"... Eğer bir ceset olsaydın seni bundan daha fazla öldüremeyecekler nasıl olsa."
Sabahleyin bakışlarım öyle ölgündü ki karşılaştığım insanlar belki de beni hiç fark etmediler.
“Yalnızlığın bittiği yerde, pazar yeri başlar; pazar yerinin başladığı yerde de büyük oyuncuların şamatası ve zehirli sineklerin vızıltısı başlar.
…
Ben insanlar arasına ilk gidişimde, yalnızlara özgü bir delilik ettim, büyük bir delilik: pazar yerinde göründüm.
Ve herkese söz söyleyeyim derken, kimseye söz söylememiş oldum. Akşam olunca da, ip cambazlarıyla cesetler yoldaşlarım oldular, kendim de hemen hemen bir ceset gibiydim.
Halbuki, yeni sabahla birlikte yeni bir hakikat doğmuştu bana; o zaman öğrenmiştim şöyle demeyi: ‘Bana ne pazar yerinden, yığından, yığın-gürültüsünden ve uzun yığın-kulaklarından!’
Ey yüksek insanlar, şunu öğrenin siz benden: pazar yerinde kimse inanmaz yüksek insanlara. Yine de konuşmak istersiniz orda, keyfiniz bilir! Ama yığın göz kırpar: ‘Eşitiz biz hepimiz.’”
Tanzimat, Doğu meselesinin iktisadi devresinde, Avrupa'nın Osmanlı Devleti aleyhine kullandığı en öldürücü silah olmuştur: Sırf sermaye ile ve bu devrede sermayenin iki itaatkâr hizmetçisi mahiyetinde olan kültür ve siyaset ile, evvelleri harp ve siyasetle nail olduğundan daha çok kazanmıştır. Haçlıların bu bilmem kaçıncı seferinde İslam ehli üzerine havale ettiği bu yeni olacaktı zehirli silah, yani sermaye, yalnız siyasi bağımsızlığı, milli hâkimiyeti değil, yalnız dini ve milliyeti değil, geçim vasıtalarını kökünden kesiyor ve bu suretle Müslümanların hayatına, varlığına taarruz ediyordu. Tam başarı halinde, Doğu'nun ahalisi Avrupalıların kul ve kölesi olacaktı; Avrupa, Doğu'yu, İslami Doğu'yu ruhsuz bir ceset haline getirecek, istediği gibi kullanacaktı. Bağımsız geçim vasıtaları olmayan insanlar, rızklarını dağıtan kimselerin her türlü emel ve fikirlerine boyun eğmeye, tam itaatle itaat etmeye mecburdurlar. Aç insanlar yumuşak hamur gibi istenilen şekil ve kıyafete sokulabilir… Doğu meselesinin iktisadi safhasında, Avrupa Doğu'yu, tam canını alacak noktadan, midesinden yakalamıştı. Eğer başarılı olsaydı, artık Doğu meselesi tamamen ve katiyen halledilmiş olacaktı…