"aslında iyi bir adam ve beni seviyor. bununla birlikte, benden kurtulursa sevinir. belki de sevinmez: hemen unutur gider. cenazeme gelir mi acaba?"
Sayfa 653 - iletişim yayınları. nisan, 2024.Kitabı okuyor
Zavallı köylü çocuğu! Sen, iki üvey ananın yavrususun. Biri demin seni döven anandır, öbürü de seni her gün döven, doğduğundan beri her gün döven yurdundur. İkisinin acısı arasında, böyle kavrulup gitmişsin.
Reklam
Köylülere sorarsanız, "De-e, şuracıkta," derler, amma köylülerin "de-e şuracıkta"sını ben bilirim. En kısa "de-e", beş altı saat sürer.
—Efendi, tekrar savaş olacak mı? dedi. —Olmaktadır, dedim. İşitmediniz mi? Mustafa Kemal isminde bir büyük adam, bir büyük kumandan, İstanbul'dan çıktı, Anadolu'ya geçti. Erzurum'da, Sivas'ta, milleti başına topladı. "Hükümet, devlet görevini yapmıyor. Biz kendi kendimizi koruyacağız. Düşmana karşı koyacağız," dedi. Şimdi, onun adamları taraf taraf Yunanlılarla, Fransızlarla döğüşüyor. Hepsi öyle kahraman kişiler ki...
Sayfa 27 - Bekir Çavuş-KaraosmanoğluKitabı okuyor
"İnsanımız, birbirine sataşmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Her an, her durum kendini öne çıkarmanın zamanıdır sanki. Özbenliğimizi kendimize, çevremize yeterince kanıtlayamamanın sonucu değil mi bunlar? Tartışırken bile, söylediğimiz sözlerin özünden çok söylenme biçimi, tonu, edası, ilgilendirir pek çok kişiyi. Sözü cakalı söylemek ; yalın, açık söylemekten daha önemli geliyor kimilerine. Bu yüzden söylenen doğruların temeline inemiyoruz. Kimdi o? 'Biz dostluğun ve inancın gerekli olduğu anda, önemsiz bir ayrıntıya takılıp önemliyi gargaraya getiririz hep' diyen? Sevgi Sosyal mı? Haksız mı? Şu hale bak!.. "
Sayfa 132 - Bilgi YayıneviKitabı okuyor
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü bu, ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda; gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve fûsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.
Reklam
"Sanki ben her şeyimi riske atıyormuşum ve sen de hiçbir şeyi riske atmıyormuşsun gibi hissediyorum. Bunun yanı sıra uzaklaşan da sensin, bu adil gelmiyor.”
Sayfa 178 - Pukka Yayınları, TylerKitabı okuyor
"Sadece... seninleyken. Seninleyken her şey daha kolay.”
Sayfa 168 - Pukka Yayınları, RahipKitabı okuyor
Türk köylüsünün ruhu, durgun ve derin bir sudur. Bunun dibinde ne var? Yalçın bir kaya mı, balçık yığını mı, bir yumuşak kum tabakası mı? Keşfetmek mümkün değildir.
“Bu senin, benim için kendinden vazgeçişin.”
Sayfa 155 - Pukka Yayınları, TylerKitabı okuyor
Reklam
Daha otuz beşimize basmadan her şeyin bittiğini, işin tamam olduğunu; aşkın, arzunun, ümit ve ihtirasın artık bir daha uyanmamak üzere sönüp gittiğini kendi kendimize itiraf etmek; kendi kendimize, bütün mutluluk ve başarı kapılarının kapandığını söylemek ve gelip burada bir ağaç gibi yavaş yavaş kurumağa mahkûm olmak. Böyle mi olacaktı? Böyle mi sanmıştım? Lâkin, işte böyle oldu ve böyle olması lazımdı.
Poppy’ye âşık olmamam gerekiyorsa, Tanrı neden onu bura­ ya göndermişti?
Sayfa 144 - Pukka Yayınları, TylerKitabı okuyor
Gergin ip üstünde yürüyen, gözleri bağlı bir cambazdım.
Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar/ ben yaşarken koptu tufan/ ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kâinat/ her şeyi gördüm içim rahat/ gök yarıldı, çamura can verildi/ linç edilmem için artık bütün deliller elde" İsmet Özel'in ünlü şiiri "Celladıma Gülümserkende, bütün çağrışımlarıyla kendi biyografimi buluyorum. Dönem dönem celladımı karşımda gören, ona gülümsemeye çalışan ben değil miyim? "Uçtum ama uçuşum/radarlarla izlendi/ gayret ettim ve sövdüm/ bu da geçti polis kayıtlarına"
...Utanç ise, kıskançlık ve haset gibi unutulmaz, silinmez bir duygudur; geçtiği yerde ateşten izler bırakır.
Sayfa 11 - Yakup Kadri KaraosmanoğluKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.