Bir Sorunu 8 Aşamada Çözmek
1 - Daima ilişkiye öncelik tanımak Ne kadar zorlu durum olursa olsun çocuğumuzun sevgi haznesini doldurmak çok önemli. 2 - Her yaşın kendine has gereksinim ve olasılıklarını değerlendirmek Çocuğumuz hep beklediğimizden daha çabuk büyür ve daima sandığımızdan daha küçüktür! Çocuklarımızın direnci bize onların sınırlarını ve gereksinimlerini
Sayfa 151Kitabı okudu
İşgal Nedir?
İşgal; sınırların, kişinin rızası olmadan ele geçirilmesidir. Çocuklarımızı işgal ettiğimizi onlar adına karar verdiğimizde anlarız. Yemek yemek istemeyen çocuğa, yemesi konusunda ısrarcı oluyorsak, yere düşen çocuğu, daha o acısını yaşamadan hemen kaldırıp korumaya alıyorsak, giyeceği her kıyafete biz karar veriyorsak, çocuğu kendi yatağında değil de yanımızda yatırıyorsak, tuvaletini yaparken nasıl olsa çocuk deyip izinsiz tuvalete dalıyorsak, çocuğun verdiği kararlarda alacağı sorumluluğu biz alıyorsak, çocuğun ödevinden bahsederken ödevimizi yaptık diyerek onun ödevini dahi sahipleniyorsak, çocuğun babasına yer yer babamız diye hitap edip çocuğun baba hakkına bile ortak oluyorsak, ağzına kaşıkla yemeği biz tutuyorsak, buna işgal denmektedir. Burada ailelerin en önemli savunması ise bu davranışları çocuklarını çok sevdikleri için gerçekleştirdikleridir. Fakat bu sevgi söylemi , eylemde maalesef bir işgale dönüşmektedir.
Sayfa 48 - Kanon KitapKitabı okudu
Reklam
Bebeğiniz ağladığında yaşadığınız stresi çok iyi anlıyorum. Kısa vadeli çözümler belki anı kurtarabilir ama maalesef uzun soluklu büyük kayıplara da yol açabilir. Çocuk yetiştirmenin en önemli kuralı bence kararlı olmaktır. Çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun sizdeki kararlılığı çok net görür ve nasıl davranacağına karar verir. Çocuğunuza cevap vermeden önce düşünün ve verdiğiniz kararın arkasında olun. Hayır dediğiniz bir şeyi yapmasına izin verirseniz ilerleyen zamanlarda çok zorlanabilirsiniz. Eğer evet diyecekseniz asla baştan hayır demeyin. Bir çocuğun hayır lafını duymaya tahammülü yoktur ve lütfen sürekli çocuğunuza hayır demeyin ama gerekli ise “hayır” ı “evet” e çevirmeyin. Cep telefonunuzu isteyen çocuğunuza hayır dediyseniz ve 2-3 dakika ağladıktan sonra sussun diye verirseniz bunun arkasının geleceğini unutmayın! Çünkü bu davranışınızla çocuğunuza şunu öğretirsiniz: Ağlarsan elde edersin. Bunu öğrenen çocuk büyüdükçe isteklerini gerçekleştirmeniz için şiddetini artırarak ağlamaya devam eder. Üç defa ağlayarak istediğini elde ettiğinde, onun istediğini alana kadar ağlayan bir çocuk olmasını sağladınız demektir. Beş defa ağlamasına rağmen oyuncak alma gününüz olmadığı için hiçbirinde almadıysanız, büyük ihtimalle bir daha ağlayarak sizden oyuncak istemeyecek bir çocuğunuz oldu. Bence mesajı aldınız.
Bir adam var. Ve zihnini, düşünceler sistemini kapatmak, iptal etmek, yok etmek istiyor. Böyle bir şey yapmasının nedeni, bütün bunlar açıkken kendini hiçbir zaman iyi hissetmemiş olması. Bu kadar basit mi? Evet! Sadece iyi hissetmek için mi bunları yaptı bugüne kadar? Evet! Her şeyi denedi mi hayatta, böylesi önemli bir kararı vermeden önce? Hayır! Peki aceleyle verilmiş yanlış bir karar olmadığına emin mi? Evet! Ama daha sadece yirmi dokuz yaşında. Geç bile kalmış! Dünyayı reddinin nedenini belirleyebilmiş mi kafasında, yoksa o da kuşağının çocukları gibi sıkıntıdan mı girmiş bu işe? Nedenini biliyor. Sadece çağının çocuklarına değil, kimseye benzemiyor. Nedeni bir tane. Her şeyin, içinde her gün büyüyen sonsuzluğun nedeni bir tane. O da yaşadığı hayata uzaktan bakabilme yeteneği. Kişinin öncelikle kendine uzaktan bakmasıyla başlayan daha sonra bütün hayatına, dostlarına yayarak keskinleştirdiği uzaktan seyredebilme yeteneği. Zaman içinde normal bir insanın yapması gerekenlere, bunları yaparken itaat etmesi gereken toplumsal, ahlakî ve yasal kurallara uzaktan bakabilme yeteneği. Ve Kayra içinde keşfettiği bu yetenekle kendini, sihirbazın numaralarının gerçek yüzlerini bilen ve eğlenemeyen bir çocuk gibi hissediyor.
Bir çocuk dünyaya ge­tirmek öyle önemli, öyle gizemli bir işti ki, onu doğru dürüst gerçekleştirebileceğine inanmıyordun. Yaşamı aktarma yeti­nin seni aşmasını kabullenmen gerekiyordu. Annenle babanın da seni doğurmaya karar verirken, senin bugün olduğundan daha akıllıca davrandığını düşünmüyordun. Onların kararın­daki bencillik, hafiflik karşısında şaşırıp kalıyordun. Olduğun kişiyi, olmanı istedikleri kişiden çok daha az isteyeceklerini düşünüyordun. Kendini bir sahtekar gibi hissediyordun, çün­kü onları düş kırıklığına uğratmamış olsan da, kurdukları düşlere hiç benzememiştin. Öte yandan, o düşleri de bilmi­yordun, sana anlatmalarını hiç istememiştin. İnsan neden ço­cuk yapar ki? Yaşamı uzatmak için, ayrıca çocuğunun neye benzeyeceğini görmeye meraklı olduğu için.
Çocuğuna ayrı bir birey ve kimlik olarak bakabilen, onun do­ğasına saygı gösteren veliler "benim çocuğum" ile başlayan kont­rol odaklı cümleler kurmuyorlar elbette. Ancak yaygın dil kontrol odaklı...Örneğin kontrol odaklı veliler "Bizim kıza özel bir hoca tutacağız," derken çocuğunun tercihlerini önemseyen veliler "Ken­dini geliştirmesi konusunda deneyimlerimizi paylaşacağız," diyor. İlk grup veliler "Sordum soruşturdum, oğlanı X dershanesine yaz­dırdım," derken ikinci gruptaki veliler "Oğlumuza üniversiteye ha­zırlanırken seçimlerinde yardım önereceğiz," diyorlar. Bu durum "Baktım olmuyor, elli soru çözmeden yatmak yok dedim," yerine, "Çocuğumun öz disiplininin gelişmesini önemsiyorum,"; "Beye­fendiyle hukuk okusun diye bir kavgamız var bakalım," yerine "Se­çeceği üniversiteleri birlikte araştıracağız,"; "Keman çalmayı sevi­yor ama önümüzde sınav var. Mecbur bırakacak," yerine, "Önemli olan kendisi olması. Sanatsal yönde ilerlemeyi istediği için destek olacağız," diyebiliyorlar. Birinci gruptaki anne-babalar çocuğun ye­rine kararlar verip ona seçim ve özgürlük alanı tanımazken ikinci gruptakiler ona seçme imkanı sunup gerektiğinde destek olmaya çalışırlar. Çünkü aynı çocuk yarın kariyer, siyasi tercih, arkadaş se­çimi, eş seçimi gibi konularda karar vermek durumunda kalacak.
Reklam
251 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.