Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emre Ortak

Emre Ortak
@emreortakk
Sigara, kafein, sessizlik ve çokça sen.
"Varoluşçuluğu okurlara tanımlamak mı? Çok kolay bir iştir bu! Felsefe terimleriyle söylersek, her nesnenin bir özü, bir de varlığı vardır. Öz, sürekli nitelikler topluluğu demektir. Varlık (ya da varoluş) ise dünyada etkin (aktif) olarak bulunuş demektir. Çoğu kimseler özün önce, varoluşun sonra geldiğine inanırlar. Örneğin, bezelyeler bir bezelye düşüncesine göre yerden biter, yuvarlaklaşırlar. Hıyarlar, ancak hıyarlık özüne uyarak hıyar olurlar: Bu düşünüş köklerini dinden alır. Bir ev kurmak isteyen kimsenin, ne biçim bir nesne yaratmak istediğini iyice bilmesi gerekir: Burada öz, varoluştan önce gelir. İnsanları Tanrı'nın yarattığına inanan kimselerse şöyle düşünürler: Tanrı, insanları kendindeki insan düşüncesine göre var eder. Öte yandan, inançsız kimseler de şu geleneksel görüşe bağlanırlar: Nesne, ancak özüne uyduğu zaman var olur. Nitekim 18. yy. hep şuna inandı: Bütün insanlara özgü ortak bir öz vardır; bu değişmez özün adı 'insan doğası'dır. Varoluşçuluk ise tam tersini öne sürer bunun: İnsanda -ama yalnız insanda- varoluş özden önce gelir. Bu demektir ki insan önce vardır; sonra şöyle ya da böyle olur. Çünkü o, özünü kendi yaratır. Nasıl mı? Şöyle: Dünyaya atılarak, orada acı çekerek, savaşarak yavaş yavaş kendini belirler. Bu belirlenme yolu hiç kapanmaz, her zaman açıktır."
Reklam
İçimdeki erkeği; kadının duygularını anlayan, ona değer veren, zarif, centilmen, akıllı, bilgili ve görgülü, yaşam karşısında onurlu ve güçlü olması gerektiği şeklinde tanımlıyordum. Kendime şunu sormayı da ihmal etmedim: Diyelim ki, böyle biriyle karşılaştın peki, böyle birinin ilgi alanına girebilecek ölçülere sahip misin? Eğer bilgili birini istiyorsan en az onun kadar bilgili; eğer kadının duygularını anlayan birini düşünüyorsan en az onun kadar erkeğin duygularını anlayan biri; eğer dürüst, akıllı, güçlü birini istiyorsan en az onun kadar dürüst, akıllı, güçlü müsün? Bir başka deyişle kendime, Karşı cinsinden ne istiyorsan aynı şeyleri ona verebilecek donanımda olmalısın' diyordum!
İnsan emeğinin bu küçük düşürülüşü, toplumun zihinsel ve siyasi kurumlarını, ahlakı kirleten uçsuz bucaksız bir kötülüktür. Tarih gösteriyor ki doğal zihinsel gelişimleri bastırılmış, boşu boşuna herhangi bir aydınlık arayışına giren, dini baskılarla ahlaken köleleştirilmiş, günlük ağır çalışmanın mekanik monotonluğuyla vahşileştirilmiş, eğitimsiz bir çoğunluk toplumun kendi varoluşunu tehdit eden körlemesine sertliğiyle akılsız gürültücü bir kalabalık kurar.
Sayfa 244

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip “Burası benimdir” diyen ve buna inanacak kadar saf olan insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp, çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara “Sakın dinlemeyin bu sahtekârı. Meyveler herkesindir. Toprak hiç kimsenin değildir. Ve bunu unutursanız mahvolursunuz” diye haykırsaydı, işte o adam, insan türünü, nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden kurtaracaktı.
İnsanoğlu "tanrı" sözcüğünü nedenlerin kaynağını bulamadığı, doğal olanın kaynağı anlaşılır olmaktan çıktığı zaman kullanır ya da nedenleri birbirine bağlayan zincirin halkalarını kaybettiği anda, sonucu Tanrı'ya bağlayarak sorunu çözer ve araştırmasına son verir. Bu yüzden, bir şeyin oluşunu tanrılara bağladığında, aslında zihnindeki karanlığın yerini, hayret duygusuyla önünde eğildiği alışılmış bir sese terk etmekten başka bir şey mi yapıyor?
Reklam
"Anlıyorum, tekrardan açayım kulaklarımı (pöf! pöf pöf! ve kapayayım burnumu). Ancak şimdi duyuyorum şu ana dek sıkça söylemiş oldukları şeyi: "Biz iyi'ler - biz adil olanlarız " - talep ettiklerine öç degil "adaletin zaferi" diyorlar; nefret ettikleri düşmanları değil, hayır! "haksızlıktan
Sayfa 41
'Tükürüklerini yalamak zorunda kaldıkları (korkudan değil, kesinlikle korkudan değil! yalnızca Tanrı her tür iktidara hürmet edilmesini buyurduğu için) kudretlilerden, bu yeryüzü efendilerinden daha iyi olmaları bir yana, onlardan "daha iyi durumda" olmuş olduklarını ya da şu anda değilse bile en azından gelecekte onlardan daha iyi bir durumda olacaklarını ima ediyorlar şimdi de. Ama yeter! Yeter! Daha fazla dayanamayacağım. Pis hava! Pis hava! İdeallerin üretildiği bu atölyeler - leş gibi yalan kokuyor bana kalırsa."
Sayfa 41
'Tüm bu fiskosçular, köşe bucağa yuvalanmış bu kalpazanlar perişan haldeler, buna şüphe yok, bakmayın öyle birbirlerine sokulup oturduklarına - ama bana, bu perişanlıklarının Tanrı'nın bir seçimi ve nişanı olduğunu söylüyorlar; hırpalanan köpekler en çok sevilen köpeklermiş; bu perişanlık belki de bir hazırlık, bir sınama, bir talimmiş; belki daha da fazlasıymış - ileride denkleştirilecek ve muazzam bir faizle altın olarak, hayır! mutluluk olarak geri ödenecek bir şeymiş. "En büyük mutluluk" diyorlar buna."
Sayfa 40
"Misillemede bulunmayan acz, "iyilik"e; ödlek aşağılık, "alçakgönüllülük"e; nefret duydukları karşısında boyun eğme, "itaat"e (bu boyun eğişi buyurduğunu söyledikleri birine karşı bir itaat bu, - Tanrı diyorlar ona) çevrilmeliymiş. Zayıfın zararsızlığı, hatta onda bol bulunan korkaklık bile, onun ezilip büzülürlüğü, o kaçınılmaz beklemede olma hali iyi bir ün kazanıyor ve "sabır" diye geçiyor burada ve erdemin ta kendisi sayılıyor; "öç alamamak"a "öç almak istememek", hatta belki de "bağışlamak" deniyor. ("Çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar - yalnızca biz biliyoruz onların ne yaptığını!") "Düşmanını sevmekten de söz ediyorlar - ve ter döküyorlar bu arada."
Sayfa 40
Sümerlilerin kurdukları çoktanrılı din, yavaş-yavaş tektanrılı dinlere dönüşerek bugünkü dinlerin temelini oluşturmuştur. Fakat bu arada diğer tanrılar da tamamıyla yok olmayarak bu dinlerde melekler, şeytanlar ve cinler olarak varlıklarını korumaktadır.
Reklam
Eski Ana Tanrıça ise bereket ve doğum tanrıçası. Bu yüzden ritüelleri cinsellik ve içki dolu. İnançlarına göre gerçek kötü tanrı -ki insanlara sönmez bir nefreti varmış- yaratılışın başında bir üçkağıt ile kendini iyi olarak tanıtmayı başarmış Bu yüzden insanlara en mutluluk verecek özelliklere günah demiş ki, insanoğlu mutlu olamasın. Örneğin içkiye, örneğin sekse...
Öz ve temel dişidir yani. Zaten insanlar arasında bile doğuran odur. Döllenme sırasında erkek spermini verir, dişi ovumunu... Bir beraberlik vardır en başta, bir eşitlik. Oysa döllenme sonrası eşitlik bozulur ve canlının gelişim görevi dişiye kayar: Döllenme ortamı olan rahim dişidendir; cenini besleme işi dişidendir; dokuz aylık taşıma süreci dişidendir; doğuruş dişidendir; doğum sonrası besleme -emzirme- dişidendir. Yaratılış bu denli dişiden olduğu bir evrende kendini eril sözcüklerle tanıtan Yahweh’in yaratıcı olduğunu düşünmek?... Bilemiyorum.
Simetrisizdir doğa. Bu nedenle adaletsizmiş gibi görünür; oysa sadece sistemin adaletinden farklı bir yöntemi/ içeriği/gerçeği vardır. Bu nedenle iyiliğin asla kesin kuralı yoktur. İyilik, sadece o anda varılacak en doğru kararı bularak gerçekleştirilir. Bu kararı verebilecek düzeye gelmiş olmak ise gerçek bir evrimdir. Kutsal kitaplara sadık kalarak yaşadığı halde bir türlü bolluk ve mutluluğa kavuşamayan ve bu durumun nedenini bir dolu saçma teori geliştirerek bulmaya çabalayan milyonların çözememiş olduğu sırdır bu durum.
455 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.