Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sena

Gergin uykulardan, kör gecelerden Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Sonra düğüm düğüm bilmecelerden Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Gökten yağmur yağmur yağacak renkler Daha hoş kokacak otlar, çiçekler Ardından bitmeyen mutlu gerçekler Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Vurulup ömrünün ilkbaharında Kanından çiçekler açar yarında Cümle şehitlerin omuzlarında Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Işıklar dal budak, her kolu İslam Gönüller, yürekler doldolu İslam Tek ölçüsü İslam, tek yolu İslam Bir gelecek kardan aydınlık.
Reklam
"Yol karardığında yolunu ayırana dost denmez," dedi Gimli. "Belki," dedi Elrond, "lakin gecenin çöktüğünü görmemiş olan, karanlıkta yürümeye aht etmemeli."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yaşayanların birçoğu ölümü hak ediyor. Ve ölenlerin bir kısmı da yaşamayı hak ediyor. Yaşamı onlara verebilir misin? O halde hak, hukuk adına ölüm buyurmakta çok acele etme. Çünkü en bilge olanlar bile her şeyin sonunu göremez.
Bilbo'nun elini Gollum'un üzerine inmekten alıkoyan acıma duygusuydu. Acıma ve merhamet: nedensiz yere vurmamak.
Reklam
Unutmak istersin unutursun Gel gör ki yalnızlığa dayanılmaz
Üzerinde ümitle yaşadığımız Dünyaya sığmıyor yalnızlığımız
Sayfa 18
It seemed to me incredible that all of a sudden he had become uninterested in my lite, like a plant watered for years that is abruptly allowed to die of drought.
Ya Rabbim, ölüme en az yakışan şey çocuk...
Reklam
Aptalca beklerim o hiç sökmeyecek şafağı.
çünkü umulmadık bir şey oluyor artık insan
ölüler gibi soyunmuş artık korkularından
Ona göre ölüm, evin çevresinde dolaşıyor ve içeri girmeye çalışıyordu.
There was majesty and grace in the pace of the swaying branches of the willows. There was kindness. Pain is not the only touchstone for growth, I said to myself. My sleep had worked. I was soft and calm and felt things. This was good. This was my life now.
Reklam
Reva was like the pills I took. They turned everything, even hatred, even love, into fluff I could bat away. And that was exactly what I wanted—my emotions passing like headlights that shine softly through a window, sweep past me, illuminate something vaguely familiar, then fade and leave me in the dark again.
I thought that if I did normal things—held down a job, for example—I could starve off the part of me that hated everything.
Life was fragile and fleeting and one had to be cautious, sure, but I would risk death if it meant I could sleep all day and become a whole new person.
This was the beauty of sleep—reality detached itself and appeared in my mind as casually as a movie or a dream.
Sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkanıp kalan insan için dünyanın kendisi kötü bir düştür.
Çünkü nerede olursam olayım -bir gemi güvertesinde, Paris’te bir sokak kahvesinde ya da Bangkok’da- hep aynı sırça fanusun altında kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım.