Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her savaş aldatmaca üzerine kuruludur. Bu nedenle saldırabilecek durumdayken, saldıramaz görünmeliyiz; güçlerimizi kullanırken pasif gibi görünmeliyiz; yaklaştığımızda düşmanın uzakta olduğumuza inanmasını sağlamalıyız; uzak olduğumuzda yakın olduğumuza inandırmalıyız.
Reklam
Amaçlarımıza genelde tasarılarla değil, rastlantılarla ulaştığımız gerçeği, baştan çıkaranın umudunu kırar çünkü o pozitivist bir akılcıdır ve konusuna yeterince bilimsellikle eğilirse, aşkın yasalarını keşfedeceğini sanır. Arzu duyulan kişiyi tuzağa düşürebilmek için aşk kancaları arayıp durur - belli bir gülüş, bir düşünce, çatalını belli biçimde tutmak gibi ... Evet, herkesin aşk kancaları vardır ama baştan çıkarma eyleminde bunları keşfedebilmek hesap kitapla olmaz, rastlantıya bağlıdır.
Sayfa 41
Bu tutku ancak, zihnin gördüğü şey üzerine düşünmesiyle olur. Bir erkek aşka ve beğenisine uygun bir kadın gördüğünde, yüreğinde ona karşı büyük bir arzu duymaya başlar; sonra onun hakkında ne kadar çok düşünürse, o kadar sevgiyle yanar. ta ki daha eksiksiz bir düşünmeye varıncaya kadar. Bu durumda erkek kadının beden ya­ pısını düşünmeye, onun kollarıyla bacaklarının biçimini zihninde ayırt etmeye, onun ne yaptığını düşünmeye, onun bedeninin gizle­ rine nüfuz etmeye başlar ve onun bedeninin her parçasından olabil­ diğince yararlanmak ister. Erkek bu eksiksiz düşünmeye ulaştıktan sonra, aşk, dizginlcri bırakıp bir an önce eyleme geçer. .. Dolayısıyla içteki bu tutku, görme ve düşünmeden kaynaklanır. Her tür düşün­ mc aşkın nedeni olamaz, aşırı düşünme gereklidir; çünkü kısıtlı bir düşünce genellikle zihne dönmez, bu yüzden de ondan aşkın doğ­ ması olanaksızdır. Andreas Capellanus, Soylu Aşk Sanatı
Genel Felsefe
" Zaten olmuş, yani artık değiştirilemez bir kötü olay karşısında, ne bunun başka türlü olabileceği ne de bundan neyle sakınılmış olabileceği düşüncesine izin verilmemelidir: Çünkü tam da bu düşünce, acıyı dayanılmaz ölçüde arttırır."
Sayfa 147 - İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Șu çocuk dünyaya getirme işi şimdi olduğu gibi bir zorunluluk veya bedensel zevkin eșlik ettiği bir șey değil de tamamen düşünüp taşınarak akılla yapılan bir iş olsaydı acaba insan soyu gerçekten varlığını sürdürmek ister miydi? Bir insan gelecek nesle onu hayat yükünden kurtaracak kadar şefkat ve merhamet beslemez miydi? Ya da böyle bir yükü onun üzerine yükleme sorumluluğunu soğukkanlılıkla üstlenmeyi istemeyecek kadar ona yakınlık duymaz mıydı?
Reklam
Aristoteles için esas ve birincil olan, düşüncenin şeylerle uyuşmasından meydana gelen maddi, yani içeriksel ölçüttür ve bu ölçüt, doğrunun veya hakikatin ana ölçütüdür.⁶ Başka deyişle mantığın yasaları, ilkeleri, Aristoteles'e göre aslında varlığın yasaları, varlığın ilkeleridir. Mantığın formları da nesnelerin kendilerinin formlarıyla bir düşer.⁷ Aristoteles, Berkeley idealizminin tam karşısında olan bir adamdır. Onun en kararlı fikirlerinden biri, derin ontolojik realizmidir: Buna göre varlık, algıdan öncedir ve algılayandan, bilenden bağımsız olarak vardır. Varlık düşünceye değil, düşünce varlığa tâbidir.⁸ Doğrunun mantıksal yasaları, aslında gerçeğin ontolojik yasalarının izdüşümüdür. Bundan dolayı da onların, hatta düşüncenin psikolojik yasaları oldukları söylenebilir.⁹
Onun gözünde İbn Sînâ tarafından o kadar iyi bir biçimde geliştirilmiş olan Aristoteles'in felsefesi Yahudi dini ile aynı derecede bir hakikatti. Çünkü her ikisi de evrenin efendisi olan bir Tanrı'yı öğretiyorlar ve insani mükemmelliği son çözümde en yüce varlığın bilgisine özdeş kılıyorlardı. Öte yandan felsefe ile dinin konusu aynı olduğuna göre, aynı sonuca erişmek üzere farklı bir yol izlemelerine rağmen, onlar arasında sayısız benzerlik olmak zorundaydı. Her halükârda tanrısal zihinden çıkan din ve felsefe birbirine aykırı olamazdı. Çünkü Maimonides, haklı olarak, doğrudan bir biçimde vahyedilmiş olan gerçekliğin, Tanrı'nın bir yansıması olan insan zihninden çıkmış olan şeyle uyum halinde olması gerektiğini savunmaktaydı. Buna mukabil, ona göre vahiyde de [insanil düşüncenin tezahürleri mevcuttu.¹⁰⁵ Kısacası, Maimonides'e göre Yahudi dini felsefe ile tam bir uyum içindeydi. Hatta Tanrı'yla ilgili konularda İbn Rüşd'ün de savunduğu gibi, felsefe bir hakem ödevi görebilirdi.¹⁰⁶
Sayfa 165 - ¹⁰⁵H. Sérouya, s. 52. ¹⁰⁶A.g.e., s. 53.Kitabı okuyor
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.