Evet bu kitabı nisan ayından beri kütüphanemde beklettiğim için kesinlikle delirmiş olmalıyım! Efsane bize distopik bir dünyanın kapılarını açıyor. Yorumlardan birinde Açlık Oyunları geçmiş ama bu kitap ondan baya bir gömlek üstün bence. Hakkında yapılan abartılı yorumları da kesinlikle hakediyor. Bu dünyada insanlar 10 yaşına geldiğinde belirli
Balbay'ı Uğur Mumcu'dan dolayı çok seviyorum. Uğur Mumcu katledildiğinde Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilciliğine getiridi. O günden beri her yazdığını okuyorum. Zaten bölge milletvekilimiz. Bundan sonraki yaşantısonda mutluluklar diliyorum. İnşallah
çaldıkları ömrünü kat kat fazlasıyla ve sağlıklı yaşar...
27 Mayıs sonrasına bakıldığında da özgürleşme ve demokratikleşme yolunda çok önemli adımlar atıldığı görülmektedir. Bu dönemin eseri 1961 Anayasasının yapılış yöntemi ile içeriği ve kendi içlerindeki muhalefeti tasfiye etme pahasına çok kısa sürede seçimle sivil yönetimin kurulması bunun kanıtlarıdır.
Kurucu Meclisçe hazırlanıp, halkoyuyla kabul edilen 1961 Anayasasıyla yasaklar kaldırılmış, demokratikleşme sağlanmış, hak ve özgürlükler saygın yerine oturtulmuştur. Sendikalaşma ve sendikal haklar getirilmiş, sosyalist partilerin, gençlik örgütlerinin kurulması olanaklı kılınmıştır. Üniversite özerkliği, parlamenter hükümet sistemi, erkler ayrılığı ilkesi, yargı bağımsızlığı kabul edilmiştir. Ekonomide planlı kalkınma dönemine geçilmiştir.
1961 Anayasasının iki önemli eseri Anayasa Mahkemesi ve Cumhuriyet Senatosu olmuştur.
Öncesine, amacına ve sonra yaşananlara bakıldığında 27 Mayısa devrim denilmemesi ancak önyargılı yaklaşımla olanaklıdır.
Oldukça güzel bir araştırma eseri. Kazım Karabekir paşa ile ilgili olarak Cumhuriyet kurulması sürecinde ve sonrasındaki icraatlarını detaylı bir şekilde aktarıyor. Musul olayları, Cumhuriyetin kuruluşu, hilafetin kaldırılması, Komünist parti kurulması ve cumhuriyetin ilk dönemleri ile ilgili olarak pek çok konuda farklı bilgiler veren bu eser mutlaka okunması gerekenlerden.
Oldukça güzel bir araştırma kitabı daha. Uğur Mumcu, Cumhuriyet Gazetesinde yazdığı çeşitli köşe yazılarını birleştirerek bir kitap oluşturmuş. Özellikle 1976-1978 arasındaki döneme ilişkin çeşitli siyasal olayları kendince değerlendirmiş. Farklı bir bakış açısı ile yaklaşmış olaya. Okunmaya değer bir kitap.
Mecazlarla ve imalı anlatımlarla dolu bu alıntıyı ince bir fikir mülahazasıyla anlamaya çalışın. Bakalım kim ne anlayacak :-) Kendiliğinden Gösteriler'in en
büyük tutkunu koyunlardı; içlerinden biri vakit kaybettiklerinden ve soğukta
dikilip durmaktan başka bir şey yapmadıklarından yakınmaya kalksa (bazı
hayvanlar, gerçekten de, domuzlar ve köpekler ortalıkta görünmediği
zamanlar yakınıyorlardı), koyunlar o saat bir ağızdan, "Dört ayak iyi, iki ayak
kötü!" diye avazları çıktığı kadar meleyerek onu susturuyorlardı. Ama
hayvanlar bu törenlerden genellikle hoşnuttular. Ne de olsa, kendi kendilerinin
efendisi olduklarının ve yalnızca kendi yararları için çalıştıklarının
anımsatılması, yüreklerini ferahlatıyordu. Böylece şarkılarla, tören alaylarıyla,
Squealer'ın sıraladığı rakamlarla, tüfeğin gümbürtüsüyle, horozun ötüşleriyle
ve bayrağın dalgalanışıyla, ara sıra da olsa, açlıklarını unutabiliyorlardı.
Nisan ayında Hayvan Çiftliği'nde Cumhuriyet ilan edildi. Bir başkan seçmek
gerekiyordu. Tek aday olan Napoléon oybirliğiyle başkan seçildi.
...29 Haziran günü İstanbul Taksim'e yürüyordu.Herkes ümitli, neşeliydi. Fenerli gençler köprüde, vapurdan inmiş, ellerinde Türk ve Fener bayrakları ile Karaköy-Tepebaşı yoluyla bugünkü İstiklal caddesine çıkmışlardı. Burada Fenerlilerle Galatasaray Lisesi'nin içinde toplanmış olan Galatasaraylı gençler katıldı. Bunlar da Türk ve Galatasaray bayrakları taşıyorlardı. Kucaklaşarak selamlaşarak Taksim'e doğru yürüdüler. Taksim meydanına çıkınca Gümüşsuyu yoluyla gelen Beşiktaşlı gençlerle karşılaşıp karıştılar. Onların da ellerinde Türk ve Beşiktaş bayrakları vardı...