Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
250 syf.
10/10 puan verdi
Bir Sürgün
Wajdi Mouawad'in 16 Ekim 1968'de Sedir Ülkesi'nde gözlerini dünyaya açtığında iç savaşın başlamasına henüz yedi yıl vardı. 15 yıl sürecek iç savaş 1990 yılında sona erecek, 150.000 - 230.000 insanın ölümüne neden olacak, yaklaşık 350.000 kişi yaralanmış bir milyondan fazla insan da ülkesini terk etmek zorunda kalacaktı. Wajdi Mouwad,
Yeşilin Kızı Anne birinci kitap inceleme
Kitabın hangi ;
kısmından başlasam bilemiyorum .Çünkü “Anne” kitabın her cümlesine enerji,güzellik ve enerji katıyor.Kitabı okurken hep bir merak içindeydim.Kitabın konusu;Marilla ve Matthew kardeşler çiftlikte kendilerine yardım etmesi için bir erkek çocuk evlat edinmeyi düşünürler.Ama beklenmedik bir süprizle karşılaşırlar
kitap yorumu
Selam arkadaşlar
Körlük José Saramago
.
Körlük; yaşanmasının asla istenmeyeceği bir ütopya (umarım ütopya olarak kalır) virüs, zombi gibi birçok farklı konularda filmlere konu olan distopyalardan çok daha kötü, yaşaması zor...
Bilinmeyen bir ülkede birden bire insanlar her yeri beyaz görüp kör olmaya başlar, kısa süre sonra anlaşılır ki bu körlük bulaşıcıdır...
Yalnız doktorun karısı görmektedir.
Kitabı okurken ruhum daraldı çünkü en korkunç görülen zombilere bile gözümüz gördüğü için dayanıp mücadele edilirken, görürken sonradan kör olmak çok zor ve korkunç hissettirdi...
.
Yazar, kör olduktan sonra insanların halen daha nasıl vahşi olabileceğini, gözleri görmediği halde kötülük yapabileceğini çok iyi anlatıyor...
Ve şöyle diyor... "Asıl körlük, umudun tükendiği bu dünyada yaşamaktı.."
.
Bu konuyla ilgili çokça şey yazılabilir... Mesela birçok insanın işine gelmeyen şeylere karşı kör olduğu, görmek istemedikleri cinayetleri, tecavüzleri, yoksulluğu... Sanki insanlar körmüş gibi görünmez sandıkları bencilliklerini, çıkarcılıklarını, ikiyüzlülüklerini... Konuşabiliriz.... Siz en iyisi filmi de izleyin ve kitaba en yakın şekilde çekildiğini görün...
.
.
@biryazarbinokur grubumuz ile bu ay tanıştığım bir yazar oldu...
.
#bookblogger #bookshelf #bookphotography #bookstgram #körlük#josésaramago #photooftheday#kitaptavsiyesi #kitapönerisi #vscocam #flatlay #kitapyorumu
Büyük bir otelin açılışında , otelin sahiplerinin, konukların nasıl kişiler olduğu , başlarından neler geçtiği, hatta orada görevli olan garsonların bile iç dünyası ve hayatının anlatıldığı sade , anlaşılır bir biçimde okuyayacağınız, son 10 yıldaki toplumun değişimini de film gibi izleyeceğiniz anların olduğu Livaneli eseri..
Zehra otelin
herkesin bilebileceği şeyler :))
Kaybettiğimiz bilgelik muhtemelen dışarıda ¶¶bir yerlerde bizi bekliyor, belki de ‘’içeride bir yerlerde’’…¶¶
¶¶Tek ihtiyacımız, alışkanlıkların cenderesinden kurtulmuş zihinlerle, ‘’neye layık olduğumuzu tekrar hatırlamak’’.¶¶
Kitap 3 ana başlık altında toplanmış. Bunlar; "bize dair", "bilime ve inanca dair" ve "kaosa
Enfes
Coronavirüs salgını gibi bulaşıcı olan bir körlük salgını hayal edin. Bulaştığı herkes kör oluyor. Dünyadaki tüm insanların kör sadece sizin görebildiğinizi hayal edin. Hükümet yok, polis yok, aslında hiçbir meslek dalı yok. Kendi başının çaresine bakan -bakan ama göremeyen- körler. Konusu ve içeriği açısından fazlasıyla sürükleyici bir eser. Yazarın kesinlikle edebiyat ödülü almayı haketmiş birisi olduğubu söylemeden edemeyeceğim. Kitabın içerisinde kişinin iç hesaplaşması var, aksiyon var, macera var, felsefe var, az bişey din bile var. Ve bunlar muazzam bir şekilde harmanlanmış. BAYILDIM. Okuyacak olanlar için tavsiyem, anlatılanları sadece gözleri kör olmuş insanlar olarak düşünmeyiniz. Duyguları körelmiş, zihinleri körelmiş, inançları körelmiş.... Şekilde düşünebilirsiniz. Bana göre yazarın asıl anlatmaya çalıştığı bu gibi detaylardır. Kitabın içeriğine gelecek olursak. Konuşmalar virgülle ayrılmış. Bu bana ilk başta garip geldi ama okumada bir zorluk çıkarmadı. İkinci ilginç gelen şey karakterlerin isimleri yok -hatta şaşı çocuğun kız çocuğu mu erkek çocuğu mu olduğunu 200. Sayfada öğrendim- yazarımız sıfatlarla sesleniyor karakterlere. Şaşı çocuk, doktorun karısı, ilk kör gibi. Bu farklılık çok güzel olmuş aslında. Çünkü isimler karıştırılabiliyor çok karakterli kitaplarda.
12 Eylül darbesi ile yaşanan sıkıntıları, Mustafa ve Sevda'nın aşkı ile harmanlanmış, her satırı ilmek ilmek işlenmiş, harika anlatımı ile bizi 1980'li yıllara götüren bir dönem romanı...
Küçük mutlu yuvasında ailesiyle yaşarken babasının ölümü ve sonrasında değişen yaşamı, üniversitede tanıdığı karşıt görüşlü devrimci Sevda''ya olan aşkı, ülkenin içinde bulunduğu kutuplaşmadan dolayı suçsuz olduğu halde on yılını hapiste geçiren ülkücü Mustafa'nın hikayesi...
Çok etkilendiğim, aşırı beğendiğim bir günde okuduğum bir kitaptı. Yazarın anlatımı güzel, kurduğu cümleler kaliteli✌ Kitabı okumadan öncede yazarın kalemi ile ilgili olumlu sözler işitmiş ve okumuştum. Başka kitaplarını da alıp okumayı düşünüyorum.
Kitabın Hoşuma giden kısımlarını alıntı yapmayı düşündüm fakat geriye dönüp bakınca çok fazla beğendiğim kısım olduğunu gördüm. Buraya fazla alıntı yapmak imkansız o yüzden tercih yapmak zorunda kaldım
#alıntı
Sonraları, aklım başıma geldikçe düşündüğümde, aslında nasıl da muazzam bir aşka muhatap olduğumu kavramıştım. "Seninle evlenen kızın gözleri ben olsaydım!" Seni o kadar çok seviyorum ki, ömrünü seninle paylaşan kadının gözleri olmaya razıyım. Seni göreyim yeter bana, çünkü benim saadetim seni görmekle mümkün. O, bana o mektubu yazma cesaretini göstermişken, aşkını böylesine delikanlıca ortaya koymuşken, ona aynı ihtişamda cevap veremeyen sünepe ben.
Kitap oldukça etkili ve sürükleyici okurken sürekli nasıl bitecek acaba diye düşündürüyor kendinizi sürekli empati yaparken buluyorsunuz. Karakterlerin ismi olmayışı doktor, doktorun karısı, ilk kör ikinci kör gibi adlandırmalar anlatımı daha çok olaylar üzerinde yoğunlaştırıyor. Karanlık değil bembeyaz bir körlük süt denizine benzetiliyor. Kitapta sadece doktorun karısının gözleri kör olmuyor onun bu durumu başta şanslı gibi görünse de şahit oldukları olaylar o kadar acı ki o da kör olsaydım keşke diyor çünkü insanların hayvanlardan bile daha korunmasız durumda olmaları ve daha birçok şey onu derinden yaralıyor... Körlük medeniyeti de körleştiriyor.
Velhasıl ben çok beğenerek ve dikkatimi vererek okudum.
Türkiye'yi Tanımak
Celal Şengör, ülkemizde en çok tartışılan bilim adamlarından olabilir. Bunun başlıca sebepleri; dinlere karşı çok sert bir tavır takınması, bir programda kendi dışkısının tadına baktığını söylemesi ve pornografik içeriklere olumlu bir bakış açısıyla yaklaşmasıdır.
Bilim adamları toplumun ne diyeceğini hiçbir zaman önemsemez, önemsememelidir de.
