Dünya bir an Tanrının parmağının ucunda ki bir çıban gibi göründü gözüne, Tanrı parmağını bir bastırsa çıban patlayacak, çürümenin kokusu bütün evrene yayılacaktı. Dünya denen çıban öyle tehlikeliydi ki bütün evreni zehirleyebilirdi.Taşlaşma çağında dünya bir nefes bile iyileşecek gibi görünmüyordu.Vicdana,utanca bağışlanma isteğinin dayanılmaz azabına ihtiyaç vardı. Ama taşlaşan ruhlara azap işlemiyordu…
Kibir,kendinden başkasını hor ve hakir görmek,ucub ise,kendini beğenmek ve şahsını başkalarından üstün bilmektir.Kibir ile ucub,
birbirinden ayrılmayan iki çirkin vasıftır.Bu illetlerin neticesi,dünyada huzursuzluk,ahirette ise ilahi azap tecellileridir.
Gözlerimde bir çıban gibi büyüyor İstanbul
Ellerim kapıyı pencereyi çivilemekle meşgul
Harlanma şehrim bir gün dönerim
Harlanma şehrim sende ölürüm
Ankara gitgide soluyor kartpostallarda
Yitip bulduğum bulduğum da yitirdiğim
Şakaklarımda tren rayları gibi zonkluyor İstanbul
Hiçbir yere varmayan kendimden menkul
Darlanma şehrim birgün dönerim
Darlanma şehrim sende ölürüm
Ankara... gençliğim, düşlerim, her şeyim...
İçlerinde bir diken vardı, hiçbirisi bunu içinden, etinden çekip çıkaramıyordu; bu her birinin içinde bir dert, bir çıban olmuştu, acı veriyor ve azıyordu.
Günahkarlar ve kötü vicdanlılar da böyle! inanın bana dostlarım: vicdan yarası yaralamayı öğretİr insana. Ama en kötüsü de küçük düşüncelerdir. Sahiden, küçük düşünmektense, kötülük yap daha iyi!
Gerçi diyorsunuz ki: "Küçük kötülüklerden aldığımız zevk başka büyük kötülükler yapmaktan alıkoyuyor bizi." Ama insan bu konuda kendini alıkoymak istememeli. Bir çıban gibidir kötü eylem: kaşınır, sızlar ve patlar dürüst konuşur.