Çok ağrıma gidiyo yani. Seneler geçti durumumuz düzelmedi. Bazen giriyom mutfağa, kapatıyom kapıyı. Duvarda bir takvim var, kim bilir ne zamandan kalma. Takvimde gülümseyen bir kız var, omuzunda bir sepet kiraz. Ben ona "Kirazlı Kız" diyom. Başlıyom onunla konuşmaya. Derdimi döküyom yani. Bayağı böyle bağıra çağıra. O hep gülümsüyo ya, içimi rahatlatıyo. Ağlıyom, söylemesi ayıp küfrediyom, beddua ediyom. Sonunda beni bir gülme tutuyo. Değil mi ama. Yani deliler gibi. Bi gören olsa. İnanmayacaksın abi ama çok iyi geliyo, ferahlıyom yani. - Kirazlı kızla ahbaplığı ilerlettin demek. - Evet öyle. Çıkıyom bakıyom ki, bizim adam yatakta, dönmüş bana bakıyo, gözleri yaşlı. O vaziyette, hani dili de dönmüyo, sade gözleriyle bana bir şey mi oldu diye soruyo. Öyle şaşkın şaşkın... Ağlamış. O sıra içimde felçli kocama karşı bir sevgi kabarıyo. Koşup boynuna sarılıyom. İkimiz bir güzel ağlıyoz. Sonra da kalkıp bir çay koyuyom. Hem kendim içiyom, hem ona içiriyom. Boşver geçer bunlar diyom, sen üzülme geçer. Allah büyük, Allah kerim.
Şüphe mi dediniz? Bu bana göklerin cezası. Bir aralık öyle sandım ki gözlerime akrep kuyruğu gibi sivri bir mil sokuldu. Zehirden bir damla akıtıldı. Bir de baktım ki hiç bir şey eski heyetinde değil. Bir de baktım ki eskiye ait her şey yanlış. Ana, baba, dost, kadın hakkında bildiklerim yanlış. Su yüzüne çıkan bir leş sırtı gibi bambaşka bir dünya, bambaşka iklimleri, bambaşka insanlarıyla dünyamın yerini aldı. Bir de baktım ki her şey, yeniden muayeneye, yeniden tahkike muhtaç! Doğrusu bu muydu? Ne bileyim? Soğan gibi iç içe, gömlek üstüne gömlek giyinmiş sayısız dünyalar görüyorum. Hangisi doğru? Ne bileyim? Tek bir şey mi doğru! Bana bu dünyayı, bu deliler dünyasını bir doğru emniyeti içinde gösteren ceza, göklerin cezası.
Reklam
Öğledensonra aşk filmi; Ariane, ünlü çapkına deliler gibi vurulur. Hem de ilk görüşte. Yaşlı çapkınsa yavaş yavaş farkına varmadan ona. Eğer gitmeyecekseniz filmin sonunu söyleyeyim, yağmurlu bir Ağustos günü Paris garında Gary Cooper, kendisini uğurlamaya gelen ve gözyaşlarını saklamaya çalışan Audrey Hepburn’u kucaklayıp, giden trene çeker. Ama romanın sonunda Anna trenin altına atlamıştı, buradaysa Ariane trene binmeyi başarır. Bense bana ne olacağını bilmiyordum. Trenin altına mı atlayacağım, arkasından el mi sallayacağım, yoksa onunla binip uzaklara mı gideceğimi.. hiç bir zaman da bilemedim.
Sayfa 352Kitabı okudu
Ah beyefendi, hiçbir insan çalmak istemez. Ama ne yapsın? Hırsızlık iyi bir şey mi! Hırsızlığın iyi bişey olmadığını bir hırsız kadar başka kim bilebilir?
Sayfa 82
Efendim, biz okumuyoruz. Okumayınca ne olur? Memleket ilerler mi? İlerlemez elbet...İşte ilerlemiyoruz.
Sayfa 53
Efendim, biz okumuyoruz. Okumayınca ne olur? Memleket ilerler mi? İlerlemez elbet... İşte ilerlemiyoruz.
Reklam
565 öğeden 411 ile 420 arasındakiler gösteriliyor.