Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Keşke Çanakkale Geçilseydi!
Çanakkale Savaşı’nın, daha doğrusu Çanakkale Deniz Savaşları Zaferi’nin üzerinden 105 yıl geçti, 106’sını kutladık… Kara savaşlarıyla birlikte, halkımızın gurur kaynaklarından birisi Çanakkale Zaferi’miz. Emperyalizmi, onca yoksulluk içinde dünyanın en güçlü ordularını bir süreliğine de olsa yendiğimiz, on binlerce şehit verdiğimiz bir ulu
Reklam
İnsanlık tarihindeki kapalı ve açık dinlerin, kapalı ve açık toplum ve uygarlıkların incelenmesi şu gerçeği ortaya çıkarmaktadır ki, hicret fert veya toplumun yer'e bağımlılığını koparır, onu (fert veya toplumu) bağımlılıktan kurtarır. Hicret, insan ve toplumun dünya görüşünü değiştirir ve sonuçta da dinsel, fikirsel, duygusal donukluğu ve gerilemeyi iptal eder, toplumsal çürümeyi önler. Topyekün bir hareket ve toplumsal bir diriliş sebebi olan hicret, insanı, içinde bulunduğu dört donuk unsurdan (Tarih, toplum, tabiat ve ten) kurtararak yüce ve kâmil makamlara ulaştırır...
MESİH, TANRISAL UNSURLARDIR
Burada çok ilginç bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Yuhanna İncili en derin İncil'dir; aynı zamanda yazılmış olan son İncil'dir. Yeni Antlaşma'da yazılan en son kitapçıktır. Mektupların ve kitapçıkların birçoğu Yuhanna İncili'nden önce yazılmıştır. Yuhanna en son İncili'ni yazmıştır. Diğer İnciller'de bulunmayan
Sayfa 46 - Akarsu YayınlarıKitabı okudu
Töreli tat, töresiz Türk'ten iyidir. Kim ki töreli iş tutar, kutlu olan odur. Acun üzerinde hüküm verirken ve hizmet ederken kiçi oğlunun hangi anadan doğduğuna değil hangi töreye boyun eğdiğine bak. Eğer ki Tanrı'yı tek bilmiş ve onun buyruğuna yaraşır işler yapmışsa onu dost bil. Gayrısı kağana yakışmaz bunu da belle. Bilene danışmaktan ar etme. Cahille oturup kalkma. Altına, mençiğe meyil verme. Budunu yaşat ki devlet yaşasın. Budunu mutlu olan devlete hiçbir yağı güç yetiremez. Biz bunları senden önceki beylere de bildirdik, Tanrı izin verirse senden sonraki beylere de bildireceğiz. Türk budunu yağız yerde Tanrı'nın çerileridir. Onun buyruğundan ayrılırsa dağılır ve yağı elinde rezil olur. Tanrı buyruğunu, töresini sıkıca tutarsa yükselir ve yenilmez olur.
Sayfa 373Kitabı okudu
96 syf.
·
Puan vermedi
İlk başta söylemeliyim ki detaylı bir Mehmet Akif biyografisi istiyorsanız bu kitap size göre değil. Kitapta Sezai Karakoç'un ona karşı övgülerini büyük bir hayranlıkla anlatışı var. Kitaplıkta uzun zamandır okumayı bekleyen diriliş yayınlarından çıkmış, 2. basımı(1974) olan bu kısa kitabı okumaya başlayacağım zaman biyografi tarzı bir şey bekliyordum. Pek öyle olmadı. Kitap ilk bölümde hayatı, inanç ve düşünce oluşumu ve savaşından bahsediyor. İkinci bölümde ise şiirinden bahsediyor. Kitap Mehmet Akif'in doğduğu Abdülaziz döneminden başlıyor. Sonra Abdülhamit’in ülkeyi kurtarma çabalarından, eğitime verdiği önemden, sonrasında ise savaştan, kurtuluş döneminden bahsediyor. Yani ilk başlarda çoğunluk olarak o dönemden, az olarak da Akif'ten bahsediyor. Bölümün sonuna doğru kurtuluş sonrası yaşananların, inkılapların yeniliklerin hoşuna gitmeyip Mısıra gitmesinden ve orada sessizliğe bürünüşüne değiniyor. İkinci bölümde şiirini anlatırken Nazım Hikmet'ten, Eliot ve Claudel'in şiirindeki farklarından bahsediyor. En son ise Yahya Kemal ile karşılaştırıyor. Birisi eskiyi anlatırken birisinin yeniyi anlattığını, bu ikisi birleşince tam olduğunu söylüyor.
Mehmed Akif
Mehmed AkifSezai Karakoç · Diriliş Yayınları · 20181,061 okunma
Reklam
Cemal Süreya ne kadar Yunus, Pir Sultan Abdal dese de, Turgut Uyar ne kadar yeni bir halkçılık türetmeye çalışsa da, ikinci yeninin Hristiyan ulularından oluşan kişi kadrosundan vazgeçmek de istemezler. Özellikle İlhan Berk için Pera ve Galata'daki azınlıkların hayatı ile Taksim'deki kiliseler çok daha değerlidir. İncil'e yapılan göndermeler, Yahudi azınlığa dair çağrışımlar, azizler vs. İkinci Yeni'nin isim kadrosunu oluşturmaktadır. Tam da burada Sezai Karakoç Hızır'la Kırk Saat'te enteresan bir şey yapar. İbn Arabi, Mevlana, Hızır, Sadettin Konevi, İdris Nebi şiirlerine girmeye başlar. İkinci Yeni'nin Hristiyanlık temelli isim kadrosuna yerli bir damar açarak müdahale mi etmektedir acaba. En azından bu meseleye kafa yorduğu açık. Türk şiirinden dışlanan bütün isimler Sezai Karakoç'un açtığı kapıdan asıl yerlerine rücu ederler. Kudüs'ten ilk bahseden, Mescid-i Aksa'yı ilk anan da odur. Şiiri de giderek, Diriliş dergisinde geliştirmeye çalıştığı Diriliş düşüncesine diskur imkânları hazırlayan bir söyleyiş temasına doğru evrilir. İslamcılığın bugünkü terminolojisini Sezai Karakoç hazırlamıştır bir tarafıyla tabii.
Sayfa 22 - Mustafa Akar "YOKTUR GÖLGESİ TÜRKİYE'DE" SEZAİ KARAKOÇ ŞİİRİNİN İNSANLARIKitabı okudu
120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Bir Söylence ''Bu, yedi kollu bir şamdanın yazgısına dayandırılmış büyük bir söylencedir. Şamdan; Kudüs'ten Babil'e gitmiş, oradan bir şekilde dönmüş, bu defa Titus tarafından Roma'ya götürülmüş, Belisarios Kartaca'yı fethedince Bizans'a nakledilmiştir. Bu, dini öğeler taşıyan bir sanat eserinin yeryüzünde başına gelen muhtelemen en tuhaf yolculuk olduğu için, benim gözümde Yahudilerin asırlardır süregelen göçebeliğinin sembolüdür. Tarih kayıtlarına göre, İustinianos şamdanı Kudüs'e -yani bir Hıristiyan kilisesine- iade eder ve şamdan burada kaybolur. Benim söylencemde bu kayboluş, diriliş olasığı taşıyan bir saklanıp muhafaza edilmeye dönüşür.'' -Stefan Zweig Kitabın ilk sayfasında bu yazı yer alıyor, Zweig burada neden yedi kollu şamdanın, Menora'nın, hikayesini yazdığını anlatıyor aslında. Hikayenin aşırı iç burkan bir yönü var o da Yahudilerin azınlıkta oldukları bölgelerde yaşadığı zorluklar. Bunları okuduğumuz zaman anlıyoruz ki insan her neye inanırsa inansın kutsal gördüğü şey için her türlü mücadeleyi göze alıyor. Kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız ki inanç farklılıkları olsa da hiçbir insan birbirinden farklı değil yani kimse müslüman olduğu için iyi yada yahudi olduğu için günahkar değil. Zweig'ın en sevdiğim eseridir, okurken sürekli Lino Cannavacciuolo'nun Altalena'sını dinlediğim için de ikisi bir bütündür bende. Kitabı kesinlikle öneriyorum, aynı şekilde Altalena'yı da. :)
Gömülü Şamdan
Gömülü ŞamdanStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202214,1bin okunma
Nefis Terbiyesi Oruç
Hakikat ehlince, çok yemek bedeni besleyip geliştirirken ruhu daraltır ve sıkar. İnsan dünyevi lezzetlerden uzaklaştıkça ruhani ve ulvi olan hazlara yaklaşır. Mesnevi'de Hz. Mevlana, "Sen bedenini yağlı ballı yemeklerle besledikçe, asıl yarlığın olan, seni diri tutan ruhunu asla güçlü bulamazsın." derken ruhun gidasının açlık olduğunu
Geri110
165 öğeden 151 ile 165 arasındakiler gösteriliyor.