Ahhiyava hakkında söyleyecek daha çok şey var, bunu sonraya bırakıyoruz. Şimdi yazı tarihinde çok önemli bir yeri olan bir ayrıntıyı ekleyelim. Hattuşa'da bulunan Ahhiyava metinleri arasındaki bir mektup, anlaşıldığına göre Ahhiyava krallarından biri tarafından Hatti'deki meslektaşına yazılmıştır. On üçüncü yüzyıl başlarına tarihlenen mektupta
Dördüncü sayfadaki "Marko paşa Dert Dinliyor" köşesinde yer alan bir mektup ve verilen yanıt Markopaşa'nın başına geleceklerin önsezisini yansıtıyor: "Büyükçekmece Mimar Sinan köyünde Hasan Acar soruyor: Gazetenize abone olmak istiyorum. Yalnız siz içerde bulunduğunuz zamanlarda çıkmayacak sayıların bedelleri mi iade edilecek, yoksa kalan sayıların ücretleri ile Markopaşa'nın ruhuna fatiha mı okutacaksınız? İvedilikle Markopaşa'nın ilk çıkacak sayısında cevap verilmesini rica ederiz. Markopaşa: Bu vesile ile bütün okuyucularımıza bildirelim ki, canımız çıkmadıkça Markopaşa çıkacaktır. Halen canımızı çıkardıkları halde bile yine Markopaşa'yı çıkarıyoruz. Bu gayretimize rağmen çıkarmazsak borçlu kaldığımız abonelerimize diğer neşriyatı göndermek sureti ile veya nakden ödeyerek borcumuzdan kurtulacağımıza emin olabilirler. Tam üç senedir vaziyet bu şekilde devam etmektedir...
Reklam
Dördüncü Mektup.
O kadar gençsiniz, daha yolun o kadar başındasınız ki, sizden elimden geldiğince dileğim, yüreğinizdeki henüz çözüme kavuşmamış bütün her şeye karşı sabırlı olmanız ve bizzat bu soruları kapıları dışarıya kapalı odalar ve size çok yabancı bir dilde yazılmış kitaplar gibi sevmeye çalışmanız olacak. Şimdi cevapları, henüz onları yaşayacak durumda olmadığınız için size verilmeyecek olan cevapları aramayı bırakın. Mesele, her şeyi yaşamaktır. Şimdi soruları yaşayın. Belki sonra gitgide, farkında olmada, uzaklarda bir gün cevabın içine doğru yaşarsınız.
Yavrum! Dördüncü mektubunu aldım. Altıncı mektubumu yazıyorum. Senden iki mektup ilerdeyim. Bu iki fazlalık bir hayli şeyin ispatı ve şahididir.
Yavrum! Dördüncü mektubunu aldım. Altıncı mektubumu yazıyorum. Senden iki mektup ilerdeyim. Bu iki fazlalık bir hayli şeyin ispatı ve şahididir.
Zamanın bir tarifi de eşyanın ve mahlukatın asıldığı iptir. ”Zamanın geçmiş ve gelecek iki kanadına dizilmiş mucizat-ı kudreti” (Sözler, Yirmi Dördüncü Pencere) Bir değişik perspektif zaman bir aynadır. Allah’ın aynaları çoktur. Su, esir, misali alem, hava, ruhlar ve de zaman "Ervahtan ta zamana, zamandan ta hayale, hayalden fikre kadar muhtelif ayineler. " (Lemaat) Ve zaman daha önce Allah tarafından tasarlanan bir plan dahilinde varlığın görülüp kaybolduğu bir sahifedir. ”İmam-ı Mübin'in imlasiyle yani kaderin hükmüyle ve düsturuyla kudret-i ilahiye, icad-ı eşyada her biri birer ayet olan silsiIe-i mevcudatı, levh -i mahv isbat denilen zamanın sahife-i misaliyesinde yazıyor, icad ediyor, zerratı, tahrik ediyor. Demek harekat-ı zerrat, o kitabetten o istinsahtan, mevcudat alem-i gaybdan alem-i şehadete ve ilimden kudrete geçmelerinde olan bir ihtizazdır, bir harekattır. (Mektubat, Onuncu Mektup) Ve zaman ”süratle akan azim bir seldir. ” (Lem’alar, Yirmi Dokuzuncu Lema) ”Zaman bir şerittir" (Şualar, Ellühccetüz -Zehra) Zaman “Sel dolabıdır. " (Mesnevi Nuriye) Zaman “Bir şimendifer yani trendir" (Mesnevi) Zaman nehri Rabbani sanatların levhalarıdır. (Nokta) Zamanın yaratılmış olduğunu ifade eden şu cümle ise fevkaladedir. Zaman insan ve mahlukatın hayatı üzerindeki tesirleri düşünülerek Allah’ın kâinata taalluk eden işlerinin mahlukatın yaşamına göre tanzim edildiği matbaada yaratılmıştır. "Meşiet-i Ezeliyenin matbaasında tab olunan zaman...” (Tuluat)
Reklam
530 öğeden 651 ile 530 arasındakiler gösteriliyor.