" farzet ben yarali bir serceyim. Görmediysem karşımdaki camı, iki de bir çarptıysam, çarptıkça bir yerim kanadiysa, suçlu cam mıdır serçe mi? Hani bir söz vardır, ' ha taşı serçeye vurmuşsun, ha serçeyi taşa' neticede olan serçeye olmuyor mu ?"
Bir gezegen görmüştüm, kırmızı suratlı biri yaşıyordu orada. Bir kerecik olsun çiçek koklamamış, hiç yıldız görmemiş, hiç kimseyi sevmemiş. Sayıları toplamaktan başka bir şey yapmamış hayatında. Yine de bütün gün senin gibi 'Önemli bir adamım ben! Ciddi bir adamım!' der dururdu. Gururundan yanına varılmazdı. Ama adam değil mantarın tekiydi.
"Allah’ım! İçimi dışımdan daha hayırlı kıl. Ve dışımı yararlı kıl. Allah’ım! Sapmadan ve saptırmadan mal, aile ve çocuk bakımından insanlara verdiklerinin iyisini isterim."
(Tirmizî, "De’avât", 126)