İlk olarak kitabın konusundan biraz bahsetmek istiyorum. Şifreli dosyalar ekibi sanal dünyada işlenen cinayetlerin peşine düşer ilk defa bu tarz suçlarla karşılaştıkları için neyi nasıl yapacaklarını bilemezler. Cinayetler gün geçtikçe planlı bir şekilde artmaya başlayınca işler çığırından çıkar.
Kitabı başından sonuna kadar bir cinayet, polisiye romanı olarak okuyosunuz fakat sonunda işler değişiyor yazarın ters köşe yapmaya çalıştığı bariz belli ama bu durum benim pek hoşuma gitmedi. Kitabın başlarında biraz boş bi kitap olduğunu düşünerek okumaya başladım. Herkesin bu kadar övdüğü kitap nasıl bu kadar boş çıkabilir diye üzülmeye başlamıştım. Ortalarına geldiğimde olaylar sarpa sardı ve okuyucuda yani bende güzel bir merak uyandırdı. Dedim ki evet işte şimdi başlıyoruz. Gayet güzel akıcı bir kurgu olarak ilerlerken patttt! Son kısmı yine beni hayal kırıklığına uğrattı. Kitabın verdiği toplumsal mesajlar harika açıkcası özellikle İstanbul'un bir kız çocuğuna bürünüp isyan bayraklarını çekmesi beni baya etkilemişti. Ama kitabın sonuda toplumsal mesajla bitmemeliydi ya!
Kitabın içerisinde geçen cinayetler bile yeni işlenmiş cinayetler değil önceden işlenen ve kimin işlediği belli olmayan, kimsesiz cesetlerin kullanılması tamamen. Okur cinayet bekliyor, aksiyon bekliyor, heyecan bekliyor fakat çok fazla bulamıyor :(
Kitabın bana kattığı tek şey Osman Hamdi Bey ve Vincent Van Gogh hakkında hiç bilmediğim bir kaç ilgi çekici bilgi öğrenmiş olmam. Başka elle tutulur hiç birşey yok maalesef.