Çocukluğumun ilk yıllarından net bir şekilde hatırladığım sadece bir sahne var, belki sen de hatırlarsın. Bir gece hiç susmadan 'su istiyorum' diye ağlıyordum, susadığımdan değildir ya büyük ihtimalle biraz sinir bozucu olmak ve biraz da kendimce eğlenmek içindi. Çok sert birkaç tehdidin işe yaramaması üzerine beni yatağımdan almış, avluya bakan balkona taşımış ve kapıyı kilitleyip bir süre pijamalarımla orada yalnız bırakmıştın. Bunu yaparak hata ettiğini söylemeye çalışmıyorum, huzurlu bir gece için belki de tek çözüm buydu ama beni yetiştirme tarzının ve üzerimdeki etkinin nasıl bir özelliğe sahip olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bu olay sonrasında bir süre için gerçekten de uyumlu bir çocuk oldum sayılır ama içten içe yaralanmıştım. Yapım gereği, su istemek gibi basit bir harekete kapı dışarı edilecek kadar korkunç bir şekilde karşılık verilmesini birbiriyle bir türlü bağdaştıramadım. Yıllar sonra bu dev adamın, babamın, yani mutlak otoritenin her an odama öylece girip adeta sebepsiz yere beni yatağımdan alarak balkona çıkaracağını, onun için ne kadar da önemsiz göründüğümü düşünerek acı çektim.
Kadınlarda niçin sakal ve bıyık yoktur?
Kadınlarda yüz kılları denilen sakal ve bıyık bulunmaz. Dişilik bezleri ve
hormonları, başın üstündeki kılların yani saçların kuvvetlenmelerini
sağlarlarken, vücudun diğer büyük bir kesimindeki kılların oluşmalarım ve
gelişmelerini önlerler. Erkeklik hormonları ise yüz ve vücut kıllarının
büyümelerini
*
Kendi öz kültürüne yabancılaşmış arkadaşlar için günümüz Türkçesini de verelim: Kişinin amacı ne ise, tanrısı odur. Yani? Yani insan, bazen amacını tanrılaştırmaktadır. Evet, düşünelim. Kimi zaman mesela 'statü' tanrılaştırılabiliyor. İnsan o makama, o mevkie erişmek için çıldırıyor adeta. Hayatın tek amacı o koltuğa ulaşmak oluyor.
Asılmak üzere olan bir adamı düşün mesela. Onu asarsın ve her şey biter. Ama onu, asılması için yapılan bütün hazırlıklara şahit olmaya zorlarsan ve tam darağacının önüne getirildiğinde infazının ertelendiğini söylersen adamın hayatının geri kalanını ona zehir etmiş olursun. Düşünceni net bir şekilde belirttiğin, benim dayağı hak ettiğimi ama merhamet ettiğini söylediğin o sayısız anlar bir şeye daha sebep oldu -yine, derin bir suçluluk duygusu. Neresinden bakarsan bak sana borçluydum.
Lepper, Anaokulu çocuklarının üç gruba ayırıyor ve onları renkli boya kalemleri veriyor. Onlardan bir resim çizmelerini istiyor. Birinci ve ikinci gruba ödül olarak kurdeleli ve yıldızlı sertifikalar veriyor. birinci gruba boyama yaptıklarında ödül vereceğini söylüyor ama ikinci gruba söylemiyor ikinci gruba etkinlik sonrası ödülü sürpriz olarak veriyor üç gruba ise hiçbir şey vermiyor. Lepper de aynı Deci gibi görüyor ki ödül alan çocuklar daha çok resimli uğraşıyor. ... 2 hafta sonra bu çocuklara serbest zaman veriliyor önlerine boyama kalemleri ve farklı oyuncaklar konuluyor bu sefer hiçbir gruba ödül yok. ... Çok net görüyor ki ödül alan her iki grup da boyamaya çok ilgi göstermiyor. Ama üçüncü grup hala aynı heyecanlı boyama yapıyor.
Şimdiyse bu huzursuzluğu çok daha keskinleşmiş ve acı vermeye başlamıştı, ama artık ne istediğini açık ve net olarak biliyordu: Güzelliğe, aydın bir bilince ve aşka sahip olmak istiyordu.