- Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman dinleriyle Sümer dini arasındaki ortak noktalar şunlardır: Tanrının yaratıcı ve yok edici gücü; Tanrı korkusu; Tanrı yargılaması; kurbanlar, törenler, ilahiler, dualar ve tütsülerle Tanrıyı memnun etmek; iyi ahlâklı, dürüst ve haktanır olmak; büyüklere ve küçüklere saygı göstermek; sosyal adalet; temizlik. Temizlik
- Yaşlanınca kadının yetişkin çocukları vardır. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Kızlar, erken yaşta evlendiğinden kadın, birçok torun sahibidir. Yaşı genç de olsa, kırsalda, aşiretsel yapı içinde torunu olduğu için kadına yaşlı gözüyle bakılır. Kadın ister istemez oturaklı bir yapıya bürünür. Psikolojisi buna göre biçimlenir. Artık o, torun
Reklam
Düğün dediğiniz şeyi bir düşünsenize... Düğünün en önemli anı gelinle damadın merdivenlerden indiği andır değil mi? Evet ama aslında herkes geline bakar. Yalnızca gelin saçı denilen şey bile bakmayı hakediyor tabii... Yapılması neredeyse bir gün sürüyor. Gelinlik deseniz ayrı bir hadise... Makyaj özel yapılmış. Kirpikler beş santim uzunluğunda... Başka bir yaratık yürüyor orada. Bir saat önce gördüğünüz kızla ilgisi bile yok. Ama damat aynı damat. Düğüne gelirken giydiği elbisenin biraz daha iyisini giymiş, bir de fazladan papyon takmış. Aksesuar olarak binlerce yılda ancak bir kravat, bir de papyon bulabilmiş bir cinsten sözediyoruz. Nesine bakacaksın? Adamın hayatının en önemli anında üstündeki en değişik şey bu: Papyon. Daha birşey demiyorum. Onun için düğün dediğiniz şey de kadınlarla ilgilidir. Gelin, anne, kaynana, elti, hala, teyze, kız arkadaşlar... Düğünün nasıl olduğuna da karar verecek olan yine onlardır. Şimdi bana kızmaya başlayacaksınız ama çocuk doğum gün­leri bile öyle değil mi? Verilen partinin çocukla ne derece ilgisi var bilemiyorum. Çünkü çocuklar zaten öyle bir giydirilip süsleniyor ki (tabii kız çocukları özellikle) dağıtıp yerlerde yuvarlanacak bir halleri yok. Bir de annelere bakın. Kızın doğumgünü mü yoksa annenin bekarlığa veda partisi mi belli değil. Kadınlarla tiyatronun bağlantısı var derken boşa konuşmu­ yorum. Bunların hepsi bir gösteri. Sahneleniyor ve sonunda alkış bekleniyor. Kesinlikle kadınlar oyuncudur filan demek istemiyorum. Ağzımdan yel alsın. Hatta denilebilir ki sıradan bir kadın bile hayatının belli günlerinde kendiliğinden bir sanatçıdır.
İnsanların bir kısmı klişelerle, atalarından öğrendikleri ezbere bilgilerle hareket ederler. Klişelerin ve edindiğimiz ezberlerin bir kısmı faydalıdır ama her sosyal/siyasi/kültürel olay kendi koşulları ve bağlamı içinde yeniden değerlendirmeyi gerektirir. Örneğin 'Değişmeyen tek şey değişimdir'” klişesini düşünelim. Hayatın bir hareket ve
İs secimi
“Harcayacak parayı bulan çocuk diğer gençlerin bulunduğu yerlere takılır; orada başkalarıyla tanışır, flört eder, evlenir. Hayat çok güzeldir artık, çünkü günümüzde hem kadın hem erkek çalışmaktadır. İki gelir saadettir. Başarılı olduklarını, kendilerini parlak bir gelecek beklediğini hissederler ve bir ev, bir araba, bir televizyon almaya, tatile çıkmaya, çocuk sahibi olmaya karar verirler. Mutluluk kundağını kucaklarına alırlar. Nakit gereksinimi giderek artar. Mutlu çift kariyerlerinin önemli olduğunu’ anlayıp daha sıkı çalışmaya başlar, terfi etmek, zam almak için didinir. Aylıklarına zam alırlar, bu da ikinci bir çocuğu ve daha büyük bir evi gerektirir. Daha çok çalışır, işyerlerine daha bağlı, iyi birer eleman olurlar. Belli dallarda uzman olmak adına yeniden okula yazılırlar ki kazançları artsın. Belki ikinci bir işe girerler. Gelirleri artar; fakat onunla birlikte vergi dilimleri ve yeni aldıkları geniş evlerinin emlak vergisi, sosyal sigorta primleri ve diğer vergiler de... Yüksek rakamlı maaş çeklerini alıp bütün bu paranın nereye gittiğini merak ederler. Kredi kartlarıyla hisse senetleri ve mutfaklarına yiyecek alırlar. Çocuklar beş-altı yaşlarına geldiklerinde onların öğrenim giderlerine ve kendi emeklilik yıllarına yönelik yatırım yapma gereği doğar.
İnsan Neden Çocuk Yapar?
Bir çocuk dünyaya getirmek öyle önemli, öyle gizemli bir işti ki, onu doğru dürüst gerçekleştirebileceğine inanmıyordun. Yaşamı aktarma yetinin seni aşmasını kabullenmen gerekiyordu. Annenle babanın da seni doğurmaya karar verirken, senin bugün olduğundan daha akıllıca davrandığını düşünmüyordun. Onların kararındaki bencillik, hafiflik karşısında şaşırıp kalıyordun. Olduğun kişiyi, olmanı istedikleri kişiden çok daha az isteyeceklerini düşünüyordun. Kendini bir sahtekar gibi hissediyordun, çünkü onları düş kırıklığına uğratmamış olsan da, kurdukları düşlere hiç benzememiştin. Öte yandan, o düşleri de bilmiyordun, sana anlatmalarını hiç istememiştin. İnsan neden çocuk yapar ki? Yaşamı uzatmak için, ayrıca çocuğunun neye benzeyeceğini görmeye meraklı olduğu için. Zaman zaman sürdüğün yaşamın daha fazla uzatılmaya değmeyeceğini düşünüyordun. Çocuğun sen olmayacaktı. Ve sen çocuksuz öldün.
Sayfa 68 - SelKitabı okudu
Reklam
296 öğeden 251 ile 260 arasındakiler gösteriliyor.