Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur "Allah'ın, yüzden bir eksik, doksan dokuz ismi vardır. Kim bu isimleri (öğrenip gereğiyle amel ederek) sayarsa, cennete girer. (Bu isimler şunlardır): O, kendisinden başka ilah olmayan Allah, er-Rahmân, er-Rahim, e-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlîk, el-Bâri, el-Musavvir, el-Gaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd, el-Bâsît, el-Hâfid, er-Râfi', el-Muizz, el-Müzill, es-Semî', el-Basîr, el-Hakem, el-Adl, el-Latîf, el-Habîr, el-Halîm, el- Azîm, el-Gafûr, eş-Şekûr, el-Alî, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mücîb, el-Vâsi', el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kavî, el-Metîn, el-Velî, el-Hamîd, el-Muhsî, el- Mübdi, el-Muîd, el-Muhyî, el-Mümît, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâlî, el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntekım, el-Afüv, er-Raûf, Mâlikü'l-mülk, Zü'l-celâli ve'l-ikrâm, el-Muksit, el-Câmi', el- Ganî, el-Muğnî, el-Mâni', ed-Dârr, en-Nâfi', en-Nûr, el-Hâdî, el-Bedî, el-Bâkî, el-Vâris, er-Reşîd, es-Sabûr". (T3507 Tirmizî, Deavât, 82)
Sayfa 219Kitabı okudu
“Sanatkar el öpmez, sanatkarın eli öpülür.”
Arıburnu'nda siperleri geziyordu... Kum çuvallarına çivilerle çakılmış kağıtlar gördü. Kur'an-ı Kerim'den ayetlerdi, mürekkeple yazılmıştı. "Kim yazdı" diye sordu. "İstanbullu Macid" dediler. "Çağırın" dedi. Macid koşarak geldi. Komutan elini omzuna koydu... "Bunlar sanat eseri yazılar, memleket böyle sanatkârları kolay yetiştirmiyor, derhal siperden çık, İstanbul'a dön, yazmaya devam et" dedi. Terhis etti. O Macid, dünyaca ünlü hat sanatçımız Macid Ayral oldu.
Sayfa 65 - Mustafa Kemal AtatürkKitabı okudu
Reklam
Tevhidin Türleri :
1 - RUBUBİYYET TEVHİDİ: Allah-u Teâlâ’nın bu kâinatı tek başına yarattığına, yarattıklarının sahibi olduğuna, hükmünde takipçisi olmadığına; dirilten, yaşatan ve öldüren olduğuna; bütün canlıların rızıklandırıcısı, her şeyin yöneticisi olduğuna; Allah’tan başka hiç kimsenin ve hiçbir şeyin ne kendi nefsine ne de başkasına O’nun izni ve dilemesi
Yâ Allah celle celalühü
ALLAH ER - RAHMÂN ER - RAHÎM EL - MELİK EL - KUDDÛS ES - SELÂM EL - MÜ'MİN EL - MÜHEYMİN
Rabia el-Adeviye Allah'a olan aşkını anlatırken, insanoğluna duyduğu sevginin diliyle konuşur: " Ey Allah'ım! Bana bu dünyadan ne nasip edeceksen, onu düşmanlarına ver! Bana ahiret hayatında ne nasip edeceksen, onun dostlarına ver! Bana sen kafisin! Ey Allah'ım! Eğer cehennem korkusuyla sana kulluk edersem, beni cehennemde yak! Cennet umuduyla sana kulluk edersem, beni cennetten kov! Ama eğer senin hakkın için sana kulluk edersem, beni bitmez tükenmez güzelliğinden mahrum etme!"
Sayfa 103 - Ekin
Sufilerin gayesinin Hakkın idraki olduğu ifade edilir, fakat niyet daha derinlerde, " ilahi olanın peşinde ruhsal talimlerle kemale ulaşmak" ta yatar. Bu sürecin sonunda bir eşiğe ulaşılır ki burada ruh, kendisine yabancı olan her şeyden, ilahi diye vasfolunamayacak her şeyden ayrılmıştır. Ve nihayet ruh ilahla birleştiğinde sufi el-fena (hakta yok olmuşluk) mertebesinden el-Hakka ( nihai hakikat ya da ilahla birlik olmanın hakikati) mertebesine yükselir.
Sayfa 101 - Ekin
Reklam
65 - EL- MACİD (C.C)
~ EL- MACİD (C.C) "Kadri ve şanı büyük, keremi, ihsanı bol olan."
Sayfa 210 - Ebabil yayıncılıkKitabı okudu
Gazali'ye göre adalet yolu "sırat el-müstakım" dır, yani vahiy ile bildirilen dosdoğru yoldur ki oradan gerek dünyada gerekse Ahiret'de saadete erişir. Saadet sözünden Gazali'nin anladığı şey meta sahibi olmak değil, yeryüzünde kemal mertebesine yaklaştıktan sonra Cennet'teki tam kemale erişecek şekilde yani ona vesile olmak üzere manevi huzur yaratan şeyi ( yani ilahi ve beşeri bilgiyi) edinmiş olmaktır.
Sayfa 162 - Ekin
Kendisi de bir sufi sayılabilecek ilahiyatçı Ebu Hamid el-Gazali belki de sufiliği diğer islami ilimlerle bağdaştırmakta en ziyade amil olmuş kişidir. Bunu yaparken her bir ilmin sınırlı olduğunu belirtirken HEPSİNİN AYNI GAYENİN PEŞİNDE, YANİ HAKK'IN ARAYIŞI İÇİNDE olduğunu berrak biçimde ifade etmiştir.
Sayfa 104 - Ekin
Bir sufi, Hüseyin b. Mansur el-Hallac Allah ile yekvucut olduğunu iddia ederken, "enel- Hak" diyordu. Bu söz onun küfr ile suçlanması ile yargılanmasına, kafası kesilmek ve çarmıha gerilmek suretiyle öldürülmesine sebep olmuştur.
Sayfa 102 - Ekin
Reklam
Şükür, teşekkür, sığınma ve duâ...
O Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur, O’na tevekkül ettim ve O yüce Arş’ın Rabbi'dir. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın Adıyla. O Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur. er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bârî, el-Musavvir, el-Ğaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi, el-Mu'izz, el-Muzill, es-Semîy, el-Basîyr, el-Hakem, el-Adl, el-Latîyf, el-Habîyr, el-Halîym, el-Azîym, el-Ğafûr, eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîyr, el-Hafîyz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîyl, el-Kerîym, er-Rakîyb, el-Mücîyb, el-Vâsiu, el-Hakîym, el-Vedûd, el-Mecîyd, el-Bâısü, eş-Şehîyd, el-Hakk, el-Vekîyl, el-Kavîyy, el-Metîn, el-Veliyyü, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdî'u, el-Muîyd, el-Muhyî, el-Mumîyt, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedîr, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâlî, el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntekım, el-Afüvv, er-Raûf, Mâlikü'l Mülk, Zü'l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksit, el-Câmî‘u, el-Ğaniyy, el-Muğnîy, el-Mâni‘u, ed-Dârr, en-Nâfi‘u, en-Nûr, el-Hêdiy, el-Bedî‘u, el-Bâkîy, el-Vâris, er-Reşîyd, es-Sabûr, ki yerde ve gökte O’nun misli gibi bir şey yoktur, O İşitir ve Görür. Allah bize Yeter ve O ne güzel Vekildir, ne güzel Mevlâ ve ne güzel Yardımcıdır. Mağfiretini istiyoruz ey Rabbimiz, dönüş Sanadır.
Sayfa 232 - ERKAM YAYINLARIKitabı okudu
Mekkelileri iyi niyetine inandırmak için
Mekkelileri iyi niyetine inandırmak için Hz. Muhammed 'anlaşmanın hükümlerine tanıklık etmeye and için tanıklar getirdi. Ebu Bekir, Ömer ibn el-Hattab ve Abdurrahman ibn Avf bunlar arasında idi. Bu anlaşma İslâm için başka bir muvaffakiyeti imledi. Çünkü Kureyş aristokrasisi sonunda Hz. Muhammed’in Medine’deki otoritesini ve dolaylı olarak, İslâm’ı bu otoritenin resmî dini olarak tanımış oldu; işte bu gerçek, Medineye göçünden evvel küçümsenip zulme maruz bırakılan Hz. Muhammed’in Mekke’deki itibarını yükseltmişti.
Sayfa 213Kitabı okudu
Ebû Hûreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah’ın yüzden bir eksik, doksan dokuz ismi vardır. Kim bu isimleri (öğrenip gereğiyle amel ederek) sayarsa, cennete girer. (Bu isimler şunlardır): "O, kendisinden başka ilâh olmayan Allah, er-Rahman, er-Rahim, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü’min, el Müheymin, el-Aziz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bâri, el-Musavvir, el-Gaffar, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi’, el.Muizz, el-Müzill, es-Semi’, el-Basir, el-Hakem, el-Adl, el-Latif, el-Habir, el-Halim, el-Azim, el-Ğafûr, eş-Şekûr, el-Ali, el-Kebir, el-Hafiz, el-Mukit, el-Hasib, el-Celil, el-Kerim, er-Rakıb, el-Mücib, el-Vâsi’, el-Hakim, el-Vedüd, el-Mecid, el-Bâis, eş-Şehid, el-Hakk, el-Vekil, el-Kavi, el-Metin, el-Veli, el-Hamid, el-Muhsin, el-Mübdi, el-Muid, el-Muhyi, el-Mümit, el-Hayy, el-Kayyüm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Ahir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâli, el-Müteâli, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntekım, el-Afüv, er-Raûf, Mâlikül-mülk, Zü’l-celâli vel-ikrâm, el-Muksit, el-Câmi’, el-Ğani, el-Mugni, el-Mâni’, ed-Dârr, en-Nâfi’, en-Nûr, el-Hâdi, el-Bedi’, el-Bâki, el-Vâris, er-Reşid, es-Sabür."
ESMÂ’ÜL HÜSNÂ ŞERHİ
O’nun birinci ismi, isimler sultânıdır; Her ânın, her mekânın, her cânın cânânıdır. Kur’ân’da ilk âyetin, başlangıç kelâmıdır, Her zerre “ALLAH” diye, O’nu söyler durmadan.. Vârettiği herşeyi, ayırdetmeden gören, Her şeye adâletle, hayır ve rahmet veren, Her mahlûkâ acıyan, ve çâreler gönderen, Sonsuz merhametiyle, âleme RAHMÂN dır
fıtratı itibariyle insan başkalarının yardımı olmaksızın
El-Farabi, "fıtratı itibariyle insan başkalarının yardımı olmaksızın ihtiyaçları için gerekli olan her şeyi elde etmek için donatılmamıştır..." der. Eğer insan tabiatının mükemmelliğini başarmak isterse, bir topluma {qavm) ait olmalı ve onun mensuplarıyla işbirliği yapmalıdır...'
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.