Derman SEVİM

Pek çok kadın, “Kibar ol-Nazik ol” kompleksinden kurtulma çabasındadır. Bu kompleksi yaşayan kadınlar, kendilerini nasıl hissettiklerine bakmadan, kimin saldırdığına bakmadan, neredeyse bunları daha da şımartacak bir şirinlikte tepki verirler. Gündüz uysalca gülümseyebilirler, ama gece olunca canavarlar gibi dişlerini gıcırdatırlar -psişelerindeki Baba Yağa kendini dışavurmak için mücadele etmektedir.
Reklam
4. Ödev: Vahşi Cadı’yla yüzleşmek: Masalın bu kısmında Vasalisa Vahşi Cadı’yla yüz yüze gelir. Bu karşılaşmanın ödevleri şunlardır: Korkunç Vahşi Tanrıça'nın yüzüne tereddüt etmeden katlanabilmek; yani öfkeli anne imagosuyla yüzleşmek (Baba Yaga’yla tanışmak). Vahşi-olan’ın esrarına, tuhaflığına, “ötekilik”ine aşina olmak {bir süre Baba Yaga’nın evinde kalmak). Onun bazı değerlerini hayatımıza taşımak, böylece iyi manada bir parça tuhaflaşmak (onun yiyeceğinden yemek). Başkalarındaki, sonra da bizzat kendimizdeki büyük güçle yüzleşmeyi öğrenmek. Zayıf ve fazla şirin çocuğun biraz daha ölüp gitmesine izin vermek.
Mavisakal öyküsü belki de en temel olarak psişik anahtarı, yani, insanın kendisine, ailesine, uğraşlarına ve hayatın her yönüne ilişkin tüm sorulan sorma yeteneğini bilince çıkarır. O zaman kadın her şeyi yoklayan, bir şeyin ne olduğunu bulmak için her yere burnunu sokan vahşi yaratıklar gibi, en derin ve en karanlık sorulanna, doğru yanıtlar bulmakta özgürdür. Ona saldıranın güçlerini söküp almakta ve bir zamanlar kendisine karşı kullanılmış olan bu güçleri tersine çevirerek kendisi için en uygun ve yararlı şekillerde kullanmakta özgürdür. İşte Vahşi Kadın budur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ruhumuzu doyuran insanlar seçelim
Aç kalan ruh o kadar acıyla dolu olabilir ki, kadın artık onu taşıyamaz. Kadınlar kendi ruhani yollarıyla kendilerini ifade edebilecekleri bir ruhsal gereksinim içinde olduklarından, onları anlayıp gözeten yöntemlerle ve başkalarının tacizinden uzak bir şekilde gelişip serpilmelidirler.
Mavisakal kurnaz bir izsürücü gibi en küçük kızın kendisiyle ilgilendiğini, yani kurban olmaya gönüllü olduğunu hisseder. Ona evlenme teklif eder ve kız da gençliğinin verdiği coşkulu bir anda (çoğu zaman aptallık, haz, mutluluk ve cinsel ilginin bir bileşimidir) evet der. Hangi kadın bilmez bu senaryoyu? ... En küçük kız kardeş, kardeşlerin en gelişmemiş olanı, safdil kadınlarla ilgili en linsani öyküyü sahneye koyar. Geçici olarak, kendi içindeki avcının eline düşer. Fakat, sonunda kurtulmayı başardığında daha bilge, daha güçlüdür ve kendi psişesinin kurnaz yok edicisini bir bakışta tanır.
Reklam
ruh emici narsistler:
Mavisakal masalında ortaya çıkan sorun şudur: Mavi sakal, psişenin genç, dişil güçlerinin ışığına izin vermek yerine, içinde büyük bir öfke besler ve psişenin ışıklarını öldürmeyi arzular. Böylesine habis bir oluşumda, bir zamanlar ışıktan daha iyi olmak isteyen ve bundan dolayı da ​İnayetle bağları kopan, tuzağa düşürülmüş biri olduğunu hayal etmek zor değildir. Sürgün edilenin bu olaydan sonra neden bu denli zalim bir biçimde başkalarının ışığının peşinden koştuğunu anlayabiliriz. Eğer kendisi için yeterince ruh(lar) toplayabilirse, sonunda karanlığını kaldıracak ve yalnızlığını onarabilecek bir ışık kaynağı oluşturabileceğini umduğunu düşünebiliriz.
Bazı kişiler ne olduğunu anlamak için her şeyi koklamanızdan hoşlanmayacaktır. Ve, Tanrı bilir, ayaklarınızı havaya dikip sırtüstü yatmanızdan da hoşlanmayacaktır. Kötü kız. Kötü Kurt. Kötü köpek. Doğru mu? Yanlış. Devam edin. Tadını çıkarın.
Şarkı söylemek, ruh sesini kullanmak demektir. Soluk yoluyla, kişinin gerçek gücünü ve ihtiyacını dile getirmek, rahatsızlık çeken ya da eski gücüne kavuşma ihtiyacı duyan şeye ruhunu üflemek demektir.
Gerçekte istidatlı kadınların, yetenekli kadınların, yaratıcı kadınların psikolojik hayatları ve huylarını pek anlatan olmamıştır. Öte yandan, genelde insanların, özellikle kadınların zayıflıkları üzerine çok kalem oynatılmıştır.
Çocuklarını istismar eden ana babalara yalnızca “katı” denildiği; iliklerine kadar sömürülen kadınların ruhsal yaralanmalarına “sinir krizi” adı verildiği; sımsıkı korselere sokulan , sımsıkı gemlenen ve sımsıkı dizginlenen kız ve kadınların “edepli,” “zarif ’ görüldüğü bir zamandı ve hayatın sayılı anlarında yakalarını kurtarmasını beceren diğer kadınlar ise “kötü ” damgası yediler.
Reklam
Yaşlı ormanların ve yaşlı kadınların neden çok önemli kaynaklar olarak görülmediğini anlamak fazla zor değildir. Bu hiç de gizemli bir durum değildir. Kurtların ve çakalların, ayıların ve vahşi kadınların benzer ünlere sahip olması da o kadar rastlantısal değildir. Ortak içgüdüsel arketipleri paylaştıkları için, yanlışlıkla da olsa, hepsi nankör, doğuştan tehlikeli ve kindar olarak tanınırlar.
İnsanoğlu yalnız değildir. Bir ada gibi bağımsız ve kendi başına değildir. Dünyanın herhangi bir parçası bütünün bir bölümüdür Küçük bir toprak parçası denize aksa koca bir kıta küçülür. Bütün bir ülke yok olsa, arkadaşların ölse senin evin ve yaşadığın ülke yok olmuş gibi üzülmelisin. Çünkü ben de o büyük bütünün bir parçasıyım. İşte bu yüzden; asla, Çanlar Kimin İçin Çalıyor? diye sorma. Çanlar senin için çalıyor.
İstanbul
Bu şehirde kim kime ne sebeplerle yolculuk ederdi. Kimde durur, kimde ilerlerdi. Gün 24 saatten fazla sürerdi böyle şehirlerde. Zaman algınızla oynanırdı. Hiçbir şeye yetemezdiniz. Yerleşememenin başkentiydi İstanbul. Belki de yerleşmemek için burdaydınız. Gidebilecek kadar bağlanırdınız. Burda yaşayanların hayali birgün gitmek olurdu. Ama kimse bir yere gitmezdi. Bedeni burda, kalbi uzaklarda yaşardı herkesin. Yavaşlayamazsınız gibi gelirdi. Yerinizde duramazdınız. Durursanız yutulmaktan korkardınız. Hep koşmak zorunda kalırdınız. Böyle durumlarda en iyi seçenek kendinize yabancılaşmak olurdu.
Adam beni övdükçe ben gevşiyordum. Eğer yarım saat daha övseydi, "iyice gevşemiş ben"i bir sürahiye doldurabilirdi))
Belki de insan sevilmek değil, sadece anlaşılmak istiyordu.
598 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.