Galipleri herkes sever
Mağluplardan nefret ede
Haklı haksız olsun mağlup
Yine herkes nefret eder
Onun için ey vatandaş
Hiçbir zaman olma mağlup
Yürü yürü dağ deniz aş
Hiçbir vakit dönme geri
Zira mağlûpların yolu geri
Anla bunu ey arkadaş
Mağluplara ölmek iyi
Onun için ey vatandaş
Hiçbir zaman olma mağlup
Can bula cânânını
Bayram o bayram ola
Kul bula sultânını
Bayram o bayram ola
Hüzn ü keder def ola
Dilde hicab ref ola
Cümle günah af ola
Bayram o bayram ola
Tevhîd ede şevk ile
Hakk'ı seve şevk ile
Tasdîk inerse dile
Bayram o bayram ola
Dildeki Rahmân olur
Dertlere dermân olur
Âzâde fermân olur
Bayram o bayram ola
Lütfî'ye lutf u kerîm
Erişe Rahm-i Rahîm
Ber murâd ede fehîm
Bayram o bayram ola
1998 Nobel Edebiyat ödüllü Portekizli Yazar Jose Saramago, 1995 yılında yazdığı bu romanı; Kırmızı ışığın yanmasıyla arabanın içindeki adam beyazlığı görmesiyle kör olduğunu anlatıyor. Yeşil ışığın yanmasıyla bir taraftan arabalar geçiyor, kör olan adamın arkasındaki araçlar ise kornaya basarak adamın ilerlemesini bekliyorlar. Araçlarından inen
Zeynep Akay ve Mahşerin diğer 3 atlısı. Hepsi Harika öncelikle. Kitapları okudum ve çok güzeller. Bu kitapda heyecanım hiç bitmedi. Sadece elimden bırakmadığımı hatırlıyorum. 3 saatte bitti. Kitap Çok güzeldi. Başta Onur'un o olumsuz hallerine gıcık olmuştum ve şaka yapmıyorum,Ender'i sevmiştim! Sona doğru Ender'e küfür ede ede okudum kitabı. Sonda Onur'un beni aşık ettin demesine içim gitmişti... Bu Kadar söyleyeceklerim. Kitaplarla Kalın!
Kitap polisiye okumayı sevenler için çok güzel bir kitap. Cinayetleri, hikayesiyle etkiliyici sürükleyiciydi. Kitap beni sıkmadı. Gençken severiz geleceği düşünmeden, ama hata olduğunu anladığımızda iş işten geçmiş ve çoktan hayat çığrından çıkmıştır. Kitapta buna yoğunlaşıyor. Işlenen cinayetler gerçekten çok ilgi çekici. Bu tarz kitapları seven arkadaşlara tavsiye ede
"Allah’ın dâimâ insanın gönlünde, hatırında, aklında olması tezekkürle, zikr ede ede hasıl olur.” Yâni zikri yapa yapa insanın gönlüne bu şuur yerleşir.
Hep kaderi ile barışık biri olmak istiyordum, ne olursa olsun Allah'a teşekkür edip, isyan etmeden yoluna devam ede bilen. Ama istemek ve olmak ikisi çok farklı tabii ki)
Sonra sanki silahtan mermi yiyormuş gibi dertleri yiyince, hepsiyle uğraşmaktan gücüm tükenince, o istediğim umursamaz kişiye dönüşdüyümu fark ettim) Yani savaşmaktan o kadar yoruldum ki, ne olacağı umrumda değildi en sonda)
"Allahım, başıma gelse ölürüm" dediğim şey geldi en son başıma)))
Asla isyan etmeden Allaha teşekkür etdim, vardır bir hikmet dedim ve hayatıma devam etdim)
Ve bununla yaşadığımiz her şey bizi olmak istediğimiz kişi yaptığını bir kez daha anlamış oldum)
Bunu neden şu an şuraya yazmak istedim hiç bilmiyorum, ama okuyan her kese teşekkür ederim)))))
#lamanism #mythoughts
Yalçın Koç çok enteresan bir adam. Anadolu Mayası eseri mesela fikriyatına giriş kitabı, kendi dilini kurmuş, umumen hayli zor bir dil açıkcası. Ama yakalayınca ufuk açıyor. Dün bu eserdeki Descartes eleştirisine baktım, ama bu metinleri açacak adamlara ihtiyaç var, onun üzerinden bir dil ve tefekkür damarı geliştirilebilir, geliştirilmeli.
Ciddi takipçileri var esasen, youtube mecrasında "nazariyat okumaları" kanalı bu konuda güzel işler de yapıyor. Eğer Bd-İbda dili üzerinde ilerleme niyetim olmasaydı sadece bu adama çalışırdım, önce oturur bir yılda tüm kitaplarını tedkik ede ede okurdum, sonra oradan felsefe tarihi, Türk tefekkür tarihi yazar o silsileyi devam ettirirdim.
Böyle haysiyetli isimlerin tefekkürlerine dayanarak bi gelenek inşa edilmezse akademiden de düşünür dünyamızdan da bi şey çıkmaz, parçalar dağınık olarak durur ortalıkta. Terkip zamanı, terkibi yapan zamanın ruhunu da değiştirmek için adım atar. Tahlil ve tespitle bitmiyor iş.
Bu dünyadan nefret ede ede yaşamaya devam etmenin nasıl bir şey olduğunu biliyordu. İşin en kötü yanı da dünyanın herkes için cehennem olmadığını, daha iyi, daha mutlu bir yaşamın varlığını bile bile buna katlanmak..
"Her tabî’attan ümîd eyleme ma’nâ-yı latîf
Rûh kâbil mi tevellüd ede her Meryem’den.."
Her varlıktan güzel anlamlar bekleme,
İsa mümkün mü doğsun her Meryem’den?