Devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler, der İbn Haldun.
Osmanlı Devleti, büyük bir coğrafyaya hüküm sürmüş, 600 yıldan fazla varlığını devam ettirmiş bir devlet. Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi Osmanlı da o sona çok yaklaşmıştır. Girilmemesi gereken bir savaşa girilmiş, yapılmaması gereken hatalar yapılmış ve
«Aşiretin bulunduğu çöllerin içine, henüz, paradan büyük Allah girmemiştir. Para uğruna yapılan her şey, Allah uğruna yapılmış demektir. (Arap şeyh ve emirlere itafen )
«- Senin baban Enver Paşa, benim siyasi hayatımı, tam yirmi yıl geriye attı!»
Olay şöyle cereyan eder: ağzından nakleden, Enver Paşanın oğlu Ali Enver, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını, diğer Hanedan azası gibi yurt dışında geçirmek zorunda kalmıştır. Fakat sonra yurdunda askeri tahsilini yapar. Askerlik mesleğine girerek, Türk ordusunda Hava
Mustafa Kemal Bey kendi isteğiyle geldiği Çanakkale Cephesi’nde insanüstü bir mücadele sergilemiştir. Enver Paşa’nın hastalığını bildiği ve başarılarını kıskandığı için ziyarete gitmediğini düşündürecek mevcut çalışmalarda tek bir belge yoktur. Var olan belgeler ancak gönül alıcı mahiyetteki mektuplardır. Kaynaklar ile konuşulması gerekirken tarih çalışmalarında dedikodulara yer verilmesi trajikomiktir.
Bağımsızlığımızın Timsali olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
* * *
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
“Başkumandan Vekili Enver Paşa
Harbiye Nazırımız o merd-i yekta
Geldi siperler gezdi ser-a-pa
Öz ile göz ile gördü her yanı
Yaşadın yükselsin o büyük şanı
Ya Rabbi sen hıfzet o kahramanı.”