Sevgi Yukarıdan Gelir / Hayati İnanç
“Gözlerin ağlaması, esasen ruhun gülmesidir. Beden ve ruh birbirinin zıddıdır. Tersi de caridir; zahirin hoşnut olduğu şeyden batın yani kalp veyahut ruh ızdırap duyar. Arzuları birbirinin zıddıdır.”
Hayati İnanç denildiğinde, zihnimin hemen ortasında kurulu bir divan toplantısı peyda oluyor. Aşıklar dolanıyor sevgilinin peşinde, Ferhat dağı deliyor, Mecnûn’un başına kuşlar yuva yapıyor çöl ortasında, mazmunlar koşuştururken semânın hüzmelerinde mey içerek uykuya dalıyor gülün bülbülü.
Çokça sevdiğim “yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenâre düştü” diyiveriyorum. Gönül kayığım kırılıp su kenarında yüzüyor çünkü.
Ah Divân Edebiyatı, toplansak şöyle gönül mabedimize yuva yapan yerlerde, söylesek şikeste yüreklerin çırpınışını ve okusak feryat figan olan beyitleri...
Bu edebiyat anlaşılmadığı için değil anlayanı olmadığı için garip. Hayati İnanç da bana göre sancağı taşıyan erlerden biri.
Bir beyitin anlamı üç dört cümlede açıklanırken şerhine lügatler yazılacak kadar ağırlıkta olabilir şiirler.
Anlayanı, okuyanı, idrâkine vasıl olanları, kutlu yolda yürüyüp ilâhi aşka varanları, gülü görenleri, bülbülü sevenleri, sevgiliyi; goncasından, bademinden, nergisinden tanıyanları, belâgati fesih olanları çok olsun, vâr olsun!
Sanmam taleb-i devlet ü câh etmeye geldik
Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik