Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sevilen bir insanın ölümü karşısında yaşanan yas da gerçekte, ölen kişiye duyulan kızgınlığın içe yöneltilmesidir. Ölen kişinin bizi terk etmiş ve sevgisinden yoksun bırakmış olmasından ötürü yaşanan kızgınlığın bilince ulaşması, her şeyden önce bir ölüye kızılamayacağı için engellendiğinden bu duyguyu kendimize yöneltiriz. Ölenin arkasından söylenen, "Beni bırakıp da nerelere gittin!" sözünde olduğu gibi, bazen duyulan kızgınlık doğrudan dile getirilebilir. Sevilen kişinin yitirilmesi sonucu yaşanan yas, psikolojik onarım mekanizmaları sayesinde yaklaşık iki aylık bir süreden sonra giderek yoğunluğunu yitirir. Ancak, eğer sevilen kişi aşırı bağımlı olduğumuz, dolayısıyla bilinçdışı düşmanlık duyguları da taşıdığımız biriyse, bu kez suçluluk duyguları ortaya çıkar ve kendimizi cezalandırma sürecine dönüşür. Böyle bir durum yas süresinin uzamasına, bazı durumlarda yıllarca sürmesine neden olabilir.
Aşırı bağımlı kişi, kendisine yakın insanlara karşı taşıdığı düşmanca duyguların çoğu kez bilincinde değildir. Üstelik bu kişileri sevdiğine de inanır, ama aslında sevmeden sevilmek istemektedir. Bu nedenle, onlara kendisini sevdirmek için çaba gösterir ya da kendi kişiliğini ortadan silerek sürekli onların beklentisi doğrultusunda davranır. Kendisini ve çevresindekileri "iyi" bir insan olduğuna inandırmaya çalışır; kendi isteklerini ortaya koyamadığı gibi, kendi çıkarlarına uygun düşmeyen durumlara da karşı çıkamaz; sürekli çevresindeki insanların görüşlerini paylaşır ya da kendinden söz etmeksizin onları dinler; kimseye yük olmamaya çalıştığı halde kendisinden beklensin ya da beklenmesin, insanların yardımına koşar. Çevresi ondan genellikle "iyi insan" diye söz ederse de, bu özelliği dışındaki kişiliğini tanımlayabilmekte güçlük çeker. Çoğu geçmişin uslu çocukları olan bu kişiler, çevrelerine sevgi karşılığı "rüşvet" dağıtırken, kendi kişiliklerinden vazgeçmiş olmanın yarattığı düşmanlık duygularını da sürekli baskı altında tutmak zorunda kalır ve kendilerine yabancılaşırlar. Çünkü iyi insan, çevresine olduğu kadar kendisine karşı da iyi olan kişidir.
Reklam
_______________________________________ Çünki; garazkârane tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona hâşâ! lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek. _______________________________________ • Garazkârane: Düşmanlık güden, kin besleyen. • Tarafgirlik: Taraf tutma. • Mukabil taraf: Bir şeyin karşısında bulunan. _______________________________________
Sayfa 23
Birçokları anlamayacak olsa da anlatmak zorunda olduğumuz, gecemizi gündüzümüze katarak insanlara hatırlatmakla yükümlü olduğumuz şeyler var. Her ne kadar menfi duyguların coştuğu bir hengâmda, akıl ve analiz gözden düşse de bir okuyan, bir lahza olsun üzerine düşünen birileri olur diye anlatmamız gereken şeyler var. Zira menfi galeyan, tarih
Çıkarlarına hizmet etmeyenlere nefret ve düşmanlık beslemek, kendini aldatmakta usta insanların huyudur.
Mâide 82 : İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler ile, şirk koşanları bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da «Biz hıristiyanlarız» diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve râhipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.
Reklam
Mustafa Kemal Atatürk'ün Söylediği 75 Söz | Atatürk Sözleri ve Anlamları Cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşam şekli ve üstlendiği görevleri gereği çok yönlü bir liderdi. Verdiği demeçler, söylediği sözler, aktardıkları ve daha nicesi hayatın her alanında önemli tavsiye, fikirler ve sözleri içeriyor. Spor,
Dünyada umduğunu bulamadığı sonucuna ulaşan kişi, kendini ortadan kaldırmakla dünyayı cezalandırdığına inanır.
Sayfa 61 - Metis yayınlarıKitabı okuyor
Belki kendilerinden olana düşmanlık etmek, kendi türünü dışlamak bir diğer insan özelliğiydi.
Sümer atasözleri
-Gümüşü olan mutlu olabilir, Arpası olan mutlu olabilir, Hiç bir şeyi olmayan rahat uyur -Mal, konacak yer bulamayan uçan kuşlara benzer. "Malına güvenme." -Kalpteki düşmanlık getirmez, dildir düşman eden. -Bulduğunu söyleme, kaybettiğini söyle. -El ele adamın evi yapılır, Mide mideye adamın evi yıkılır -Çiftleşmeden gebe kalınmaz,
Reklam
"Allah'ım günahlar ile aramıza engel olması için bizi senden korkmakla rızıklandır. Bizi cennetine ulaşmamıza vesile olacak itaatin ile rızıklandır. Bize üzerimizdeki dünya musibetlerini hafifletecek, kuvvetli bir iman nasip et. Bize hayat verdiği müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden ve kuvvetimizden faydalanmayı nasip et. Ve bu faydalanmayı bizden sonra neslimize de nasip et. Bize karşı zulmedenlerden hakkımızı almayı nasip et ve bize düşmanlık edenlere karşı zafer nasip et. Bize dinimizi zayıflatacak bir musibet verme, dünyayı da en büyük gayemiz, sadece onu düşündüğümüz şey kılma. Üzerimize bize rahmet etmeyecek kimselerin musallat etme
"...Bu hain herif, istese bir anda her şeyi yapar; memleketi bahtiyar eder; etrafındaki alçakları dağıtır; hem memleket, millet bahtiyar olur, hem kendisi, diyordum. Fakat bu adamın senelerden beri kan içmeye alışmış olduğunu ve insanın itiyadından (alıştığından) vazgeçemeyeceğini düşündükçe, şahsına karşı fevkalade bir düşmanlık hissediyor ve herhalde bunun vücudunun ortadan kalkmasının en doğru bir çare olacağını düşünüyordum."
Sumer yazar ve ilahiyatçıları, tanrı düzenini sağlayan tanrısal bir gücün varlığına inanmışlar ve o güce me adını vererek, Tanrıça İnanna'nın bu öyküsü* içinde onları bir liste halinde yazmışlardır. Tanrılar, "kültür nitelikleri ve türleri" olarak adlandırılan bu me'lerin iyi olanlarını meydana getirdikleri gibi kötü olanlarını
Nefretin Açıkça Ortaya Konması Gerekir...
Şeyh İshak Bin Abdurrahman şöyle der: “Kafirlere karşı nefretin sadece kalb ile olması tek başına yeterli değildir. Mutlaka düşmanlığın ve nefretin açıkça ortaya konması gerekir. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurur: “İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: “Biz sizden ve Allahı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.” (Mümtehine/4) Söylediğimiz konusunda bundan daha net bir açıklama olabilir mi? Şöyle ki, ayette geçen “ve bede’a” sözcüğü “ortaya çıktı” anlamındadır. İşte dini ortaya koymak budur.
Sayfa 20 - Beyaz Minare Kitap
Kalble Yeterli Değil...
Şeyh Hamd Bin Atik (rahimehullah) şöyle der: “Ayette geçen “ve bede’a” sözcüğü, “ortaya çıktı” ve “belirdi” anlamındadır. Düşmanlığın öfkeden önce belirtilmesine dikkat edilmelidir. Şöyle ki birincisi, ikincisinden daha önemlidir. Çünkü insan, müşriklere öfke duyduğu halde onlara düşmanlık göstermeyebilir. Dolayısıyla onlara karşı düşmanlık gösterinceye ve onlardan nefret edinceye kadar üzerine vacip olanı yerine getirmiş olmaz. Aynı zamanda bu düşmanlık ve nefretin aşikar, açık ve net olması gerekir. Şu da bilinmelidir ki, her ne kadar nefret kalp ile ilgili olsa da, etkileri ve alametleri ortaya çıkıncaya kadar kişiye bir fayda sağlamaz. Bu etkilerin ve alametlerin ortaya çıkması ise ancak düşmanlık besleme ve ilişkiyi kesme ile meydana gelebilir. İşte o zaman düşmanlık ve nefret açık bir şekilde ortaya çıkmış olur.” (Sebilu’n-Necat isimli eserden alıntı)
Sayfa 20 - Beyaz Minare Kitap
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.