Bir aralar çok popüler olan bu kısacık kitabı okudum. Anlatıldığı kadar var mı bilmiyorum ama bu kitabın filmi de varmış arkadaşlar. Ben sadece kitabı okuyup tadında bırakanlardanım. Umarım fikrim ileride değişmez. :)
Kitabın konusuna gelince başlarda kendimi eski Türk filmlerinde gibi hissettim. Güzel hissettiriyor. Karakterimiz Arif kitap yazma derdinde aynı zamanda çok sevdiği Müzeyyen'den kitap hakkında fikir almak derdi.
Müzeyyen terkedip gidiyor evi.
Bir akşam, kocası öykü yazmakta, Müzeyyen ise bir köşede oturmaktadır. Adam hikayesini tamamlayamaz, dışarı çıkıp dolaşmaya karar verir. Saatlerce sokaklarda yürüdükten sonra, gece yarısı eve gelir. Karısı ve kızını uyandırmamak için büyük çaba harcar, fakat zaten karısı da kızı da evde yoktur. Yatak odasındaki eşyalar toplanmış, kıyafetler alınmıştır.
Ertesi sabah Müzeyyen telefon eder, mutlu bir sesle buluşmak istediğini söyler. Nitekim buluşurlar da. Adam giderken Müzeyyen sever diye kürt böreği almış, Müzeyyen ise aynı sebepten çörek almıştır. Fakat Müzeyyen çayın yanında kürt böreği değil, kendi aldığı çöreklerden yer. Her şey ortadadır işte, Müzeyyen ayrılmak istemektedir. Başka biri var, diye düşünür adam. Fakat olan olmuştur işte.