Sabri F. Ülgener, çok eleştiri alan bir iktisatçı, hukukçu ve düşünce adamıdır. Fakat şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Onu bu denli acımasızca eleştirenler ‘’Sabri F. Ülgener’’ okumamışlardır.
Dedesi Nakşibendi şeyhidir. Babası ise son dönemin din bilginlerinden. Anne tarafından askeri aristokrasiye, baba tarafından da tasavvuf ve edebiyat
Merhaba ;
Öncelikle yazar Vladimir Bartol'un okuduğum ilk eseri. Ama bundan sonra, son olmayacağı kesin. Eser, 11.yüzyıl'da İran'da bulunan Alamut kalesinde yaşayan aynı anda iki farklı Dünya'ya liderlik eden İsmailî (haşhaşi) tarikatinin liderliğini yapan, kendisini peygamber olarak ilan eden Hasan İbni Sabbah'ın diğer
Dini öğretilerin tarihindeki en mükemmel ve en saf olanı olan Kur’an’ın monoteizminin adım adım riske edilmesiyle mide bulandırıcı bir din tüccarlığı zuhur etti.
Tormesli Lazarillo'ya değil de yazara daha çok üzüldüm. Bir kitap yazıyorsun ve tek amacın okuyanların gözlerini açmak, bir fikir edinebilmelerini sağlamak ve dönemin sıkıntılarını tarihe not düşmek. İsim yok, imza yok, maddi kazanç yok, herhangi bir övgü yok. Ama yine de yazıyor: Cimrilik, din tüccarlığı, şarlatanlık, kibir, dolandırıcılık, yalancılık, fuhuş vs. her türlü ahlak dışı hareket. Temelinde ise dönemin ekonomik çıkmazının yarattığı yoğun sefalet ve açlık. Bir de engizisyon var tabii, bunları anlatmanı istemeyen isimsiz kitap basmana sebep olan engizisyon.
Dini öğretilerin tarihindeki en mükemmel ve en saf olanı olan Kur'an'ın monoteizminin adım adım riske edilmesi ile mide bulandırıcı bir din tüccarlığı zuhur etti.
Kendilerini müfessir ve inancın muhafızı olarak adlandıran kişiler, bunu - oldukça rahat ve kazançlı - bir meslek haline dönüştürdüler.
Bu şekilde fazlaca vicdan azabı duymaksızın dini mesajların hiçbir şekilde tatbik edilmeyişini kabul ettiler
...Peki, siz ne yapıyorsunuz? Kelime-i tevhit idrakini mi anlatıyorsunuz yoksa kendi şeyhleriniz ve geçmiş evliyaların, hocalarımızın kerametlerini mi anlatıyorsunuz. Şöyle uçuyor, böyle biliyor diye ortalıkta keramet menkıbeleri kol geziyor. Herkes şeyhini veya cemaat önderlerini anlatıyor, Allah'ı anlatan yok veya çok az. Kelimei tevhit idrakini anlatan neredeyse yok gibi. Herkes zihinde kurgulanan, geçmişte tanrı zannettiklerini ya da şimdi tanrı zannettiklerini anlatıyor ki kendi tanrılığını da ilan edebilsin. O da onları anlatarak kendi tanrılığını Kabul ettirebilsin, bunlar çevresindekileri kontrol altına almaya çalışırken şeytanın kontrolünde olduklarını göremiyorlar. Bunun adı din tüccarlığı değil de nedir? Anlatabiliyorsanız Allah'ı, şeytanı anlatın!
Tarih seviyorsanız eğer, özellikle Hasan Sabbah''ın bu dünya için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu, size ilginç gelmişse tam okuyabileceğiniz bir kitap.
Diğer yandan Ömer HAYYAM'ın yaşantısı, felsefesi ,yaşama bakış açısı ve rubaileri hangi şartlar altında günümüze ulaştığını merak ediyorsanız bu kitabı kaçırmayın.
Yazarın anlatımı İran sınırlarında geçiyor. İran'ın yönetiminin modernleşmesi için verdiği mücadeleyi anlatır. Dış mihrakların kontrolü altında olan bir iran'ı görürsünüz.
Büyük Selçuklu devleti'ni anlatırken kadınların anbe an ülkenin üzerindeki etkisini de buradan öğrenmiş oluyoruz.
Din tüccarlığı ve dinin insanlar üzerindeki etkisi, din vasıtasıyla zamane mollaları insanları nasıl kullanır. Otoritenin tek elden toplanması hazin bir şekilde gün yüzüne çıkarır.
Son söz: Haklı görünmek suçlular için bir suçtur der yazar :)
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 200161,6bin okunma