Sizler de benim gibi Tanpınar hayranıysanız buyurun incelememe.
Öncelikle kendisini tanımayanlar için kısaca İnci Enginün'den bahsedelim.
Yeni Türk Edebiyatı Profesörü İnci Enginün, başta "Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat'tan Cumhuriyet'e" adlı eseri olmak üzere birçok kitabı edebiyat öğrencileri tarafından yakinen bilinen,
Şöyle güzel bir şiir kitabı okuyayım da kafam dağılsın diyorsanız bence uzak durun çünkü içerisindeki şiirler için kafa yormak lazım, çoğu yerde ben ne okuyorum diye sorguladım. Felsefeye yabancı biri değilim ama ona kafa yorduğumda ulaştığım bir sonuç oluyor fakat söz konusu şiir olunca iş değişiyor. Her şiirin sonunda yazıldığı tarih var. 1950’lerde başlıyor, okuması zor ve keyif vermeyen şiirler; 1970 yılına geldiğinde daha anlaşılır oluyor ama yine keyif vermiyor.
Padişahlar için yazdığı çok çirkin dizeler ise kitaptan daha da soğumama sebep oldu, tamam padişahlara tapmıyoruz da tarihimizi bu kadar kötülemek neden? Padişahın lazımlıkta oturup toplantı yapması ne demek? Türkiye’den önce Osmanlı vardı, eğer manasız şekilde Osmanlı düşmanlığı yapan biri varsa insan düşünmeden edemiyor! Eleştirmek başka, küfretmek başka. Bizim ülkemizde eleştiri deyince hakaret ve küfür geliyor çoğu insanın aklına ne yazık ki. Osmanlı’yı seven biri cumhuriyet düşmanı değildir, bu da çarpıtılıyor! Şair olarak niteleyemeyeceğim bu şahsın çok saygısız ve kaba olduğunu düşünüyorum, edebiyat ve şiir nahiflikten uzak olamaz.
"Şu dünyada beni babamın hastalığından fazla üzen ve ilgilendiren başka bir şey yok,' dedi Catherine. 'Babama olan sevgimi hiçbir şeyle kıyaslayamam. Ve aklım başımda olduğu sürece de asla ama asla, gerçekten de asla, ne onu üzecek bir davranışta bulunacağım, ne de bir söz söyleyeceğim. Ben onu kendimden bile çok seviyorum, Ellen. Bunu da şuradan anlıyorum: Her gece Tanrı'ya beni ondan sonra yanına alması için dua ediyorum, çünkü onun benim arkamdan üzülmesindense, benim üzülmem daha iyi olur diye düşünüyorum. Bu da benim onu kendimi sevdiğimden daha çok sevdiğimi gösteriyor.'
Kitabımız bir avukat ve yetiştirmeye çalıştığı iki çocuğu etrafında geçiyor. Kitabı avukat Atticus'un küçük kızı Scout'ın gözünden okumak farklı düşüncelere dalmamı sağladı. Scout bir çocuk düşüncelerinin yanında çok da zeki bir kızdı. Olayları onun gözüyle okumak, onun düşüncelerini paylaşmak büyük bir zevk verdi. Hikaye bakımından da çok güzeldi, beni hiç sıktığını hissetmedim. Kitap başlangıçta nasıl hissettirdiyse sonuna kadar o hissiyatını korudu. Ayrıca kitabın karakterlerinin kişiliklerini okumak da ayrı bir zevkti. Bazı bölümlerde karakterlere çok sinirlensem de biraz düşününce bir bakımdan anlayabildim. Beni kitapta en çok etkileyen karakter Atticus karakteri oldu. Atticus'un karakterinde bu olmasaydı, keşke bunu yapmasaydı diye düşündüğüm hiçbir yeri olmadı. Keşke tüm avukatlar Atticus gibi olsa diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu kitabı avukat savcı fark etmeksizin herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
Bülbülü ÖldürmekHarper Lee · Epsilon Yayınevi · 202072,4bin okunma
Kenji Miyazawa ile tanışmamız bu kitapla oldu ve sanırım bu tanışıklık epey uzun bir zamana yayılacak gibi duruyor.
.
.
Rüya betimlemesinin nadir görülen bir tarzıyla karşı karşıya kaldım bu kitapta. Oldukça güzel bir hikaye anlatımı. 1920'li yıllarda yazılmış bir hikaye için hiç fena denilemeyecek kadar astronomi var. Üstelik fantastik bir hikayeyi bir çocuk öyküsüne çevirmek çok zor değil ama astronomi ve metafizik inanç noktaları ile doğru şekilde harmanlamak kolay değil diye düşünüyorum. Zira tepkiler gecikmez...
.
O sivri virajları öylesine yumuşak dönmüş ki, ( günümüz çevirilerinin de bunda etkisi olduğunu düşünüyorum ) ebeveynlerin güzel birer aracı olabilir bu kitap.
.
.
.
Yumuşak ve yer yer çarpıcı hikaye örnekleri içinde uzakdoğu raflarına mutlaka koyarım bu kitabı. Yazarı da öyle. Ithaki'nin bu serisine devam ederim zaman zaman öyle görünüyor.
.
.
.
Vay arkadaş şu işe bak. Ferdi Tayfur' a " Aşkın beni Mecnun ettiği zaman, bütün umutlarım yittiği zaman, kadehim boşalıp bittiği zaman, bir beni bir seni düşünüyorum! " diye şarkılar söyleten hayat, benim aklıma Erdal Abi'yi düşürüyor.
Nasıl oluyor da ahlak diye bir kavram çıkıyor ve hayatımıza karışıyor? Biraz düşündüm de ya böyle bir şey olmuyorsa yani ahlak sadece bir illüzyonsa, bu mümkün olabilir mi? Olmaz öyle şey derseniz şunu sorayım: Madem ahlak gerçekten var diyorsunuz o zaman kaynağı ne? Dinler mi, kültür mü, yoksa evrim mi...
Kafanızı yeterince açtığımı
Ah bu boşluk! Göğsümün içinde, şurada hissettiğim bu korkunç boşluk! - Eğer onu bir kez olsun, bir kez olsun şu kalbe bastırabilsen, bu boşluktan eser kalmaz diye düşünüyorum çoğunlukla.
"Shakespeare'in içine dalmış halde dört yıl...çoğumuz ondan da önce yıllar geçirdik. Shakespeare'e batmıştık. Burada toplu saplantımızı tatmin edebiliyorduk. Onu ikinci dil olarak konuştuk, şiirle sohbet ettik ve gerçeklikle bağımızı kaybettik. Eh, bu yanıltıcı. Shakespeare gerçek olsa da karakterleri gerçeklerin aşırı olduğu bir