Carpe Diem ya da Nergis Gübresi
"Topla gül goncalarını toplayabilirken, Zaman akıp gidiyor: Aynı çiçek sana bugün gülümserken, Yarın solup gidiyor. "Durdu. "Topla gül goncalarını toplayabilirken," diye tek­rarladı Keating. "Bu fikrin Latincedeki karşılığı Carpe Diem'dir. Bunun ne anlama geldiğini bilen var mı?" "Carpe Diem,"
" Carpe Diem, " dedi Meeks " günü yaşa demektir . "
Reklam
Bazarov sabahları erken kalkıp iki üç kilometrelik yol katedip oradan çeşitli otlar ve böcekler toplardı. Kendisi amaçsız gezileri sevmezdi. Arada bir de Arkady'i yanına alırdı. Dönüşte aralarında hep tartışma çıkardı. Bir keresinde gecikmişlerdi. Nikolay Petroviç onları karşılamak için bahçeye çıkmıştı. Kameriyenin bulunduğu yere yaklaştığında
Anı yaşayın. Hayatlarınızı olağanüstü kılın
Çocuklar ayağa kalkıp onur salonunun duvarlarını kaplayan sınıf resimlerine doğru gitti. Geçmişten onlara bakan genç adamların yüzlerine baktılar. "Hiçbirinizden bir farkları yok, değil mi? Gözleri umut dolu, tıpkı sizinkiler gibi. Harikulade şeyler yaşayacaklarına inanıyorlar, pek çoğunuz gibi. Peki, bu tebessümler nerede şimdi çocuklar? Umuda ne oldu?" Çocuklar resimlere baktı; yüzlerinde ciddi ve düşünceli bir ifade vardı. Keating bir o fotoğrafı bir bu fotoğrafı göstererek odada fişek gibi dolaşıyordu. "Çoğu hayatlarını biraz olsun kendi kapasitelerine uygun hâle getirmeden önce iş işten geçene kadar beklemedi mi? Başarının o yüce tanrısallığını kovalarken gençlik hayallerini heba etmedi mi? Bu adamların çoğu şimdi nergis gübresi! Yine de biraz daha yaklaşırsanız fısıldadıklarını duyabilirsiniz çocuklar? Hadi," dedi, "eğilin. Hadisenize. Duydunuz mu?" Çocuklardan çıt çıkmıyordu, bazıları çekine çekine fotoğraflara doğru eğildi. "Carpe Diem," diye fısıldadı Keating. "Anı yaşayın. Hayatlarınızı olağanüstü kılın."
"Ayağa kalkın" dedi, "ve altmış ya da yetmiş yıl önce bu okulda okuyan oğlanların suratlarına dikkatle bakın. Korkmayın, gidip bakın." Oğlanlar ayağa kalkıp onur salonunun duvarlarında asılı sınıf resimlerine doğru yürüdüler. Geçmişten kendilerine bakan genç adamların yüzlerini incelediler. "Sizden bir farkları yok, değil mi? Tıpkı sizde olduğu gibi, onların da gözlerinde umut var. Onlar da başlarına çok güzel şeylerin geleceğine inanıyorlar, tıpkı birçoğunuzun inandığı gibi. Peki o gülümsemeler nerede şimdi? O umutlara ne oldu?" Oğlanlar fotoğraflara bakıyorlardı; yüzlerinde ciddi ve düşünceli bir ifade vardı. Keating sınıfta dolaşıyor, sırayla fotoğrafları işaret ediyordu. "Çoğu aslında hayatını biraz olsun kendi istediği hale getirebilecek durumdayken, bunu yapmak için iş işten geçinceye kadar beklemedi mi? Başarı denen tanrıyı kovalarken, gençlik düşlerini feda etmedi mi? Bu adamların birçoğu, yabani çiçeklere gübre oldu. Ancak, çok yakından bakarsanız çocuklar, onların fısıldadıklarını duyabilirsiniz. Haydi, yaklaşın, Eğilin. Duyabiliyor musunuz?" Oğlanlar hiç ses çıkarmıyorlardı. Bazıları tereddüt ederek fotoğraflara doğru eğildi. "Carpe Diem" diye fısıldadı Keating, yüksek sesle: "Günü yaşayın. Hayatlarınızı olağanüstü kılın."
Real Yayınları
Ünlü düşünür Eflatun, öğrencilerinden birini bir gün kumar oynarken gördü ve onu şiddetle azarladı. Öğrencisi, ortadaki paraları göstererek kendini savundu: “ Fakat çok az parasına oynuyordum hocam,” dedi. Eflatun bu yanıt üzerine öğrencisine bir de ders verdi: “Kaybettiğin para umrumda değil,” dedi. “Ben seni, kaybettiğin zaman için azarlıyorum.”
Reklam
243 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.