Hayatımda bu şekilde okuduğum için utandığım ilk kitap. 5 yıl önceleri, rüyaları atlaya atlaya 477 sayfa kitabı bir günde, elimden çok kez bırakarak bitirdim nihayet. Kitap ne anlatıyordu? Hikaye neydi? Nasıl bir distopyaydı? Yoksa fantastik bir kurgu muydu? Karakterler gerçekten karakter miydi? Sonu artık daha fazla saçmalamaya gidemediği için mi bu şekilde oldu? Kafamda deli sorular.. Büyük bir merakla aldığım seriyi daha da büyük bir hayal kırıklığı ile bitirdim. Bitirene kadar harcadığım zamana yanıyorum. Geçmiş olsun. Umarım bir daha bunları yaşatan bir kitapla karşılaşmam.
Ne olup bitiyor ruhunda? Neler düşünüyor? Neler hissediyor? Beni mi denemek istiyor, yoksa gerçekten affedemiyor mu? Düşüncelerini, duygularını söyleyemiyor mu? Söylemek mi istemiyor? Bana karşı yumuşadı mı biraz, yoksa kızıyor mu?
Farklı bir lezzeti olan sıradışı bir roman okuyacağım hissinin verdiği tatlı bir heyecanla kitabın kapağını kaldırdım. Romanın ana karakteri olan Kenan’ın olay örgüsüne doğru beni nasıl çekeceğini, elimden tutup nerelere götüreceğini oldukça merak ediyordum. Zaten bu süreç de çok uzun sürmüyor. Kısa bir hikâye olduğu için olay örgüsünün akışı
Kuran-ı Kerim Arapça yazılmamıştır ki niye Arapça okunsun! Hz. Muhammed Arapça dahi yazı yazmayı bilmezken kitabın her kelimesi Allahça inmiştir ona. Ve Hz. Muhammed de Kuran-ı Kerim’i bu eşi benzeri olmayan dilde yazmıştır. Peki sor bana kaç kişi bilir bu eşsiz dili, kaç kişi çözmüştür bu sadece tek bir kitapta bulunan Allahça yazıyı?”
Her şey yoluna giriyorken yeni bir karakter tanıdım acaba yazdığım romanda nereye koysam. Ya da bir Tutunamayanlar ansiklopedisi de Ben mi yazsam?.. sırf o karakteri yazmak için. Kafamda deli sorular...