ağacı
Badem AğacıMichelle Cohen Corasanti · Pegasus Yayınları · 20153,225 okunma
Ben ucuz bir romandım. Hayır, kötü bir edebiyatın bile bir gerçekliği vardı: Can sıkıcı taklitçilikleri bile benden gerçekti. Ben yoktum; hatta ben yokum, olmadım diyemeyecek bir yerdeydim; kelimeler bile yan yana gelerek beni tanımlamak istemezlerdi. Ne olurdu benim de kelimelerim olsaydı; bana ait bir cümle, bir düşünce olsaydı. Binlerce yıldır söylenen milyonlarca sözden hiç olmazsa biri, beni içine alsaydı! Çok insan için söylendi ama, sana da uygulanabilir denilseydi. (Bu sözleri başkalarıyla paylaşmaya razıydım. Başka çarem yoktu.) Kendime gerçekten acıyabilseydim, gerçekten ümitsiz olsaydım. (Olumlu durumları aklıma getirmeye cesaretim yoktu.) Sonra yavaş yavaş, adım adım doğrulurdum.
Sayfa 66 - İletişimKitabı okudu
241 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.