Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Tebeşirle çizilmiş bir seksek oyunu kadar uçucu bir çizgisi var hayatın. Farkında olmadan basıyorsun çizgiye. Kızıyorlar anında. "Yandın!" diye atılıyorsun oyun dışına.
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. "Aman sakın kendini" diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: "bırak kendini, koy gitsin!" Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
Reklam
Senebesene yanlış hayaller, yanlış erkekler, yanlış ilişkilerle yıpranmış; babasız büyümenin kırgınlığını hala atlatamamış; sevgilileriyle kanlı bıçaklı olmuş, kalp kırmış ve kalbi kırılmış; el âlemin ne dediğini gereğinden fazla ciddiye alan, hâlâ tam olarak kendini tanıyamayan; Allah ya kendisini sevmezse, görmezse, esirgemezse diye endişe eden, gene de O’na sitem etmekten geri duramayan; sadece roman yazdığı zaman mutlu ya da tam olabilen; edebiyat dışında geçen her anı soru işaretleri, çelişkiler ve yalpalamalarla örülü; tam olarak neden yazı yazdığını bilmeyen ama yazı yazmazsa yaşayamayacağına inanan; henüz yeterince olmamış-pişmemiş-büyümemiş, layıkıyla “elhamdülillah” dememiş; ha bire düşüp dizlerini kanatan yarı kız çocuğu yarı kadın bir mahlûk görüyorum kendime bakınca. Ama bunu itiraf etmeye dilim varmıyor…
On dördüncü kural: Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. "Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını."
İlk kez gitmiştik, Kız kulesinde "Beni ne kadar seviyorsun?" diye sordu, sustum, konuşamadım, dünyada sevgimi anlatacak kadar çay yoktu...
420 syf.
1/10 puan verdi
Yazar Mevlana ve Şems arasında yaşanan olayları kendi yorumunu katarak, onların dilinden yeniden yazmış. Bildiğiniz ılımlı islam hatta dinler arası diyalog yardımcı kitabı diyebiliriz. Daha da can sıkıcı olan bir sahne var ki, Şems ve karısı arasında geçen akıllara zarar bir tablo oluşturmuş. Hayır işin kötüsü okur bunu gerçek zannediyor. İşin içine gizem ve sürükleyicilik de katınca olmuş size birilerinin göklere çıkardığı bir kitap. Eleştirilecek kısımlar bunlarla da sınırlı değil üstelik. Şems'in üzerinde uzun uzun düşündüğü tekrar tekrar gözden geçirip oluşturduğu 40 kuralını, yazar kendine veya birilerinin buyruğuna göre açıklamış. Araştırma zahmetine girmeyen veya işine öyle gelen kitle de kitabın verdiğini gerçek diye kabullenip oturmuş.. Arkadaşlar tasavvuf öyle kolay bir ilim değildir. Alimlerimiz ömürlerini vermişler. Türkçe'yi bile doğru düzgün kullanamayan yazarların (!) uyduruk senaryolarına alet olmamalı. Oluyursa da kendi yorumları katılmayan aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Bu tür kitapların da maksatlı yazıldığını da bu düşünceme eklemek istiyorum. Sıfır puan olmadığı için bir puanla yorumumu bitiriyorum.
Aşk
AşkElif Şafak · Doğan Kitap · 200967,2bin okunma
Reklam
Yağmur da hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta, aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyette ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, ta dibine kadar gark olursun ve bir kez bu kadar battın mı, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar "var.
... İnsan geçmişinden usul usul kopmaz her zaman, öyle peyderpey kendiliğinden düşen ölü bir tırnak gibi. İnsan geçmişinden bir anda pat diye kopar bazen; kesinkes yırtılır bir bağ, bir daha asla bağlanmamak üzere... Bilirsin ki hatırlamamak tek seçeneğindir. Bilirsin ki hatırlamamak kendini inkâr demektir. Bedeli göze alırsın. Ancak böyle hayatta kalırsın.
Dost yalakalık yapmaz, lafı dolandırmaz, diplomasi falan bilmez, çat diye söyler meramını, sözünü sakınmaz. Onun yergisinde iltifat, siteminde sevgi saklıdır.
''Şimdi sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi gerekiyor mu?'' diye sormuştu Nazım Hikmet, o muazzam üslubuyla. Halbuki bugünün aşklarını görse ne derdi acaba? Bugün ellerde teraziler, adeta gramla tartılıyor aşk. 160 gr sevgiye karşılık 160 gr sevgi alınabilirmiş gibi, herkes verdiği kadarını istiyor.
Reklam
Besmelesiz başladım diye mi doyamıyorum seni sevmeye?
Ah minel Aşk! Aşk'tan önce Aşk'tan sonra... Aşk yeryüzündeki en eski, en dirençli gelenektir. Aşık dışlanır ama dışlayamaz. Aşık incinir ama karıncayı bile incitemez. Aşık olunca anlarsın. Yüreğin bir kadife keseye dönüşür, içinde sırma bir yumak; sen bu yufka gönülle kimselere kıyamazsın. Yaşayan ve yaşamış aşıkların safına katılırsın. Korkma! Aşkta yok olunca zahiri tarifler, zihinlerdeki kategoriler buhar olur uçar. O noktadan itibaren "Ben" diye bir şey kalmaz. Tüm benliğin olur koca bir sıfır. Orada ne şeriat kalır, ne tarikat, ne marifet. Sadece ve sadece hakikat...
Sayfa 231Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.