Ailesini sadık veziri Nizâmülmülk'ün refakatinde Hemedan'a gönderen Sultan Alparslan, Halep'ten ayrılarak Ahlat'a doğru harekete geçmişti. Yolda kendisine katılan kuvvetlerle beraber Malazgirt'e hareket edecekti. Halep'te komutanları ve devlet adamlarını toplayıp yaptığı son konuşması onun bu yoldaki niyet ve samimiyetini gösterir nitelikteydi. Sultan Alparslan devlet erkânına hitaben şöyle dedi: "Ben bu savaşta Allah rızası için savaşanların sabrettiği gibi sabredecek ve kendilerini tehlikeye atanlar gibi meydanda askerlerimle savaşacağım. Eğer kurtulursam, Cenâb-ı Hak'tan niyazım budur, ne âlâ... Aksi takdirde sizlere oğlum Melikşah'ı dinlemenizi, ona itaat etmenizi ve onu yerime geçirip hükümdar olarak tanımanızı vasiyet ediyorum."
İslâm ve imân-ı kâmil,adlin câri olduğu yerlerde tahakkuk eder.Hâkim veyâ emir,zulümle me’lûf olursa ona itâ’at eden halkın îmânı meşkûk ve İslâm'ı gayr-i sahîh olur.
Reklam
Saadet zinciri;
Bütün insanlar gibi o da, seçimler yapma zorunluluğu tarafından kuşatılmış olarak doğmuş ama bir makineye dönüşme pahasına da olsa iradesinden vazgeçme cesaretini gösterip o kuşatmayı yarıp çıkmıştı. Çıktığı yer sorumluluğun dışıydı! Kendininki yerine başkalarının akıllarına güvenerek, zihnini hayatla kirletmemiş ve daima emirlere uyduğu için
Ahlâkın Kaynağı Nedir?
Fertler ve toplumlar ahlâkî değer ölçüsünü koyma gücüne ve üstünlüğüne sahip olmadığına göre bu esasları tesbite yetkili olan kimdir? Bu sorunun açık ve kesin cevabı şudur: Ahlâkî kanunlar, "itaat" edilmesi gereken buyruklardır. Hâlbuki insan, bir başka şahsın kendine emir vermesinden hoşlanmaz. Bunu hürriyetine bir tür el koyma kabul eder. Şu hâlde ahlâk koyucusunun zayıflıklardan arınmış, yanılmaz ve yaptırım gücüne isteyerek boyun eğilen biri olması gerekir ki bu da Allah'tan başkası değildir.
Sayfa 422Kitabı okudu
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostu ve yardımcısıdırlar. İyiliği emir ve tavsiye eder, kötülüklerin önünü almaya çalışırlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederler. İşte onlar, kendilerine Allah’ın merhametle muâmele edeceği seçkin kimselerdir. Şüphesiz ki Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır. | Tevbe 71
ATSIZ'DA ASKERLİK-ORDU-SAVAŞ-DİSİPLİN 31 Ağustos 1962 tarihinde çıkan Millî Yol dergisinin 31. sayısını elimize alınca, İzmirli Türkçü gençler olarak ne kadar heyecanlandığımızı hatırlıyorum. Orta sayfada Atsız'ın "30 Ağustos ve Türk Ordusu" başlıklı yazısı yer alıyordu. Yazıyı defalarca okumuş, birbirimize aktarmıştık. O
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.