Günümüzün en büyük problemlerinden birisi kayıtsızlık. Başkalarının acısını hissetme konusunda zorluklar yaşıyoruz... Meraklıyız ancak düşünceli değil. Kötülüğün kendi lehimize olmasını istiyoruz ancak onu yok etmek istemiyoruz. En az kötülüğü yapan kadar ona karşı sessiz kalanın da bir o kadar suçlu olduğunu fark etmemiz lazım. Hasan Ali Toptaş öyle güzel bir şekilde anlatmış ki yaşadığımız toplumu, ona yeniden hayran oldum.
Büyülü gerçekçiliğin beni böylesine etkileyeceğini düşünmemiştim açıkçası fakat Güldiyar ve Muzaffer'in baş etmek zorunda olduklarını görmek beni derinden etkiledi... Olaydan çok fazla bahsetmek istemiyorum çünkü ben içeriğini ve konusunu bilmeden okumaya başladım, beklentim olmadığı için fazlasıyla sevdim. Ancak Barbarın Kahkahası'ndaki sidik olayı her ne kadar önemliyse bu kitapta da "taş"ın önemli olduğunu vurgulamam gerek.
Şu günlerde üst üste kayıtsızlık temalı kitaplar okudum, bu beni insanoğlunun başkalarına karşı umursamaz davranışları üzerinde daha fazla düşünmeye sevk etti.
Özetlemem gerekirse, bu kitabı çok sevdim... Ayrıca başlığı da öyle güzel ki! Ümit Yaşar Oğuzcan ve onun en sevdiğim şiiri Beni Kör Kuyularda'yı (ve tabii şiirin hikayesini) okursanız kitapla ne kadar uyumlu olduğunu göreceksiniz. Toptaş'ın son kitabı bu olsa da, onunla tanışmak isteyenler de Beni Kör Kuyularda ile başlayabilir.