Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Diyalektiğe uyarak zihinleri geliştirmek istersek, derhal göz önünde şunları tutmaya mecburuz. Kafamız boş bir çömlek, fikirlerimiz o çömleğe doldurularak saklanan birer mücevher değildirler. Hayatta her yeni olay yeni bir fikir yaratır. Her yeni fikir, eski tez halindeki fikirlerimize karşı çıkan birer antitezdir. Yeni fikirle eskileri arasında, temasla beraber az çok uzun bir "derunî mücadele" [iç savaş] başlar. Biz, çok defa, o mücadelenin bilinçaltımızdaki belli belirsiz, sürekli, her yerde ve şiddette kendini gösteren evrimini açıkça hissedemeyiz. Çünkü, o mücadelenin başlattığı zihnî gelişim, evrim merhalesinde [aşamasında] kaldıkça, fikirlerimiz eski çerçevelerini muhafaza ederler. Fikirlerimizin niteliği, hassası [özelliği] hâlâ eskisi gibidir. Fakat günün birinde, en umulmadık bir vesile üzerine, zihnimizde ani bir şimşek çakar. O şimşeğin aydınlığında birdenbire yepyeni bir hakikat görürüz. Eski fikirlerden yenilerine atlarız. İşte yeni kanaatler edinmek böyle olur. Bizi yeni kanaate getiren şey bazen pek önemsiz bir olaydan çıkar. Ona "bardağı taşıran damla" diyebiliriz. Fakat taşırandır, yoksa dolduran o damla değildir. Kafamızın bardağı içinde anaforlar çeviren niceliksel birikiş aşaması olmasa, bardak dolmasa, o damla ile bir düşünsel devrime taşamazdık.
Zekice bilgiden ve düşünceden bu kadar uzak tutulmak istenen yığınlar, bilgiden soğudukça, o bilginin gelişmesi de geriler. Ne de olsa; Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayi'dir." Sonra, gerçeğin sahiden gerçek olup olmadığını anlamak için, onu her seyden önce kitlelere mal etmek, büyük yığınların laboratuarı içinde hal ve hamur eylemek lâzimdir. Marksizm, herhangi bir fikrin kitleye mal edildikten sonra gerçek bir maddi kuvvet haline girdiğini söyler. Gerçek de ancak kitle mali oldugu zaman elle tutulur, gözle görülür, Yoksa Ortaçağ simyagerlerinin büyülerinden öteye geçilemez. Her düşünceyi, tarihi yaratan kitleler bakımından ölçmek, bütün toplumsal "Değer Ölçülerinin kaynağinı kitlede bulmak şarttir." Aksi tez de doğrudur: Bilgiyi nasıl kitlelere mal etmek zorunlu ise, insanlar ölçüsünde kuvvetlendimek ise, tıpkı öyle, kitleleri de bilgi seviyesine ulaştirmak zorunludur. O zaman insanlığın kültürü pısırık bireylerin veya kast kafalı dar zümrelerin tekelinden çıkar, kitlesel, yüce bir sey olur, Kitleleri cahil birakan, kitle bilgisizliğini ve akılsızlığını kendisine temel bilen, kitlelerin ciddi bilgiye karşi yalnız iğrenme hissini ayaklandıran bir toplumsal düzen çerçevesi içinde mahpus kalmış bilgi, hiçbir vakit toplumsal bir yenilik ve gerçek getireme. Belki yeniligi ve gerçeği örtbas etmeye calışir. Hatta gerçekten bir gerçek bulduğu zaman bile onun doğruluğunu ispat edemez.
Reklam
Diyalektiğe göre çelişki ne saçmadır, ne hiçtir. Tamamıyla hep ve gerçektir. Mademki her şey kımıldayıp değişmektedir, öyleyse bütün kımıltılar ve değişiklikler çelişkilerden doğarlar. Çelişki saçma yahut kör bir tesadüf değil; genel ve yaratıcı bir kanundur. Çelişki, gelişim ve dolayısıyla da varlığın öz iç gücüdür.
Hegel'in "Hukuk Felsefesinin Temel Çizgileri" kitabının Giriş kısmında ısrarla belirttiği gibi, şeylerin ve olayların tarifi ile yetinmek üstünkörü kalmak ve aldanmak olur. Gerçekliği kaçınılmaz gelişimi içinde gözden geçirirsek, ancak o zaman sağlam bir düşünce ve kavram sahibi oluruz. Onun için DİYALEKTİK MANTIK her şeyden önce olan bitenleri öyle tümden ve her yanlı bir GELİŞİM içinde görmektir.
"Fransız Enstitüsü üyelerinden meşhur bilgin, yazar ve Profesör A. Siegfried Ankara Halkevi'nde" sıra ile iki konferans verdi. Bunlardan biri: "Sanayi devriminin zamanımız meseleleri üzerinde yansımalarıdır... Bilgin burada mümkün mertebe objektif bir aydınlatma yapmaya uğraşir. Modern sanayide çalışan kitlelerin durumunu şöyle
94 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 saatte okudu
Mülksüzleştirenleri Mülksüzleştireceğiz!
Marksizm’in ne olduğu sorulduğunda, muhtemelen “Marx’ın öğretileri” cevabı gelecektir. Marx’ın öğretilerinin ne olduğu ise “komünizm” denecektir. Komünizm nedir sorusu ise “eşitlikçi bir düzen” cevabıyla taçlandırılacaktır. Ancak bunlar yeterli cevaplar olmaya yakın değil. Marx’ın kapitalizm hakkındaki incelemeleri, çözümü ve felsefi düşünceleri
Karl Marx ve Marksizm Üzerine
Karl Marx ve Marksizm ÜzerineVladimir İlyiç Lenin · Yordam Kitap · 2014459 okunma
Reklam
+1
Yani, günün meselesi: Kapitalizm çağında, Sosyalizm tarafından kapitalizme karşı yürütülen iddialardı. Diyalektik Maddecilikten önce bir sosyalizm vardı. Bu “Hayalci” veya “Ütopici” denilen sosyalizm, kapitalizmi yalnız “İstemiyorum” diyordu. Hatta kapitalizmi bile değil de, onun kötü yanlarını istemem diyordu ve bazı tekliflerle düzeltmeye çalışıyordu. Bu, çocukça ve duygusal bir eleştiriydi. 1- İlkin: bir toplumsal düzen, senin veya benim isteyip istemeyişimle var yahut yok olmaz. Toplumsal bir düzen Mademki vardır: şu halde, onu ister istemez doğuran bir zorunluluk vardır. O zorunlu sebebi bulmak, yani toplumsal rejimi açıklamak ilk yapılacak iştir. Ancak ondan sonra, aynı sebebin hangi sonuçlara varmakta olduğu ve varacağı kestirilerek, o toplumsal rejimin bütün rejimler gibi tarihsel niteliği, yani: ister istemez geldiği gibi, ister istemez gideceği gerçekten kavranılabilir. 2- İkincisi: bir toplumsal düzenin kötü yanlarını düzeltmek, o rejimi eleştirmekte üstünkörü kalmaktır. Çünkü: İnsan elbette günün kötülükleriyle ve kusurlarıyla savaşır. Bu kaçınılmaz bir şeydir. Pabucumun tabanı sökülür, pantolonumun kıçı yırtılırsa, oralara birer dikiş vurmadan gezemem. Fakat bu yamacılıkla elbisemi ve pabucumu yenileştirdiğimi söyleyebilir miyim? Eskiyen ve çürüyüp dökülen bir rejimin zararlı sonuçlarını eleştirmek de buna benzer. İnsanlarda, sebepler kalkmadan sonuçların giderilebileceği yalan hissini doğurur. Bu sefer, eleştireyim denen rejimin, dolayısıyla savunması yapılmış olur. Yamacılık bir hadde kadar gider. Ondan sonra, artık elbise yama kabul etmez.
+1111
İnsanın kendisi (vücudu ve kafası) sosyal bir varlıktır. Bu varlık yaşarken, gerek Ekonomi temeli, gerek üstyapı üzerine birçok izlenimler edinir. Bunlara duygular, düşünceler denilir. Diyalektik daha çok düşüncelerle uğraşır. İnsan, Toplum ölçüsünde edindiği düşüncelerle, fikir ve kanılarla evrene bakar. Yani düşünce insana kişi olarak doğuşundan
Ama, yöneten ben olacağım. "Kimi..." "Seni. Dünyayı. Bütün mesele, kaldıracın sapını bulabilmekte. Bir tek insanın ruhunu nasıl yönetebileceğini öğrendin mi, diğer bütün insanları da elde edebilirsin. Mesele ruhta, Peter, ruhta. Kamçılar, kılıçlar, kurşunlar, silahlar boşuna. Sezar'ların, Atilla'ların, Napolyon'ların küçük adam
Plato Film Yayınları - Çeviren: Belkıs Çorakçı DişbudakKitabı okudu
Reklam
Görünüşe aldanmak, zannedildiğinden çok ve sık başa gelir. Çünkü insan düşüncesi toplumsal bir üründür. Yani, şahsın kafasına dışarıdan dayatılmış olan, uzun müddet benliğine hakim olan bir şeydir. Doğadaki her şeyde görülen Atalet Hassası adlı kanunla, insan düşüncesi de, bir kere edinilmiş kurallara alıştı mı, onlardan kolay kopuşamaz
118 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.