Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
insanlar hep yeni şeyler düşündüğünden, akıl 'ilerici'dir. Yani insan bilgisi daima ilerler ve insanlık da durmadan gelişip 'ileri' doğru hareket eder."
Reklam
ATANMIŞ ZAMAN GELİNCE Tarih boyunca insanoğlunun kafasını en çok meşgul eden konular arasında nasıl ve neden yaratıldığımız, önceden belirlenmiş bir yazgımızın olup olmadığı , Yaratıcı’nın karşısında hür olup olmadığımız , özgür irademizi kullanarak kaderimizi değiştirip değiştiremeyeceğimiz , ölüm zamanının mutlak olup olmadığı gibi sorular yer
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, imanını kurtarmaktır,
başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır. Sakın, benlik ve gurura medar şeylerden çekin. Tevazu, mahviyet ve terk-i enaniyet, bu zamanda ehl-i hakikate lâzım ve elzemdir. Çünkü, bu asırda en büyük tehlike benlikten ve hodfüruşluktan ileri geldiğinden, ehl-i hak ve hakikat, mahviyetkârâne daima kusurunu görmek ve nefsini itham etmek gerektir.
Yine Konya'da Türk Ocağı'nın Mustafa Kemal'in onuruna verdiği ziyafette, paşaya şöyle bir soru sorulmuştu: "Bizde halk devrimine karşı olan bir sınıf var. Bu sınıf, insanları hakiki din yoluna sokmak istemektedir... Bu sınıfa karşı ne gibi önlemler alınıyor?" Mustafa Kemal bu soruya şu karşılığı verdi: "Bu soru açık değil. Bizde dini vaaz eden özel bir sınıfın bulunduğunu, geri kalanların da bu haktan yoksun olduğunu söyleyemeyiz. Hoca olmak için mutlaka dini bir kılığa bürünmek şart değildir. Din adamlarımız arasında halkın göğsünü kabartacak kişiler vardır. Ama dini kılık taşıyan kara cahiller de vardır. Bu iki kategoriyi birbirine karıştırmamak gerekir. Din maskesi altında halkı aldatanların davranışlarıyla dört halifeden sonra dinimiz politikanın, kişisel entrikaların ve zulmün aleti olmuştur. Abbasiler devrinde, Emeviler devrinde, Osmanlılar zamanında böyle olmuştur. Ama bu çeşit namussuz insanlar, tarihte daima cezalarını görmüşlerdir. Ben şahsen onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız benim düşüncelerime değil, yalnız benim ülküme değil, o adım benim milletimin hayatıyla ilgili, o adım milletimin hayatına karşı bir kasıt, o adım milletimin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle hemfikir olanların yapacağı şey, mutlaka ve mutlaka o adımı atanı tepelemektir. Ben daha ileri giderek diyeceğim ki: Bunu sağlayacak yasalar olmasa, bunu sağlayacak meclis olmasa, bu çeşit olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam, yine de mücadele edeceğim."
Sayfa 160
Reklam
"Bir emelin ve bir grubun en yüksek ve en muktedir tanınmış ricali, kendi dairesinden çıkıp da hükümet işine karışınca, Milli Meclis daima zayıf kalmış ve türlü cereyanlar karşısında ya sürüklenmiş veyahut parçalanmıştır." Karabekir verdiği örnekle dolaylı olarak Enver ve Talat'ı işaret ediyordu. Mustafa Kemal'in yeni bir Enver macerasına kapılması ihtimaline karşı, onun hükümetten uzak durmasını, aylar önce Erzurum'da yaptıkları görüşmeyi hatırlatarak önermişti. Mustafa Kemal de prensipte hükümete girmeme fikrini kabul ediyordu. Fakat ya hükümet milli iradeye uygun hareket etme konusunda başarılı olamazsa... O vakit ne olacaktı? Bu durumda kuvvetli bir meclis grubunun zayıf karakterli hükümeti, hükümette bulunmayan liderlerin etkisi altına girecekti ki asıl o vakit İttihatçıların hükümeti perde arkasından yönettiği karmaşa dönemi baş gösterirdi. Mustafa Kemal Abdülhamid istibdadının hüküm sürdüğü dönemlerde İttihatçılarla tam olarak bu nedenle fikir ayrılığı yaşamıştı. İttihatçılar o dönemde meşrutiyeti ilan etmek ve sultanı devirmek hedeflerini gerçekleştirerek hükümete girmeyi reddetmiş, Mustafa Kemal ise teşkilatın güçlü bir lider ve kapsamlı bir programla iktidarı ele alması gerektiğini ileri sürmüştü.
Sayfa 291Kitabı okudu
"yerinde duran, geriye gidiyor demektir... ileri, daima ileri !" 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.🤍
"yerinde duran, geriye gidiyor demektir... ileri, daima ileri !" kutlu olsun! 🇹🇷
İkinci adımda biraz daha ileri gidiyoruz: • Listende, senin gücüne ve yaratıcılığına ınan­mayan insanları işaretle. • Başka insanlara, daha ne kadar senin hayatını yargılama, seni aşağılama ya da seni olumsuz etkileme hakkını vereceğini şöyle bir düşünmek is­tersin belki de. Listene bir rakam, belli bir tarih yaz: Bir gün, bir ay, bir yıl, bir ömür boyu? Gerçek hedefinin ne olduğunu ve kendini bu uğurda destekleyip desteklemediğini bu aşamada göre­ bilirsin. Bu insanlara bu hakkı veren tek bir insan var, o da sensin. Başkalarını canlarının istediği gibi hayatınla oynamaları için davet eden yegane kişi sensin. Gele­cekte bunu değiştirip değiştirmemek, sadece senin elinde. • Şimdi seni teşvik eden, destekleyen ve daima senin yanında olan bütün insanları tekrar listele. Bunlar azınlıkta olsalar bile; daima yanımızda bizi koşulsuz destekleyen birisi vardır. Bir düşün bakalım. Belki bu arkadaşını çoktan unuttun ya da yaşamında başka önceliklerin vardı. Belki o arkadaşın hep yanındaydı ama sen onu gözden kaçırdın ya da bu "dostluğun" farkına varamadın. • Ve şimdi seni destekleyen ve seni hayatında ileriye götüren bu insanlara öncelik vermeye ve onlara daha fazla zaman ayırmaya karar ver.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.