Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanda her şey öyle büyük bir hızla değişir, dönüşür ki ne olduğunu anlamadan bir bakar, karşı konulmaz biçimde bütün yaşam Özsuyunu emen bir kurt büyüyüvermiş içinde. Ve pek çok kez yalnızca büyük tutkular değil, değersiz, önemsiz şeylere karşı duyulan istekler bile, büyük utkular için doğmuş bir insanda büyüyüp dal budak salarak ona en yüce, en kutsal yükümlülüklerini unutturacak bir güce ulaşabilir. Denizde kum, insanoğlunda tutku! Üstelik hiçbiri birbirine benzemez! İyisi kötüsü, sıradanı soylusu, başlangıçta hepsi insana boyun eğer gibidir, ama sonra zorbaca ona onun hâkimi olurlar. Bunca tutkudan kendine en iyilerini seçebilmiş olanlara ne mutlu! Esenliği, gönenci her an daha da büyüyen ve ruhlarının engin cennetinin derinliklerinde yaşayan insanlardır bunlar. Ama öyle tutkular vardır ki insan onları kendisi seçmez. Doğarken onlarla doğar ve onlardan kurtulma gücüne sahip değildir. Üstün birtakım güçlerin yönettiği bu tutkular ölene dek insana rahat yüzü göstermez. İster karanlıklara bürünmüş olarak, isterse dünyaya sevinçler getiren göz kamaştırıcı bir ışık şeklinde görünsünler, her iki durumda da insanın mahiyetini bilemediği esenlikli bir yaşam alanı gerçekleştirmek için vardırlar.
Sayfa 294 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Özleminin renginde olduğum noktadayım. İçim semaya doğru özlemenin seyrinde...
Sayfa 81 - DestekKitabı okudu
Reklam
Kitap mı okuyalım? Bazen seninle beraber engin bir denizi seyreder gibi kütüphanemi seyrederiz. Koyu ceviz ağacından olan bu ahşap mobilyanın dal dal koyulaşıp gölgeler halinde yayılan budaklarını kimi zaman sevdiğim yazarların yüzlerine benzetip onlarla konuşurum. Steinbeck, Hemingway, Zweig, Woolf, Sait Faik, Oğuz Atay, Sevgi Soysal ve daha niceleri... Beni güvenilir bir dost gibi sessizce dinlerler. Kâğıdın o ince kokusu eşliğinde, yüzlerine sayfalar dolusu dokunmama izin verirler. Koşulsuz bir kabul duygusudur bu; insanı derinden sarar. Kitaplar ve sen olmasan...
Otuz Beş Yaş
Nihayet gün bitti; işte beklediğin Geldi: gece, gece, için kadar engin, İçin kadar zengin bir gece. Sahiden Hulyanla baş başa yaşamak istersen, Pırıl pırıl yanan karanlıklara dal; Ve geceler gibi bilmecelerle kal!
Nihayet gün bitti; işte beklediğin Geldi: gece, gece, için kadar engin, İçin kadar zengin bir gece. Sahiden Hülyanla baş başa yaşamak istersen, Pırıl pırıl yanan karanlıklara dal; Ve geceler gibi bilmecelerle kal!
Can YayınlarıKitabı okudu
Mumunun ışığı pencerenin önündeki bir ağacın küçük dallarında titreşti, dal karanlıkta sallanırken gözünün önüne penceresinin altında uzanan bütün dünyanın bir tablosu geldi; devasa nehri ve devasa ormanı düşündü, geniş alanlara yayılan kuru toprakları ve dünyayı kuşatan engin denizleri; gök denizden yukarı dimdik ve devasa yükseliyordu, gökyüzüyle denizin arasını yoğun hava dolduruyordu. Ne kadar da engin ve karanlık olmalıydı rüzgâra açık bu gece; ve bütün bu büyük boşluğun içinde kasabaların ne kadar az, ufak ışık halkalarının ne kadar küçük olduğunu düşünmek tuhaf geliyordu, ya da dünyanın kabaran, kaba kıvrımları arasında şuraya buraya birer birer dağılmış ateşböceklerinin. O kasabalarda küçük erkekler ve kadınlar vardı, minik erkekler ve kadınlar. Ah, bir düşünülürse, burada, küçük bir odada acı çekerek ve merak ederek oturmak çok saçmaydı. Herhangi bir şeyin ne önemi vardı? Minicik bir yaratık olan Rachel alt katta hasta yatıyordu, buradaki bu küçük odada da Terence onun adına acı çekiyordu. Bu engin evrende bedenlerinin yakınlığı ve bedenlerinin minicikliği ona saçma ve gülünç görünüyordu. Hiçbir şeyin önemi yok, diye yineledi; hiçbir güçleri, hiçbir umutları yoktu.
Sayfa 364 - 365 / Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
"İnsanda her şey öyle büyük bir hızla değişir, dönüşür ki ne olduğunu anlamadan bir bakar, karşı konulmaz biçimde bütün yaşam özsuyunu emen bir kurt büyüyüvermiş içinde. Ve pek çok kez yalnızca büyük tutkular değil, değersiz, önemsiz şeylere karşı duyulan istekler bile, büyük utkular için doğmuş bir insanda büyüyüp dal budak salarak ona en yüce, en kutsal yükümlülüklerini unutturacak bir güce ulaşabilir. Denizde kum, insanoğlunda tutku! Üstelik hiçbiri birbirine benzemez! İyisi kötüsü, sıradanı soylusu, başlangıçta hepsi insana boyun eğer gibidir, ama sonra zorbaca ona boyun eğdirir, onun hâkimi olurlar. Bunca tutkudan kendine en iyilerini seçebilmiş olanlara ne mutlu! Esenliği, gönenci her an daha da büyüyen ve ruhlarının engin cennetinin derinliklerinde yaşayan insanlardır bunlar. Ama öyle tutkular vardır ki insan onları kendisi seçmez. Doğarken onlarla doğar ve onlardan kurtulma gücüne sahip değildir. Üstün birtakım güçlerin yönettiği bu tutkular ölene dek insana rahat yüzü göstermez. İster karanlıklara bürünmüş olarak, isterse dünyaya sevinçler getiren göz kamaştırıcı bir ışık şeklinde görünsünler, her iki durumda da insanın mahiyetini bilemediği esenlikli bir yaşam alanı gerçekleştirmek için vardırlar."
Sayfa 279 - T.İ.B. Kültür Yayınları E-KitapKitabı okudu
...Kitap mı okuyalım? Bazen seninle beraber engin bir denizi seyreder gibi kütüphanemi seyrederiz. Koyu ceviz ağacından olan bu ahşap mobilyanın dal dal koyulaşıp gölgeler halinde yayılan budaklarını kimi zaman sevdiğim yazarların yüzlerine benzetip onlarla konuşurum. Steinbeck, Hemingway, Zweig, Woolf, Sait Faik, Oğuz Atay, Sevgi Soysal ve daha niceleri... Beni güvenilir bir dost gibi sessizce dinlerler. Kâğıdın o ince kokusu eşliğinde, yüzlerine sayfalar dolusu dokunmama izin verirler. Koşulsuz bir kabul duygusudur bu; insanı derinden sarar. Kitaplar ve sen olmasan...
Sayfa 70 - Basım Tarihi: ekim iki bin on altı - Dedalus Kitap
BİLMECELERLE KAL
Nihayet gün bitti; işte beklediğin Geldi: gece, gece, için kadar engin, İçin kadar zengin bir gece. Sahiden Hülyanla baş başa yaşamak istersen, Pırıl pırıl yanan karanlıklara dal; Ve geceler gibi bilmecelerle kal!
200 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.