Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uyumsuz insan zamandan ayrılmayan insandır. Don Juan kadınların koleksiyonunu yapmayı düşünmez. Niceliklerini tüketir, onlarla birlikte de yaşam şanslarını. Koleksiyon yapmak, geçmişiyle yaşayabilecek durumda olmaktır. Ama o özlemi, umudun bu öteki biçimini yadsır. Resimlere bakmayı bilmez.
Avrupalı şairlerin onları [diğer ulusları] sık sık kendi ülkesinin insanına benzeterek işlediklerini görürsünüz. Sözgelimi Shakespeare'in İtalyanları baştan aşağıya İngiliz'dir. Tüm dünya şairleri içinde, yabancı uluslarla kendini özdeşleştirme özelliğine sahip sadece Puşkin'dir. Örnek mi istiyorsunuz: İşte Faust, işte Cimri Şövalye
Sayfa 1115 - 1116 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kederlilerin kederli olmaları için iki neden vardır: Ya bilmezler, ya umut ederler. Don Juan bilir ve umut etmez. Sınırlarını bilen, bu sınırların dışına çıkmayan, varlıklarının yer aldığı bu iğreti aralıkta, ustaların o çok güzel rahatlığını gösteren oyuncuları düşündürür. Deha da budur işte: sınırlarını bilen us.
Don Juan
Don Juan'ın kadından kadına gitmesi hiç de aşk yokluğundan değildir. Onu eksiksiz aşkı arayan bir karasevdalı gibi göstermek gülünçtür. Ama her kadını eşit bir taşkınlıkla ve her seferinde tüm benliğiyle sevdiği için bu yeteneği ve bu derinleştirmeyi yinelemesi gerekir. Her kadının ona hiç kimsenin hiçbir zaman vermediğini getireceğini umması bundandır.
Don Juan'ı bir tepe üstünde, ıssız İspanyol manastırlarının bir hücresi içinde görüyorum. Baktığı bir şey varsa, bunlar uçup gitmiş aşklarının gölgeleri değil, belki de İspanya'nın sessiz bir ovasıdır, kendine benzer bulduğu, görkemli, ruhsuz topraktır. Evet, işte bu parıl parıl ve hüzünlü görüntüde durmalı. Sonuncu son, beklenen, ama hiç istenmeyen sonuncu son, küçümsenesi bir şeydir.
Sayfa 91 - Can Sanat Yayınları, çev. Tahsin YücelKitabı okudu
"Kierkegaard, hiç değilse yaşamının bir bölümünde, anlamsızı bulmaktan da iyisini yapar. "Sessizliklerin en kesini susmak değil, konuşmaktır," diye yazan adam, ilkin hiçbir gerçeğin saltık olmadığına, özünde olanaksız bir yaşamı doyurucu kılamayacağına kesinlikle inanır. Bilginin Don Juan'ıdır, takma adları, çelişkileri çoğaltır, şu alaycı tinselcilik kitabı olan Baştan Çıkarıcının Günlüğü'yle birlikte "Erdem Konuşmaları"nı yazar. Avuntuları, ahlakı, her türlü rahatlık ilkesini yadsır. Yüreğinde duyduğu bu dikenin acısını uyuşturmayı usundan bile geçirmez. Tam tersine, uyandırır onu, çarmıha gerilmekten hoşnut bir çarmıha gerilmişin umutsuz sevinci içinde, parçası parçasına bir şeytan ulamı kurar, açık görüşlülük, yadsıma, güldürü. Aynı zamanda hem içli hem alaycı olan bu yüz, arkalarından ruhun derinliğinden kopmuş bir çığlık gelen bu görüş değiştirmeler, kendini aşan bir gerçekle saç saça, baş başa gelmiş uyumsuz düşüncenin ta kendisidir. Kierkegaard'ı sevgili yoldan çıkışlarına götüren tinsel serüven de dekorlarından yoksun kalmış, ilk tutarsızlığına dönmüş bir deneyimin kargaşasında başlar."
Sayfa 42 - Can Yayınları-46.baskı,Mart 2021, Çeviren: Tahsin YücelKitabı okudu
Reklam
Abartısız ve görünene işaret eden tanımlar sade olmakla birlikte, en güçlü ve en etkileyici tanımlardır. Çünkü onlar satır aralarını değil satırlara yazılanı okurlar. Anlaşılmazlığ zemin arkasına saklanmak yerine anlaşılırlığın sadeliği ile yetinirler. Sadelik zordur çünkü ancak farkındalıkla sağlanır. Sade bir tanımla evlilik, birlikteliğin tek
Bizans imparatorunun Avrupa'dan yardım isteği
Türkleri yenebilmek için büyük kuvvetler lazımdı. Bu nedenle imparator Manuel gerekli yardımı bizzat istemek üzere Avrupa'da büyük bir geziye çıkmaya karar verdi. Gerek İtalya'nın küçük kent devletlerine, gerekse büyük krallıklara giden Basileus yardım dilendi. Paris'te Kral 6.Charles onu bir imparatora layık bir ihtişamla karşıladı, Ama bu imparatorluk aslında sadece kağıt üzerinde kalmıştı; 6.Charles sonuçta kurulacak bir orduya sadece 1.200 savaşçı verebileceğini bildirdi. O zaman Manuel Londra'ya kadar uzandı. 1400 yılının Noel'inde İngiltere kralı 4. Henry onun onuruna unutulmaz bir şölen verdi güzel sözler söyledi. İmparator insanlar arasındaki acıma duygusu uyandırıyordu. Bir İngiliz hukukçu, "Sarazenlerin uzaktaki doğudan kovduğu bu büyük Hristiyan hükümdarın onlara karşı yardım dilenmek üzere Batı'nın en ucundaki adalara kadar gelmek zorunda kalmasının ne acımasız bir şey olduğunu düşünüyordum. Tanrım ne oldu Roma'nın en eski ihtişamına?" diye soruyordu.
131 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.