Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Evlilik yaşları ileri yaşlara bırakıldıkça nesillerimiz daima ahlâki yönden tehdit altında olacaktır.
Reklam
Eşitsizlik ve sosyal yapı arasındaki ilişkinin, avcı-toplayıcı ile basit bahçıvan toplumlarında zayıf oluşu, ileri bahçıvan ile tarım toplumlarında yüksek oluşu ve çok gelişmiş sanayi toplumlarında düşme göstermesi çan eğrisiyle temsil edilir. Ancak aynı zamanda Lenski, eşitsizliğin, insanın doğası nedeniyle, toplumlarda daima var olacağını ileri süren tutucu tavra doğru kayar. Lenski, hem ideoloji hem de pratikte daha gevşek tabakalaşmış topluma doğru bir hareketin olduğu tezini belgelemek için, sanayi toplumlarında tabakalaşma üzerine yapılmış sosyolojik çalışmalara da başvurmuştur (Poloma, 1993: 140; Wallace ve Wolf, 2004: 191).
Bu asırda en büyük tehlike, benlikten ve hodfüruşluktan ileri geldiğinden; ehl-i hak ve hakikat, mahviyetkârane daima kusurunu görmek ve nefsini itham etmek gerektir. Emirdağ-1 - 62
"Her insan, ne kadar müspet yaradılışta olursa olsun ölümünden sonra tekrar dirilmeyi düşünür, özler. Bu hayat dediğimiz mihnetler silsilesinin çok ileri zamana, müpheme atılmış bir mükafatı gibidir. En müsait ve daima kazanacak kağıtlarla oynanan bir oyun gibi, yeniden, adeta baştan aşağı beğenmemek, inkar etmek, değiştiğinden dolayı sevinmek için kalmışa benzeyen küçük bir mazi şuurundan başka her şeyi, her tarafı değişmek, güzelleşmek şartıyla tekrar yaşamaya başlamak insanlığın elbette vazgeçemeyeceği bir hülyadır."
DÜNYA BU Nasreddin Hoca'nın "Ye kürküm ye" meselesini bilirsiniz. Merhum, üstü başı perişan bir halde gittiği ziyafet meclisinde büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Kimse kendisiyle ilgilenmemiş. Ertesi hafta gayet gösterişli bir elbise giyerek aynı meclise gelmiş. Bu sefer büyük ilgi göstermişler, baş köşeye buyur etmişler. Kendisine değil de kürküne itibar edildiğini gören Hoca; sofraya oturulunca o ünlü sözü söylemiş: "Ye kürküm ye!.." Ne garip bir tecellidir ki, aynı durum bugün de devam ediyor. Merhum Serdengeçti'nin deyimiyle "cebi dolarlı, boynu yularlı" insanlar gittikleri her yerde itibar görüyorlar; "cebim delik, kalmadı metelik" diyenler ise, hangi mekânda bulunurlarsa bulunsunlar boyunları bükük, destileri dökük kalıyorlar. Eskiden olduğu gibi, bugün de paraya, şöhrete, servete itibar ediliyor, gerçek ilim adamları, hakiki sanatkârlar, kâmil insanlar horlanıyor. Gittikleri meclislerde böyle kıymetli insanların yüzüne kimse bakmıyor. Bursa'nın ileri gelenlerinden bir zat, şair Lâmi-i Çelebi'yi bir gün evine davet eder. İçeri girince şairlerin, âlimlerin, ediplerin birer sığıntı gibi kapının dibinde oturduklarını; cahil, fakat zengin kişilerin ise, baş köşeyi tuttuklarını görür. Ev sahibi, zarif şiirleriyle tanınan Lâmi-i Çelebi'ye, lütfen şu meclisin halini tasvir et, deyince şair şu dörtlüğü söyler: Mu'teberdir cihanda dûn-ı denî, Daima zillet üzere ehl-i hüner, Hâl-i âlem misâl-i deryâdır, Külçe altın çöker, ciyfe yüzer.
Reklam
“Daima ileri hedefin olsun, geriye takılıp kalma.”
Evliya Çelebi
Evliya Çelebi
Ne oluyor? Üzerlerine ölü toprağı mı saçıldı? İslâm'ın cihad ahkâmı mı değişti, say kanunu mu ilga oldu? Yoksa o eski mücahidler tekaüde mi ayrıldı veyahut da müslümanların artık her derdi bitti, her müşkülü halloldu da hizmete, gayrete lüzum mu kalmadı? Hayır, hiçbiri değil. Bu mânevi bir hastalıktır. Bu hastalıktan kurtulmak için daima şu
Sayfa 82
Atsız Uyarılarına Devam Ediyor: Soruşturmaya ve hakkında dava açılmasına rağmen Atsız uyarılarına devam eder. 19 Ağustos'ta yazdığı yazı Ötüken'in Eylül sayısında çıkar: "Bağımsız Kürt Devleti Propagandası". 8-29 Mart 1967 tarihlerinde Yeni Gazete'de tefrika edilen "Barzani'nin Karargâhında” başlıklı yazı
Faruk Güventürk -2-
Turancılık konusunda Atsız'ın bir yazısı da Ötüken'in Haziran 1968 sayısında çıkar: "Turancılık ve Faruk Güventürk". Korgeneral Faruk Güventürk, “Lâiklik ve İslâmiyet” adlı bir broşür yayımlamış ve bu kitapçıkta "Turancılığın şuursuzluk ve hainlik olduğunu” ileri sürmüştür. Güventürk de Atsız'ın dostlarındandır. Atsız, onunla tanışıklıklarını şöyle anlatıyor: "Kore'deki Türk Tugayının Topçu Taburu Komutanı bir Binbaşı olarak döndüğü sıralarda tanıştık. Kartal Maltepesi yakınındaki Atış Okulu'na tayin olunduğu için sık sık Maltepe'deki evimize gelmesi dostluğumuzu berkitti. Benimle konuşurken daima ülkü birliğinden bahsettiği için kendisini de Turancı olarak gördüm ve bunca konuşmamızda Turancılık aleyhinde en küçük imasına dahi rastlamadım. Harp Akademisine nasıl girdiğini, Dokuz Subay Olayında 84 nasıl tutuklandığını biliyorum. Duruşmalarına beni de çağırdı; bir oturumda bulundum." (Ötüken 54, Haziran 1968: 3). Eski bir dostu tarafından yazılmış olsa da, Turancılığı “şuursuzluk ve hainlik" olarak gösteren bir broşüre Atsız'ın seyirci kalması beklenemezdi. Güventürk'e gereken cevabı verirken ona şöyle sesleniyordu: "Azizim Faruk Güventürk!" "Turancılık hainlik idiyse neden benimle yıllarca dostluk ve arkadaşlık edip ülkü birliğinden bahsettin? Neden Turancılığın aleyhinde en ufak imada veya tenkitte bulunmadın?" (Ötüken 54, Haziran 1968: 4-5).
Reklam
Evet ye'is günahtır, ümid ibadettir. Daima ileri götüren yolları tanımak ve tanıtmak en büyük sevap sayılır, bu sebepten ilim ibadetlerin başında bulunur.
294 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Kötülük kavramı felsefe tarihinde diğer birçok kavram gibi net bir şekilde tanımlanamamış kavramlardandır. Herkes tarafından kabul edilebilir bir ahlak anlayışının olmayışı da kötü ile iyi arasındaki ayrımı daha da belirsizleştirmiştir. Kötü kendi içinde doğal ve ahlaki kötülük olarak ikiye ayrılır. Doğal kötülük, kaynağı her türlü iradeli
Kötülüğün Felsefesi
Kötülüğün FelsefesiLars Svendsen · Redingot · 201847 okunma
Kitleler daima, bireyler ise çoğu zaman, her konuda hazır fikirlere ihtiyaç duyar. Bu fikirlerin başarısı, ne kadar doğru veya hatalı olduklarından bağımsız olarak yalnızca sahip oldukları itibardan ileri gelir.
Sayfa 106
Eski âlimlerin ileri gelenlerinden Theophrastos daima der idi ki: "Vakitten ziyade sevgili ve kıymetli hiçbir şey yoktur. Bunun için vakit ve zamanı kötüye kullanan müsriflerin diğer her türlü şeyi kötüye kullanışları ve israfları için sorumlu ve mahkûm tutulmalarından ziyade bu konuda sorumlu ve mahkûm tutulmaları gerekir." Geçmiş alimlerden birinin demiş olduğu gibi: "İnsanın en ziyade yalnız olmadığı vakit ancak yalnız olduğu zamandır. Zira insan tuzak ve hiddette diğerlerinin fikirlerinden ve mütalaasından ziyade kendi fikirlerinden ve mütalaasından faydalanır."
Türkçülüğe ve Atsız'a karşı olanlar, 1944 Irkçılık-Turancılık Davası'nı da hâlâ unutmamışlardı. Davayı unutturmamaya ve daima taze tutmaya çalışıyorlardı. Daha Atsız'ın öğretmenliğe iade edilmesi ve Orkun'da yazmaya başlaması ile harekete geçilmiş ve yeniden aleyhinde yazılar yazılmaya, davalar açılmaya başlanmıştı. Akşam
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.