Bir denizcinin haksız yere ihanet edilmesi ve esaret hayatıyla başlayan intikam arayışı... Bu, okurlarını sürükleyici bir maceraya ve derin bir intikam duygusunun karanlık dehlizlerine götüren Monte Kristo Kontu'nun hikayesi.
Romanın kahramanı Edmond Dantes, masum bir ruha sahip genç bir denizcidir. Ancak, haset ve ihanet kurbanı haline
Bu kanlı Mezopotamya'nin esareti niçin bu kadar sonsuz,derin ve köklüdür? Niçin Mezopotamya insanı her zaman gaddar darbelerle yıkılıyor? Esaret niçin bu kadar sonsuzdur burada?
Arabayı çalıştıracakmış gibi geri çekildi, hemen sonra tekrar ileri atılarak dudaklarımı ateşli, ıslak, yırtıcı bir öpücükle hapsetti. Ağzı benimkini tüketiyordu, dilinin vuruşları derin ve hızlıydı. Ben de tıpkı onun gibi doyumsuzdum. Elim saçlarının arasına kaydı, onu saç köklerinden tutarken çılgınca tadına bakıyordum. Eliyle göğsümü kavrayarak yukarı kaldırırken başparmağı ve işaretparmağı sızlayan göğüs ucumu kuşatıyor ve ritmik bir şekilde çekiyordu. İnledim, uyarılmış ve açtım.
Arabayı çalıştıracakmış gibi geri çekildi, hemen sonra tekrar ileri atılarak dudaklarımı ateşli, ıslak, yırtıcı bir öpücükle hapsetti. Ağzı benimkini tüketiyordu, dilinin vuruşları derin ve hızlıydı. Ben de tıpkı onun gibi doyumsuzdum. Elim saçlarının arasına kaydı, onu saç köklerinden tutarken çılgınca tadına bakıyordum. Eliyle göğsümü kavrayarak yukarı kaldırırken başparmağı ve işaretparmağı sızlayan göğüs ucumu kuşatıyor ve ritmik bir şekilde çekiyordu. İnledim, uyarılmış ve açtım.
Derin kazsınlar mezarımı,
Gömsünler Doğu Türkistan'a.
Tahta aralarında dolsun,
Toprak oluk oluk bağrıma.
Kör olayım güneşin doğduğu yerlerde
Al bayrağımdan gök bayrağıma selam olsun.
Esaret altındayken gülistan zalime,
Mazluma Yunus olmayana yaşamak haram olsun!
Namık Beldüz
Mecruh bir yüreğim şimdi
Merhem olacak cerrah yok
Bedenimi ve ruhumu saracak
Bir otacı, bir tabib yok
Zeval buldu insanlık âleminin güneşi
Kaygı ve tasa ile doldu yer gök
Zahm- ı çeşme uğradı gönlüm
Sevgiyle bağrına basacak anam yok
Düştüm bir derin kuyuya
Sesimi duyacak kulak yok
Cümle alem esaret ağında
Özgür ruhlu cengaverler yok!
ŞHT
#kitapağacidevrialemkulübü ile Mart ayında okuduğumuz Omer Friedlander'ın "Kutsal Topraklarda Hava Satan Adam" isimli eseri Orta Doğu'da geçen onbir öyküden oluşuyor
Hiç bitmeyen İsrail Filistin gerginliği, Orta Doğu'da sonu gelmeyen savaş hali günümüzde hepimizin çaresizlik ve üzüntüyle tanık olduğu soykırıma dönmüş
Hiroshi Teshigahara’nın Kobo Abe’nin eserinden uyarlamış olduğu “Kumların Kadını” filmi, Japon sinemasının - bana kalırsa- en özgün yapıtlarından biridir. Böcek bilimci olan Eijii Okada, kumlarla kaplı olan isimsiz bir mıntıkada üç günlük gezintiye çıkıp bulunması zor bir böcek türünü aramaya koyulur. Bir eserin sıçrayışı, beklenmedik bir olayın
Ben ne zaman Nazım okusam hayatına dair bir şey öğrensem hep içim cız ediyor. Vatanını bu kadar seven bir insanın sadece düşündüğü için bu kadar esaret çekmesi gerçekten kabul edilebilir değil. Kendisinin derin ruhunun Türk sanatında olmasından, kendisine ait bir oratoryo, kuva-yı milliye destanı gibi şaheser oluşturup sanatın her alanında bu büyük kalemi yaşatıyor olmamızdan dolayı çok mutluyum.
Ben ne zaman Nazım okusam boğazımda bir şey düğümleniyor bu eserde de kardeşinin küçük bir mektubu ile yazarın biyografinde kısa bir yolculuk yapıyoruz.
İyi ki Nazım bir şeyler yazmış ve biz okumuşuz.
Nur bacının Ebu Gureyb’den yazdığı mektubu:
Bismillahirrahmanirrahim
Allah için bizleri öldürün!
Halkıma, Ramadi’nin, Halidiye’nin ve Felluce’nin insanlarına; erdem ve onurlarını kaybetmeyen tüm dünyadaki insanlara…
Bu size, AmerikanSiyonist hapishanesi Ebû Garib’ten kardeşiniz Nur’un mektubudur.
İnanın buradaki aşağılanmayı, sefaleti ve
“Bebeğim.” Yüzümü ellerinin arasına aldı ve dudaklarım
benimkilere yaklaştırdı. Dudaklarını dudaklarımda gezdirip
okşadı. Bir kere, iki kere... Ardından dili dudaklarımın birleştiği yeri yaladı, nefesi sıcak ve nemliydi, tadı içtiği içkinin
tadıyla karışmıştı.
inledim ve başımı yana yatırarak öpücüğü derinleştirmeye çalıştım. Bir eli ensemi
“ikimiz adına
da yeterince korktum.”
Avuçlarının içine aldığı yüzümü beni öpmek için yukarı
kaldırdı. Katı dudakları benimkilere dokunduğu an, aşk kalbimi sızlatarak delip geçti. Belini yakalayarak öpücüğü derinleştirmek için parmak uçlarımda yükseldim. Jax’in sevdiğim
kokusunun... sıcaklığının ve sert bedeninin verdiği hissin...
tadının
“Bunu yapmakta iyisin,” dedim nefesim kesilmiş bir halde.
Bir sabırsızlık ürpertisi içimde kıvranıyordu.
Arabayı çalıştıracakmış gibi geri çekildi, hemen sonra
tekrar ileri atılarak dudaklarımı ateşli, ıslak, yırtıcı bir öpü
cükle hapsetti. Ağzı benimkini tüketiyordu, dilinin vuruşları derin ve hızlıydı. Ben de tıpkı onun gibi doyumsuzdum.
“Seni istiyorum.”
Başım salladı ve daha hızlı sürmeye başladı.
Yol boyunca veya otele vardığımızda başka bir şey konuşmadık. Jax arabayı park etti, bir anahtar-kart vasıtasıyla binanın
yan tarafından bir merkez avluya girdik. Yukarı çıkmak için bindiğimiz asansörde karşılıklı durduk ve saniyeler geçerken
gözlerimiz birbirine