Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dekalog 1’de “oyma imge [suret]” bilgisayarda ikonlar yaratan sahte tanrı/makine olarak somutlanır ve imge yapma yasağının en ileri ihlaline karşılık gelir. Bu nedenle Tanrı, babayı “babanın günahını oğula yükleme” yoluyla cezalandırır, oğul ince buz üzerinde kayarken boğulur.
Dekalog
Sonuçlarını önceden ölçüp biçip tarttığımız, plan program yapıp planımıza sadık kalarak icraata geçtiğimiz her konuda istediğimiz sonucu alabildik mi? Hayır, alamadık ve alamayacağız. (...) Çünkü rasyonel aklın izah edemeyeceği şeyler vardır hayatta. Hikmeti açıklayamaz örneğin rasyonalite. Nasibi de açıklayamaz, kaderi de.
Reklam
"İnsan her şeyi istememeli, bu kibirdir."
insan her şeyi istememeli, bu kibirdir.
Dekalog. Yahudinin kitabındaki on emirden ikisi: Öldürmeyeceksin. Zina yapmayacaksın. Ahlak arayışları, dilemmalar, kafa karıştıran sorular. O on filmi bir de Sanem'le birlikte seyretmiştik. Her biri­nin üstüne saatlerce konuşmuştuk.
Sayfa 151 - Can YayınlarıKitabı okudu
Bazen bilmemek daha mı iyidir?
Senaryoyla film arasındaki bir başka önemli fark Dekalog 4’te görülür: Senaryonun en sonunda, Michal pek iyi göremediği için bisikletiyle trafikten hızla çıkıp gidebilen bir adamın (filmde yer verilmeyen) öyküsünü Anka’ya anlatır; adam gözlüklerini taktığı anda, kıpırdayamaz hale gelmiştir -fazla bilginin ya­şama etkin katılımı nasıl engelleyebileceğini belirt­menin hoş bir yolu...
Reklam
bu yüzden dekalog 1’i basitçe, akıl ve bilimin “sahte tanrısının” güvenilmez ve aldatıcı doğasını öne süren bir film olarak okumamak can alıcı önemdedir: bu filmin dersi, (babanın kişisel bilgisayarında cisim­lenen) bilimin sahte putuna olan güvenimiz kırıldığı zaman, “daha derin” dinsel boyutla karşı karşıya gel­memiz değildir; tersine, bilim bizi yarı yolda bıraktığı zaman, dinsel temelimiz de sarsılır - dekalog 1'in so­nundaki umutsuz babanın başına gelen budur.
Sayfa 25 - encore yayınları. | kieslowski'nin dekalog'u.Kitabı okudu
Modern Batı'daki ilahiyatların, ister Hıristiyan, ister Musevi olsun temel bir rasyonaliteden hareket ettikleri için, insanlığın temel sorunlarına cevap veremediklerini tecrübe ettiğimiz bir dönemde yaşıyoruz. Kieslowski, bir şair “görüsüyle” tam da bu sorunu ifşa ediyor Dekalog'da. Gerek bilim kökenli hayat biçimleyici kurallar, gerekse de o bilimlerin bir çıktısı olan yaklaşımların ürettiği seküler/dini dikotomisini besleyen ilahiyatlar modern insanın kalbine/ruhuna bir ufuk çiz(e) miyor. Hayatının hemen her aşamasında bunu yaşayarak görüyor insanoğlu. Çok güvendiği bilimsel hesaplarının tam da o hesapların kanunlarını yapan “Tanrı” tarafından imal edildiğini unutan ve hayat hakkında binlerce parametreden birkaçını bilmekle hayatın gizini çözdüğünü sanan bir kibrin, insana dair söyleyeceği çok az söz var hakikaten. Üstelik Allah'ın “her an kâinata müdahil ve mucizeleri Yaratan olarak” o kanunları çiğnemesinin de olası olduğunu unutan modern insan, gittikçe üzerine oturduğu daracık minderini hayat ve hakikatin bizatihi kendisi sanacak hâle geliyor. İyi niyetli baba/bilim adamında olduğu gibi, bir insanın “sanat eserlerini tecrübe edecek” makineler yapabileceğini dahi iddia ederken, kendi ruhunuzun o zevki temâşâ ve tefekkür etme kapasitesini ilelebet yitirmek üzere olduğunu fark edemeyecek bir cehalete sahip olmak gibi...
Bir Fotoğrafı Filmde görmekle, direk olarak o Fotoğrafa bakmak birbirlerinden çok Farklı şeylerdir. Camera Lucida kitabında Barthes Fotoğrafın özü üzerine önemli şeyler söyler ve Fotoğraf materyalinin zaman ve iz ile ilişkisini sorgular. Bir Fotoğraf, bir kişinin, bir şeyin, bir yerin belirli bir zamanda orada olmuş olduğunu belgeler. Travma ve ölümle ilişkili bir durumdur bu. O kişi/şey oradaydı, ama şimdi yok! Fotoğrafın tespit ettiği iz başka şeylerle örtülmüş veya yüzeyin altına gömülmüştür (mesela yiyecek ya da moda Fotoğraflarına baktığımızda aklımıza ölüm gelmez der Barthes) ama Fotoğrafın kurucu öğesi hep oradadır. Fotoğraf, genellikle yanlış anlaşılır. Yıkıcılığı, korkutuculuğu, ürkütücülüğü, küçük düşürücülüğünde sanılır. Hâlbuki Fotoğrafın asıl yıkıcılığı dalgın ve “düşünceli” olduğundadır der Barthes. Film i teorisyeni Raymond Bellour, Barthes'in “dalgınlık” tabirini Filmlerde Fotoğrafların gösterildiği zamanlar için uyarlar. Bir Filmde bir Fotoğrafın gösterilmesi, Filmin o zamanında bir gecikmeye, durmaya yol açar.20 Kieslowski'nin Dekalog'unun Öldürme Üzerine Kısa Bir Film başlıklı bölümünde, bir süre sonra cinayet işleyecek genç, bir FotoğraFi Fotoğrafçıya verir. Amacı, Fotoğrafın büyütülmesidir ve Fotoğrafçıya sorar: “Bir Fotoğraftan birisinin ölüm ölmediğini anlayabilir miyiz? 20. Campany, David (2008). Photography and Cinema. London: Reaktion Books. 5, 96
Dekalog
Yasakların bu şekilde emirlere çevrilmesi katı bir şekilde totolojik bir jesttir: Aziz Pavlus, Yasanın ken­disinin onu ihlal etme arzusunu türettiğini öne sürer.
Reklam
Modern çağın bedeninde, artık tek hakikat olarak teknoloji görülüyordu. Nitekim bu durumu Dekalog'un ilk bölümünde, “Benden başka Tanrın Olmayacak!" emriyle sinemaya aktarır. On bölüm de modern ve ruhsuz bir apartmanda geçmektedir. Popüler kültür ve yaşam filozofu Slavoj ZiZek, Kieslowski başlıklı kitabının “Yer Değiştiren Emirler” başlıklı bölümünde şöyle yazmaktadır: “Dekalog filminin On Emir'le bağlantısı tam olarak nedir? Birçok yorumcu bu ilişkinin sözde belirsizliğine başvurur: onlara göre, her bölümü tek bir Emir'le kıyaslamamak gerekir, denklikler çok daha bulanıktır, bazen bir öykü birkaç Emir'e gönderme yapar... Bu kolay çözüme karşı çıkmak, bölümlerle Emirler arasındaki keskin bağ üzerinde durmak gerekir: her bölüm tek bir Emir'e karşılık gelir, ama 'vites değiştirerek” Dekalog 1, İkinci Emir'e gönderme yapar vb. ve sonunda, Dekalog 10 bizi tekrar İlk Emir'e geri getirir. Bu decalage, Kieslowski'nin Emirleri nasıl yerinden ettiğinin belirüsidir. Kie$lowski'nin yaptığı şey, Hegel'in Tinin Fenomenolojisinde yaptığı şeye çok yakındır: bir Emir'i alıp 'sahneler onu örnek bir yaşam durumunda edimselleştirir, böylece onun 'doğruluğunu, onun öncüllerini çökerten beklenmedik sonuçlarını görünür kılar. Hatta insan, katı Hegelci bir tavırla, emirlerin her birinin bu yerinden edilmesinin bir sonraki emri türettiğini öne sürmeye heves ediyor..." 148 148 Slavoj Zizek, Kieslowski, Encore Yayınlan, İstanbul, 2014, s. 11
Dekalog (travmatik bir şekilde dayatılmış tanrısal Emirler) modern ters yüzüyle, o pek sevilen “insan haklarıyla nasıl bir bağlantı kurar? Kieslowski’nin Renkler üçlemesi örtük bir şekilde insan Haklarına gönderme yapar: üç renk Fransız Devrimi’nin üç slo­ganına karşılık gelir: mavi Özgürlük, beyaz Eşitlik, kırmızı Kardeşlik. Politika sonrası liberal ve serbest bırakmacı toplumumuzda, insan Hakları son aşamada on Emri çiğneme Haklarına indirgenmiştir. “Mahremi­ yet hakkı” - gizlice, kimse beni görmezken ya da yaşamıma sızma hakkına sahip değilken yapılan zina. “Mutluluğun peşinden gitme ve özel mülkiyete sahip olma hakkı” - çalma (başkalarını sömürme) hakkı. “Basın ve görüşünü ifade etme özgürlüğü” yalan söyle­me hakkı. “Özgür yurttaşların silah sahibi olma hakkı” - öldürme hakkı. Ve, son olarak, “dinsel inanç özgürlüğü” - sahte tanrıları övme hakkı, insan hak­larının bu yozlaştırılması daha fikir hallerinde yer alır: insan hakları onların kendi fazlalıklarını özgürlükçülük [libertinage] kılığında yaratır. Peki, öyleyse, bu fazlalığı nasıl dizginleyeceğiz? Özgürlükçülüğün verdiği ders, Emirlerden yoksun Hakların kaçınıl­maz olarak karşılıklı köleleştirme ve sömürüye çevri­liyor olmasıymış gibi görünüyor: Emirleri çiğnerken,özgürlükçü başka insanları dizginsiz hazlarımn aracı olarak köleleştirir ve sömürür. Fakat, Renkler üçleme­si başka bir çıkış yolu önerir, Hakların kullanılması­nın Emirlerin denetiminde olması gerektiği fikrinin ötesindeki bir çıkış yolu.
Dekalog 10´un altında yatan öncül "en yüksekle en düşüğün çakıştığı o Hegelci sonsuz yargıdır: Tanrıya hürmet etmek =pul toplamak".
Sayfa 12
Daha kestirmeden gitmek gerekirse, ülkemizin devrimcileri, proletaryayı temsil ettiklerini söylerler ama Taksim'in, Kızılay'ın bohem ortamını terk edebilenler istisnadır.
Sayfa 328Kitabı okudu
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.