Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vilayetin varidati hayli ehemmiyetli bir meblağ teşkil ettiği halde, bunun bir kısmının eski borçlara karşılık göstermeleri, bir kısmını da Duyunu umumiye'ye ayırmış olmalarından dolayı, vilayet ve ordunun ihtiyaçlarına sarfedilmek üzere, elde o kadar az para kalıyordu ki, bununla senede ancak bir buçuk aylik maaş ödenebilirdi.
Düyunu Umumiye
Kim ne derse desin, Osmanlı saltanatında Düyunu Umumiye müessesesi devlet içinde devlet mahiyetindeydi. İktisadi bağımsızlığımızı ve dolayısıyla siyasi bağımsızlığımızı büsbütün yaraladı.
Reklam
Osmanlı Devleti ilk dış borcunu Kırım Savaşı sırasında aldı. Piyasaya tahvil ihraç ederek borçlanma yolunu Seçen Osmanlı Devleti Mısır eyaletinin yıllık vergi gelirini karşılık gösterdi. İngiltere'de bu duruma istinaden tahvillere garanti verdi. Böylece tahviller alıcı buldu ve Osmanlı Devleti borçlanmaya başladı. Ardından da dış borç alımı devam etti ve sonunda devletin iflas etmesine neden oldu. Sonunda Duyun_u Umumiye kuruldu Osmanlı Devleti gelirleri ipotek edildi.
Sayfa 52 - Kanon YayınlarıKitabı okudu
Avrupa sermayesinin Türkiye'yi istilasından ne gibi neticeler doğdu?
Bu neticeler, bugün, artık kör gözlere bile batacak raddeye gelmiştir: Memleketimizin maden servetleri yabancı sermayedarlara mal oldu; memleketimizin kara ve deniz nakliye vasıtaları, demiryollar ve vapurlar tamamen yabancı sermayedarlar elindedir; memleketimizin belli başlı iskelelerinin limanları, sahillerimizin fenerleri yine yabancı sermayedarlar elindedir; memleketimizin belki en önemli bir servet kaynağı olan tütün işi de yabancı sermayedarlar elindedir; memleketimizde akçe piyasasının mutlak ve müstebit hükümdarı olan sözde Osmanlı Bankası yabancı sermayedarların elindedir; ve nihayet Düyunu Umumiye kuruldu ki, onun vasıtasıyla memleketin gelir kaynaklarından birkaç belli başlısı doğrudan doğruya yabancı sermayedarlarının idaresi altına geçti; ve devletin bağımsızlığının bir kısmı bu suretle zayi olmuş oldu… Banka, Reji, Düyunu Umumiye, Avrupa kapitalinin Türkiye iktisadi bağımsızlığını asmak için hazırladığı altından bir sehpadır. Efendiler, efendiler, Düyunu Umumiye'nin bildiğiniz muazzam ve muhteşem binası, tesadüfi olarak, İstanbul'un bağrına ve Babıâli'nin ta tepesine kurulmuş değildir. Bu mahallin seçilmesinde, hatta binanın şekil ve kıyafetinde bile timsali bir mahiyet vardır. Padişah sarayından ve Babıâli'den daha sağlam, daha mükemmel, daha gösterişli olan bu bina, Tanzimat'tan beri Osmanlı Devleti'nin gerçek hükümdarı olan Avrupa kapitalinin, Avrupa sermayesinin yüce hükümdarlık sarayıdır.
Memalik-i Şahane Duhanları Müşterekü'l-Menfaa Reji Şirketi veya kısaca "Reji", Osmanlı Devleti, Düyunu Umumiye ve üç bankacılık grubu (Die Österreichische Kreditanstalt - Viyana, Banker S. Bleichröder - Berlin ve Bank-ı Osmani-i ŞahaneKitabı okudu
6 Ekim 1875 tarihinde ekonomisi çöken Osmanlı devleti anapara ve faizleri ödeyemedi. Avrupalı alacaklıların temsilcileriyle yapılan görüşmelerin ardından 20 Aralık 1881 fermanıyla yabancı alacaklılara karşı sorumlu ve onların yönetiminde olan “Düyunu Umumiye İdaresi” kuruldu. Görevi Osmanlılar’ın kamu borçlarınm ödenmesi için “borcun tamamı ödenene dek” Osmanlı devletinin gelirlerini tahsil etmekti. Düyunu Umumiye İdaresi’nde 1911 yılında 8931 kişi çalışıyordu. Bu sayı, Osmanlı Maliye Nazırlığı’nda çalışanların sayısından çoktu.
Sodom ve Gomore'de anlatılan Mütareke döneminin İstanbulunda ise Batı hayranı Türkler, kadını ve erkeğiyle alafranga züppe tipinin vardığı son aşamayı sergilerler, Türk kızları ve kadınları düşman subaylarıyla aşk serüvenleri yaşamak için çırpınırlarken, çıkarlarını emperyalist İtilaf Devletleri'nin zaferine bağlamış erkekler de her tür rezilliğe hazırdırlar. İçlerinde eşcinsel İngiliz subaylarıyla yatıp kalkan ve onların himayesinde kumarhane işleterek para yapanlar mı ararsınız; bir İngiliz subayına pezevenklik edenini mi ararsınız hepsi var bu toplumda. Yazar bütün toplumun iğrençliğini yansıtmak için panoramik bir roman biçimi kullanır. Kiralık Konak'ta olduğu gibi bu yapıtta da bir Türk kızı (Leyla) romanın kadın kahramanıdır. İngiliz terbiye ve kültürü ile yetişmiş, züppe, şımarık, bilinçsiz bir kızdır Leyla. İngiliz subayı Jackson Read ile gezip tozar ve bu ilişki yüzünden dile düşmekle övünür. Kiralık Konak'taki Servet Bey'i andıran babası, çıkarına uygun bulduğu için bu Jackson Read'i evinin gediklisi haline sokan, her işi yabancılarla olan "Düyunu Umumiye'nin eski yüksek memurlarından Sami Bey adında bir alafranga emekli tipi"dir. Yazar onu Tanzimat'ın sonucu olarak görür. "Sami Bey, Tanzimat devrinin meydana attığı o biçim alafranga Türkler'dendir ki Türk'ten başka her milletin gücüne inanırlar ve Türkiye'ye ait meselelerin mutlaka başkaları tarafından halledilebileceği fikrindedirler."
Sayfa 264 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Hiç kuşkusuz, Lozan sonrasındaki 1925'de hakem kararına göre 107 milyon altın lira olan borcun, 1933 Anlaşması ile 8 milyon altın liraya çekilmiş olması yani ilk tutarın % 7,5'na indirilmesi başarılı bir müzakeredir ve Türk basını da Anlaşmayı bir zafer olarak algılamıştır. "Şimdiki borcumuzun yekün miktarı eski borcumuzun bir senelik faizi kadar 292 bir şey demek oluyor. İşte zafer böyle bir zaferdir Aslında frangın değerindeki %40'lik düşüşün getirdiği amortizasyonu da eklersek; fiilen 5 milyon altın liradan daha azını ödemiş olduk. Böylece Lozan'daki borç tutarımızın fiilen % 5'inden azını ödedik. I. Dünya Savaşında bir İmparatorluk kaybedip; galiplere toprak kayıplarımıza ek olarak ödeyeceğimiz borçların yükünü hafifletmekten dolayı sevinmek ne kadar rasyoneldir bilinemez; ama o günün şartlarında yoksulluk koşullarında emperyalizm ile boğuşurken elde edilen her kazanç önemli olmakta idi. Dahası Osmanlı devletinin II. Meşrutiyet yıllarında bütçe varidatının %33'nü veya genel olarak yarısını Düyunu-u Umumiye servisine ayırdığını dikkate alırsak; Cumhuriyet'in % 7 civarında bir ödenek ile; hem servis yükü hem de millileştirme taksitlerini tasfiyesi, gerçekten büyük bir mali zaferdir.
Sayfa 137 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
Milli İktisat Modeli'nin Tasfiyesi veya Tadili Aşaması (1923- 1931): İzmir İktisat Kongresi'nce benimsenen Milli İktisat Modeli (= Gümrükler: himayecilik + Milli Şirketler: Milli Sanayi + Milli Bankalar: İtibar-ı Milli Bankası vb. + Milli Burjuvazi ) bir tür "devletin güdümündeki piyasa ekonomisi" olarak açıklanabilir. Güdümlü
Sayfa 6 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
Mali vesayetin devamı sayılabilecek Düyunu Umumiye'nin tasfiyesi için çok uğraşıldı. Kalkınma konusunda da Z.Gökalp'in açıkça dile getirdiği gibi bir iktisadi mucize" bekleyişiyle yola çıkıldı: On yılda Batı'yı yakalamak veya muasırlaşmak. Mali istiklalimizin kazanılması cephesinde başarılı olduk; borç yükünden, mali vesayetten kurtulduk ve mali istiklalimizi koruduk. Ancak Cumhuriyet'in ülküsü olan "iktisadi mucize"nin gerçekleşmediği, kalkınmakta olan ekonomiler arasında yer almamızdan bellidir. Artık beklenen "iktisadi mucize"nin, ancak AB üyeliği ile gerçekleşeceği görüşü özellikle aydınlar arasında ağırlık kazanmaktadır. Zira Cumhuriyet döneminde kalkınmamıza rağmen, Batı ile aradaki farkın devam ettiği görüşü egemendir.
Sayfa 2 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
Düyunu Umumiye İdaresi, 1914-1918 yıllarında 161 milyon liralık kaime bastırmıştı. Milli Mücadelede, Anadolu'da da bu kaimeler tedavül ediyordu. Ankara Hükümetinin kendi adına para bastırmasına psikolojik ortam uygun değildi. İstanbul Hükümeti, mütareke imzalanınca, emisyonu durdurdu. Devlet personeline aylık ödeyemediği zamanlarda bile, dolaşıma yeni para sürmedi. İstiklâl Savaşı yıllarında tekrar başlatılacak bir enflasyon para değerini düşürür, satın alma gücünün İstanbul yöresinde toplanmasına yol açar ve Kuvayı Milliye'nin finansmanını güçleştirirdi. Milli Mücadele, enflasyonsuz yürütülmüş bir savaştır.
Sayfa 52 - Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı YayınlarıKitabı okudu
161 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.