Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Etkileyici kitap başlangıç paragrafları
En iyi zamanlardı; en kötü zamanlardı. Bilgelik çağıydı; ahmaklık çağıydı. İnanç dönemiydi; şüphecilik dönemiydi. Aydınlığın mevsimiydi; karanlığın mevsimiydi. Umut baharıydı; umutsuzluk kışıydı. Öncemizde her şeyimiz vardı; öncemizde hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk; hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk. Kısacası o dönem de bugünkü gibiydi; öyle ki, dönemin en gürültücü yetkililerinden kimileri, hem iyisi hem de kötüsü için 'en' ile başlayan karşılaştırmalarda ısrarcıydılar.
Sayfa 1 - İlk paragrafKitabı okudu
"Ömrünüzdeki sayılı günlerden bir tekini yaşanmamış sayalım... Kaderinizin akışı kim bilir ne kadar farklı olurdu? Bu satırları okurken bir an durun, yaşamanızı saran o uzun zinciri düşünün... İster demirden olsun, ister altından, ister dikenden olsun... O sayılı günlerden birini yaşamayıp da ilk halkası meydana gelmeseydi, bu zincir belki de hiç örülmezdi."
Reklam
"Bu aptallar hiçbir şeyi bilmiyorlar. Sen ve senin gibi olan insanları hor görüyorlar. Kendi köpeklerine, atlarına zarar gelmesin diye hiç umursamaksızın senin gibi nice insanları öldürüyorlar. Ama sen 'Yaşasın Kral!' diye bağırdığında buna sevinirler; kendi büyüklüklerine inanırlar. Bırak öyle kalsın! Bir süre daha buna inanmaya devam etsinler." Bayan Defarge da kocasını onaylamak istercesine başını yavaşça salladı ve "Görkemli törenler insanın başını döndürür. Bunları gören her göz büyülenir; her ağız da çığlık atar." dedi. "Doğru, hanımefendi." dedi yol işçisi zorlukla. "Sana bir sürü bebek gösterseler ve içlerinden birini kendi kârların için öldürmen gerektiğini söyleseler, onlardan en güzel, en göz alıcı olanı seçersin, değil mi?" "Doğrusunuz hanımefendi." "Peki sana uçmayan bir kuş sürüsü verseler ve onların tüylerini yolmanı söyleseler, en güzel olanları seçersin, değil mi? "Haklısınız, hanımefendi." Bayan Defarge kralın arabasının en son görüldüğü yere bakarak, "Bak işte! Bugün gördün bebekleri de, kuşları da. Şimdi eve gidelim." dedi.
Sayfa 121Kitabı okudu
Gözleri hesaplarda olmakla birlikte kocasına da bir iki bakış fırlatacak zamanı bulmuştu. “Ah bu adamlar... bu adamlar!” “Ama sevgilim...” diye başladı Defarge. Karısı sözünü kesti: “Ne yılgınlık bu!” “Çok uzun sürüyor.” Bu sözleri güç bela söylemişti. Bağrından kopup çıkmıştı sanki. “Uzun sürer. Ne zaman sürmedi ki? İntikam ve hesap-laşma hep uzun sürer... Kuraldır bu.” “Bir insanı yıldırımla çarpmak uzun sürmüyor ama.” “Söyle bana,” dedi karısı, “Yıldırımları üretip, biriktir-mek ne kadar sürüyor? Onu söyle!” Defarge kafasını kaldırdı. Söylenenlerde akla yatkın bir şeyler bulmuşçasına düşünceliydi. “Bir depremin bir kenti yutması uzun sürmez. Doğru. Depremin hazırlanması ne kadar sürer, sen ona bak!” “Uzun sürse gerek,” dedi Defarge. “Ama bir kez hazır oldu mu da önüne gelen her şeyi un ufak eder. O an gelene dek duyulmasa da, görülmese de hazırlanıyordu. Bu düşünce seni rahatlatsın. Sakın aklından çıkarma bunu.”
Sayfa 124Kitabı okudu
Sıcak bir gündü. Merak ve serüven tutkularını Madam'ın yakınındaki bardaklarda gidermeye çabalayan sinek sürüleri, şarap artıklarında boğuluyorlardı. Ölmüş sinekler diğer sinekleri etkilemiyordu. Kendileri filmiş, ya da o denli uzak yaratıklarmışçasına ölülerine bakıyorlardı. Az sonra aynı şey kendi başlarına geliyor, yazgılarına yenik düşüyorlardı. Sineklerin ne vurdumduymaz yaratıklar olduklarını düşünmek pek ilginçti doğrusu. Sinekler tıpkı saraydaki soylular gibiydi.
Sayfa 125Kitabı okudu
Doğru. Monsenyör'ün bu güzel çikolatayı ağzına götürebilmesi için, bizzat onun soylu ve nezih moda anlayışını yansıtan muhteşem nişanları ışıl ışıl parlayan dört adamla, cebinde en az iki altın saati olmadan nefes alamayan şeflerin yardımı gerekiyordu. Adamlardan biri çikolata kabını onun yüksek huzuruna getirir, ikincisi bu iş için yapılmış küçük bir aletle bunu karıştırıp köpürtür, üçüncüsü Monsenyör'ün özel peçetesini uzatır, dördüncüsü de (iki altın saati olan) çikolatayı ağzına götürürdü. Bu adamların biri bile olmadan Monsenyör'ün çikolatasını içmesi ve yüce onurunu koruması mümkün değildi. Çikolatası rezil gibi, yalnızca üç kişi tarafından servis edilecek olsa şerefi lekelenir; iki kişi tarafından edilecek olsa ölürdü.
Sayfa 132 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ömrünüzdeki sayılı günlerden bir tekini yaşanmamış sayalım. Kaderinizin akışı kim bilir ne kadar farklı olurdu? Bu satırları okurken bir an durun, yaşamanızı saran o uzun zinciri düşünün. İster demirden olsun, ister altından, ister dikenden olsun. o sayılı günlerden birini yaşamayıp da ilk halkası meydana gelmeseydi, bu zincir belki de hiç örülemezdi.
İnsanoğlunun kusurları ve ihmallerinin sebep olduğu fiziksel hastalıklar, kurbanlarını seçerken ırk, cins, soy, zenginlik tanımaz. Ve kelimelerle anlatılamayacak acılardan ve insafsız kayıtsızlıklardan doğan korkunç ahlaki düzensizlikler de aynı şekilde cezalandırır insanları, fark göstermeksizin...
Çünkü ona göre kalbi asil olmayanın davranışının asaletinin bir hükmü yoktur. "Ne kadar cila sürersen sür ağacın damarlarını saklayamazsın; sen cilayı sürdükçe damarlar kendini belli eder.'' der.
Sayfa 201Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.