Bir insan acıdan delirdiğin de diğerleri onun acısını değil deliliğini görür. Ve kimse bu delirme de ne kadar payım var diye düşünmeden bu böyleydi zaten der ve kenarına çekilir. Gerçekten insanları delirme noktasına getirip nasıl bir şey yokmuş gibi davrana bilirler nasıl bu kadarr vicdansız nasıl bu kadar gaddar olabillerler. Keşke doğan her bebek “İnsan” kalabilse, büyüdükçe zalimleşmese, büyüdükçe vicdanını kaybetmese,boşuna demiyorlar dünyayı çocuklar yönetsin diye… Neyse can yaktığınız yerden yanar canınız ve ne güzeldir ki yanan birini iyileştirdiğiniz kadar iyileştirilirsiniz!!!
“Dünyayı çocuklar yönetsin.” lafınında ne kadar anlamsız olduğunun güzel bir örneği. Çevirmenin dediği gibi insanın çocukluğundan itibaren içinde iyilikte bulunuyor kötülükte. Hangisinin daha baskın olacağını büyüdüğü toplum ve aile belirler.
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,8bin okunma
Momo...Hora Usta...Kassiopeia...İhtiyar Beppo.... Turist Rehberi Gigi... Duman Adamlar... daha nicesi... Okuyup da çok fazla keyif aldığım kitaplardan birisi oldu, hatta kızdım kendime daha önce neden okumadım diye. Masalımsı bir anlatımıyla Michael Ende ne de güzel anlatmış günümüzü ve günümüz insanını, kısa zamanda çok işler başardığımızı düşünüp arada neleri kaçırdığımızı, sürekli koşuşturup bir yerlere varmak için acele ederken aslında hiç bir yere varamadığımızı...
Ben Momo'yu okurken nedense aklıma çocukluğumuzun kitaplarından Alice Harikalar Diyarı geldi. Momo ve Kaplumbağa Kassiopeia'yı Alice ve beyaz tavşana benzettim.
Kısaca Momo'nun Duman Adamlara karşı verdiği mücadeleyi anlatıyormuş gibi gözükse de mesajı derin ve "ZAMAN" kavramının değerini bir daha gözden geçirmemize neden oluyor bu can kitap. "Can kitap" diyorum çünkü samimi ve duru bir anlatımı var. Bir de nedense aklıma şu cümle geldi kitabı okuduktan sonra, bırakalım da çocuklar yönetsin dünyayı!
Ne mi diyebilirim? Momo'nun serüveni masal tadında bırakın alsın götürsün sizi uzaklara...
MomoMichael Ende · Pegasus Yayınları · 201766,3bin okunma
Hani hep deriz ya " bırakın dünyayı çocuklar yönetsin" diye .#insanlıkmusa kitabı tam olarak bize bunu dedirtiyor işte . Yazarımızın da dediği gibi , "Çağlar değişse de çocukların hiç değişmediğini göreceksiniz".
Hikayemiz milattan önce 1200'lü yıllarında geçiyor.
Yefunne henüz 8 yaşında küçük bir çocuk olmasına rağmen
"Bir çocuğun bir çocuktan yardım isteyişini, diğerinin insan sevgisine açılmış olan o küçücük, o saf kalbiyle tek kurtuluş çaresi olarak söylediği, 'Ben seni dolaba saklarım.' yolundaki masum vaadini işitmek ne dokunaklı şeydir..!"
2. Dünya savaşı zamanlarında Almanların Yahudilere yaptığı zulmü anlatan bir kitap. Okumaya başladığımda bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Ama kitabın son cümlesi “Elbette tüm bunlar çok uzun zaman önce oldu ve böyle bir şey bir daha asla olamaz. Bu zamanda ve bu Çağ’da tabii ki.. “ diye bitiyor. Irkçılığın kötülüğünü böyle güzel bir şekilde anlatan bir yazarın bu cümleyi kurması çok saçma, dünyada milyonlarca müslüman- müslüman çocuk zalimlerin elindeyken. Tuhaf. Sonuç olarak kitaptaki Bruno ve Samuel karakterindeki iki küçük çocuğun aralarındaki tel örgülere aldırış etmeden, belki de hiç düşünmeden sadece “Dostluk” peşinde olmaları bana hep olmasını istediğim şeyi daha da çok hissettirdi : “ Dünyayı çocuklar yönetsin!” Hiç bişey yaşananlardan daha kötü olamaz.
Bu incelemeyi yazmak için (kendime gelebilmek için) biraz beklemem gerekti. Kitap hakkında o kadar çok şey hissediyorum ki hepsini yazabileceğimden emin değilim. Daha doğrusu kitabı hissedebiliyorum ama açıklayabilecek kelimeleri bir araya getiremiyorum. Duygularımın hepsini aynı anda farklı frekanslarda hissetmemi sağladı bu kitap. Sonunda ise altın vuruşu yaptı ve bingo! Dakikalarca ağlamak kaçınılmazdı benim için.
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022231,4bin okunma