Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Peygamberlerin Mesajlarının Üstünlüğünü
Duyumcu, akılcı ve mistik medeniyetler ve ögretilerin, vahiy medeniyetinin temel ilke ve prensipleriyle olan çelişkilerine dikkat çekmeye gerek duymuyorum; zira bu çelişki, detaylarında olduğu kadar, temel ilkelerinde de vardır. Bu durum, Arap topraklarında yetişen hurma fidani ile Hindistan'da yetişen hurma (temr hindi) fidanı arasında, hem
Sayfa 100 - MahyaKitabı okudu
Çileciliğin Sonuçları
Çileciliğin kaçınılmaz sonucu olarak insanda, bedenine ve onun ihtiyaçlarına karşı patolojik bir ilgisizlik, duyarsızlık oluşur; daha da ötesi, uzun yıllar kafeste kalan bir kuşun kafesine duyduğu nefret gibi, bir nefret hali gelişir. Böyle bir kişi, dünyayı bir eziyet yeri, hayatı anlam sız ve ağır bir yük, dünyevi tüm ilişkileri esaret ilişki i
Sayfa 69 - MahyaKitabı okudu
Reklam
Epiküryen İdealler
Bencil ve materyalist düşünce tarzı Batı yaşamının tüm alanlarında görülür. Ekonomi alanında kapitalizm, politik alanda emperyalizm ve sömürgecilik olarak karşımıza çıkar. Düşünce alanında ise iki karşıt yöntemden materyalizme daha yakın olanını, örneğin din birliği çerçevesinde evrensel bir birlik gerçekleştirmek mümkün iken, ırk, ulus ya da vatana dayalı bir birliğin kurulmasını tercih eder. Avrupa az önce sözünü ettiğimiz temele oranla duyumsal olana daha yakın durduğundan, evrensel birlik yerine dar milliyetçiliği, hümanist birlik yerine vatana dayalı sınırlı bir coğrafi milliyetçiliği tercih etmiş ve yeryüzünü tek bir vatan olarak değerlendirme görüşünü benimsememiştir. Avrupa'nın dine bağlılığı zayıflayıp, duyumcu ve materyalist eğilimleri arttıkça, milliyet çilik ve vatanseverlik ya da bölgecilik eğilimleri aynı oranda güçlenmiştir. Bu durum terazinin iki kefesine benzer; ağır basan taraf öbürünü yukarıya kaldırır.
Sayfa 65 - MahyaKitabı okudu
Rasyonel Uygarlığın Materyalist Kökenleri
İlk bakışta bilimsel ve rasyonel olarak görünen uygarlıkların, tarafsız bir eleştiri ve önyargısız bir teste tabi tutulduklarında, aslında materyalist bir öze sahip oldukları görülür. Dünya uygarlıkları arasında en aldatıcı ve en sinsi uygarlık, çağdaş Batı uygarlığıdır. Güçlü illüzyonist propagandaları sayesinde kendisini insanlık tarihinin en
Sayfa 62 - MahyaKitabı okudu
Arap Cahiliyesi
Şair Katami, savaş tutkusunu şu dizelerle ifade eder. Saldırırız bazen, kardeş Bikroğulları'na, Bulamayınca savaşacak hiç kimse. Savaş için savaş ve sadece güç için savaş, katıksız bir cehalet dürtüsüdür. Çoğunlukla bu dürtüler duyumcu ve maddeci uygarlıklarda tezahür eder. Kabilelerin yaşamına büyük felaketler getirmiş olsa da, masum insanlar, sütten kesilmemiş yavrular savaş kurbanı olsa da önemli değildir. Onu için asıl önemli olan, kopmuş organlarıyla kan deryası içinde yatan cesetler arasında atının üstünde muzaffer bir edayla dolaşarak akranlarına üstünlüğünü kanıtlamaktır. Cahiliye şairi savaşa olan özlemini açıkça dile getirerek, atının sırtında savaşa katılma arzusunu ve vahşi sevincini şöyle anlatıyor: Koşacak yaşa geldiğinde benim dorutayım, Savaş çıkartsın tanrı kabileler arasında, Sönmeyen bir ateş yaksı aralarında, Sarsın bu alevli ateş herkesi. Cahiliye toplumlarında işbirliği ve ittifak, asla ilkelere bağlı olmamıştır; hak ve batıl ölçüleri yoktur. Bunun yerine, cahili hamiyet ve partizanca bağnazlıklar vardır. Yardıma muhtaç olan birisinin niçinine, muhtaç olup olmamasına, zalim ya da mazlum olmasına değil, kimliğine ve kendilerine yakınlık derecesine bakılır.
Sayfa 58 - MahyaKitabı okudu
Roma Uygarlığında Ahlaki Çöküş
Mısır, Suriye, Iran, Irak ve Yunanistan tarihin farklı dönemlerinde bu uygarlığın merkezleri olmuştur. Duyumcu materyalist uygarlık, anlatılagelen tüm karakteristik özelliklerini buralarda sergilemiştir. Roma uygarlığı, duyumcu materyalist uygarlığın adeta zirvesiydi. Duyumcu ahlak ve toplum felsefesi ile hayatın merkezinde yer alan materyalist
Sayfa 54 - MahyaKitabı okudu
Reklam
Puta Tapınma
Tarihte duyumculuk, materyalizm ve animiz her zaman iç içe var olmuşlardır. Duyumculuk ve materyalizmi kabul eden toplumların dini yönelişleri puta tapınmada ifadesini bulur. Çünkü duyumcu bakış açısına sahip kimseler, gözlerinin görmediği bir tanrıya iman etmekte oldukça zorlanırlar. Dikkatleri ni çeken somut bir sembol ararlar. Fitri duygularını tatmin etmek için çabucak putlar yaparlar ve yaşamlarının diğer kesitlerinde olduğu gibi onlara ruhani anlamlar yüklerler. Hz. İbrahim işte bu tür bir toplum içinde yetişmişti. Toplumda putperestlik, -materyalist hayatın diğer alanlarında olduğu gibi- en yüksek zirvesine ulaşmıştı. Yüce Allah onlardan şu şekilde söz etmektedir: Onlara bir de İbrahim'in hikayelerini anlat. Babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti de onlar: "Putlara tapıyoruz; saygıyla onların huzurunda duruyoruz" dediklerinde, şöyle demişti: "Dua ettiğinizde işitmiyorlar değil mi? Size fay daları da dokunmuyor, kötülük de edemiyorlar." "Evet ama atalarımızın böyle yaptıklarını gördük". dediler. İbrahim: "Şimdi anladınız mı neye tapıyormuşsunuz? Siz de eski atalarınız da; onlar bana düşman ama alemlerin Rabbi değil; beni yaratmıştı, şimdi de O yol gösteriyor; beni O yediriyor, içiriyor; hastalandığımda yine O iyileştiriyor; beni öldürecek olsa da, sonradan diriltecek; hesapların görüleceği gün hatalarımı bağışlayacağını umuyorum.
Sayfa 52 - MahyaKitabı okudu
Sosyal Bir Hayvan Olarak İnsan
Bu uygarlık bilgi edinmenin tek geçerli yolu olarak duyu organlarını görür. Daha önce de ifade edildiğ gibi, duyumsal algılamaların, insanın fizyolojik ola rak konuşan bir hayvan olmasından başka bir şeyine tanıklık etmemesi, doğal olarak hayvanlar dünyasına olan ilgisini artırmaktadır. Dolayısıyla bu medeniyetin mensupları tarihin kayıp
Sayfa 50 - MahyaKitabı okudu
1- Akla Ölçüsüz Bir Güven
Akla Ölçüsüz Bir Güven Duyumsal verilere dayanmayan her şeyi inkar etmek, küçümsemek ve reddetmek. Sonuç olarak, duyuların algılamadığı, dolayısıyla aklın kabullen mesi gereken herhangi bir güce veya varlığa dönük bir inanç olmayacaktır. Herhangi bir varlığa veya görünmez bir güce iman söz konusu olmadığına göre, somut eylemlerde yüce bir
Sayfa 48 - MahyaKitabı okudu
Üç Tür Medeniyet/ I. Duyumcu Medeniyet
1. Duyumcu Medeniyet Duyumsal algı ve veriler üzerine kurulu olan bu medeniyet, en eski ve en popüler medeniyetlerden bi ridir. İnsanların çoğunluğu tarafından kolayca benim senen ilkeleri vardır. Her zaman ve zeminde büyük kitlelere ulaşabilen sade yorumları, basit bir sosyal düzeni ve bireysel hazzı önceleyen yapısı vardır; dü şünsel derinlik ve entelektüel bir seviye gerektirmez, fedakarlık ve adanmışlık duygusu aramaz. Bu ba kımdan başka bir medeniyette olmayan bir çekiciliğe, aldatıcı bir cazibeye sahiptir. Tarih, hiçbir toplumsal düzenin insanlık üzerinde bu medeniyet kadar yaygın ve etkin olmadığına tanıklık eder. Duyumsal verilere dayalı bir medeniyet daima aşağıdaki ayırt edici özelliklere sahip olacaktır: 1. Akla ölçüsüz bir güven 2. Hazza dayanan bir hayat anlayişi 3. Sosyal bir hayvan olarak insan 4. Puta tapınma 5. Sapkınlık 6. Faydacılık
Sayfa 47 - MahyaKitabı okudu
Reklam
Kedi
Bir çocuğun ilk söylediği kelimenin " kedi " olduğunu duyumcu kocaman gülümsedim..
Sayfa 53 - Şule YayınlarıKitabı okudu
“ Rasyonalizmin kurucularına göre, lumen naturale’nin, yani doğal kavrayışın ya da akıl ışığının yaratılışa nufuz etme gücü öyle büyüktü ki, bize insan hayatını hem dış dünyadaki hem de insanın kendi içindeki doğayla uyumlandırma imkânını veriyordu. Rasyonalistler Tanrı’ya sahip çıkıyor, ama günlük hayatı belirleyen bir tanrısal irade kavramına karşı çıkıyorlardı: insanın kuramsal bilgi ve pratik kararlar açısından herhangi bir lumen supranaturale’ye (Lat., doğaüstü ışık) ihtiyacı yoktu. Geleneksel dini doğrudan karşısına alan, duyumcu epistemolojiler değil, rasyonalistlerin spekülatif evren tasarımlarıydı (yani, Telesio değil Giordano Bruno’ydu, Locke değil Spinoza’ydı), çünkü merafizikçilerin entelektüel kurguları, Tanrı, yaratılış ve hayatın anlamı doktrinleriyle deneyimcilerin kuramlarından çok daha yoğun biçimde ilgiliydi.” s. 68
Farklı düşünürlere göre cevher
Descartes (1596-1650), Aristoteles’in tek cevheri yerine iki gurup cevher kabul etmiştir: Tanrı, yer kaplayan cisimleri idare eden, sonsuz (res infinita) ve asil cevherdir. Diğer iki cevher ise sonlu ve birbirinden bağımsızdır. Bunlar: Düşünme gibi zihni faaliyetlerimizi meydana getiren cevher (res cogitans) ve yer kaplayan fiziksel nesneleri meydana getiren cevher (rex extensa) dir. Spinoza (1632-1677) cevherlerin sayısını bire indirmiştir: Tek ve asıl cevher Tanrı’dır. Tanrı dışında kalan, yani sonsuz sayıda yükleme sahip olabilen tabiat, hiçbir cevhere sahip değildir. Her şeyi Tanrı cevheri içinde idrak eden zihin, sonsuz sayıdaki yüklemden sadece iki tanesini, şuuru (cogitatio) ve yer kaplamayı (extensio) bilebilir (Marias, 1967, s.232). Spinoza’nm tek cevherine karşılık, onunla aynı ekole mensup olan Leibniz (1646-1716), sonsuz sayıda cevher kabul etmiştir. Her türlü nesne, kendi dışından hiçbir etki almayan, hareket ilkesini içinde taşıyan, birbirinden farklı birer monad, yani birer cevherdir. Cevher problemini bu üç düşünürden farklı şekilde ele alan düşünür ise Locke (1632-1704) dur. Locke için, diğer duyumcu düşünürlerle birlikte, bir cevherin varlığı söz konusu değildir.(İÜ, AUZEM)
126 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Nedvi, günümüzde dünyaya egemen olan kötülüklerin kaynağında ne olduğunu araştırmış ve insanların tavır ve davranışlarının kökünün ekonomik, sosyal ve siyasal sistemlerde değil, ahiret inancı veya dünya görüşleri doğrultusunda ortaya çıkan etik ve ahlaki konseptlerde bulunduğunu görmüştür. Aynı anda dinin bir kenara çekilip sadece manevi meselelerle uğraşmasının ve insan yaşamının büyük bir bölümünü oluşturan gündelik kararlarla ilgilenmemesinin mümkün olamayacağını açıklamıştır. Kitapta din, felsefe ve medeniyetin ortak sorularını belirleyen yazar; bilgi kaynaklarını duyular, akıl, felsefe, dini felsefe (ilm-i kelam) ve işrakilik ile açıklayıp ardından medeniyetin türleri başlığı altında duyumcu, akılcı ve işraki (mistik) medeniyeti anlatıyor. Ortak soruların cevabını bu medeniyetler veremeyince yazar, soruları cevaplandırmanın başka bir yolunu gösteriyor ve bu yol Peygamberlerden geçiyor. Peygamberlerin mesajlarının üstünlüğü ve İslami yaşamın özelliklerini anlatıyor ve vahiy medeniyetinin temel bileşenlerini 8 maddede açıklıyor. Şunu söyleyebiliriz ki: İnsanlık, zekâsını köreltmiş, tecrübelerini tüketmiş, sadağındaki tüm okları kullanmış bulunuyor. Artık insanlığın kurtuluş ümidi, yalnız ve yalnız Allah tarafından gönderilen son risalette ve O'nun ortaya koyduğu ideal medeniyettedir.
Din ve Medeniyet Üzerine
Din ve Medeniyet ÜzerineEbu’l Hasan Nedvi · Mahya Yayınları · 025 okunma
58 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.