Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Cumhuriyetimizin 95. Yılına İthafen, Mustafa Kemal;
Bağımsızlığımızın Timsali olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun! * * * “Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923, Gazi Mustafa Kemal Atatürk (Atatürk’ün S.D. III, S. 71) * * * “1881-1893 arasında sadece Mustafa’ydı, 1916’ya kadar Mustafa Kemal, 1921’e kadar Mustafa Kemal Paşa, 1934’e kadar Gazi Mustafa Kemal, 1934’te Atatürk!” * * * Bandı biraz geriye saralım, Mustafa Kemal’den önce, Mustafa Kemal’den sonra… youtube.com/watch?v=r7nBtlb... * Vatan nedir bilmezsen, İşgal ederler! Toprak nedir bilmezsen, Parçalarlar! Devlet nedir bilmezsen, seni Sömürge yaparlar! Eğer direnmezsen; Eğer var olmak için Yemin etmezsen, Eğer Bağımsızlık için, Hürriyet için Kanının son damlasına kadar mücadele etmezsen; Seni köle ederler, uşak ederler, vatansız ederler, milliyetsiz ederler, dilsiz ederler… Seni hem manen, hem madden Haritadan silerler! Sen eğer “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” diyemezsen, Sen eğer “Hatt-ı Müdafaa Yoktur, Sath-ı Müdafaa vardır, O Satıh Bütün Vatandır” diyemezsen, Sen eğer İstanbul’a demir atmış işgal gemilerini gördüğünde “Geldikleri Gibi Giderler” diyemezsen, Sen eğer “Egemenlik Verilmez, Alınır” diyemezsen, İstanbul İşgal edildiğinde, İzmir İşgal edildiğinde, Doğusu, Batısı İşgal edildiğinde, daha yolun başındayken “Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.” diyemezsen, ”Türkiye halkı, asırlardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı bir yaşama gereği saymış bir milletin kahraman evlâtlarıdır. Bu millet, bağımsızlıktan uzak yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır!” diyemezsen, “EGEMENLİK! KAYITSIZ, ŞARTISIZ! MİLLETİNDİR!” diyemezsen, İngiliz’in, Yunan’ın, Fransız’ın, İtalyan’ın, Rus’un egemenliğinde sömürge olursun! Bilmezsin tabi Yunan'ın İzmir’i İşgal ettiğinde ilk ne yaptığını! Bilmezsin tabi, Fransız’ın Fatih’in girdiği kapıdan İstanbul’a girdiğinde ilk ne yaptığını! Bilmezsen; Yine Yaşanır! O yüzden unutma! HATIRLA!!! youtube.com/watch?v=PoYtoyM... Kolay Kurulmadı efendim! Kolay Kurulmadı, ANLAYIIN! … * … “40 bin köy vardı, 37 bininde okul yoktu, Ne traktör, ne biçerdöver vardı, Şeker üretimi yoktu, Un ithaldi, pirinç ithaldi, Hastalıklar tüm sınırları sarmıştı, Bit’le başa çıkılamıyordu, İnsanlar ve hayvanlar kırılıyordu, Verem, tifüs, tifo salgını vardı, Bebek ölüm oranı yüzde 40'ın üstündeydi, Dünyaya gelen her iki bebekten biri ölüyordu, Anne ölüm oranı yüzde 18'di, Her beş anneden biri ölüyordu… Oran yüzde 40’tı.” * Devlet-i Aliyye hem güç kaybediyor hem içeride hem de dışarıda manen ve madden yağmalanıyordu. * 1881’de Mustafa Kemal Dünyaya geldiğinde, Osmanlı iflas etmiş, “hasta adam” diye tabir ediliyordu. Padişah Abdülhamid’di, Düyun-u Umumiye kurulmuştu. Yabancı devletler, savaşmadan önce borç vererek, kredi vererek kendilerine bağımlı bir devlet yaratıyordu. Üretmeyen bir ülke bu borçları nasıl ödeyebilirdi? Tabi ki ödeyemezdi… * Demiryolları, limanlar, bankalar, sigorta şirketleri, posta şirketleri, telefon şirketleri, tramvay şirketleri, elektrik santralleri bize ait değildi, verilen borçlar, özellikle kapitülasyonlar Almanların, Fransızların, İngilizlerin, İtalyanların işine yarıyordu. Dilimizden düşmeyen İstanbul nüfusunun çoğunluğu yabancıydı. “Şimdilerde de Arap dolu gerçi…” * Birinci Dünya harbi kaybedildiğinde Alman mühendisler, Alman şirketleri ülkeyi terk etti. Aylarca Tramvaylar çalışmadı, zaten az olan elektrik, şehre verilmedi, İstanbul karanlığa bürünmüştü. Şehrin matem havası, Yıldız Sarayı’na pek uğramıyordu… İş gücü yabancı uyruklu vatandaşlardaydı. * İzmir ait olduğu bayrağa kavuştuğunda, Ermeni asıllı zanaatkarlar da ülkeyi terk ediyordu. Bütün el işçiliği biz de değil onlardaydı. Ustalar gitmiş, geriye çırak bile kalmamıştı. İzmir yanıyordu. Savaşın en büyük kaybı gençlerimizdi. Ülkenin genç nüfusu önceki yıllarda heba edildi. Yanlış komuta ve plansızlık bunun en başlıca nedeniydi. Mustafa Kemal rapor üstüne rapor yazmış, Alman komutanlardan idarenin alınıp, Osmanlı komutasına verilmesini istese de Enver Paşalar tarafından reddedilmiştir. Çöl dediğimiz vaha, belki İstanbul’dan bir ülke sınırı gibi gözükse de, vatanperver gençlerin mezarı olan kumdan ibaretti. Sadece geri çekilmek ve kalan canları kurtarmak, son ülke sınırını çizmek gerekiyordu. Her şey için geç kalınmıştı. Misak-ı Milli sınırlarımızı belirleyecek son savaş Mustafa Kemal tarafından kazanılmıştır. Yıllar sonra… Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Muharebesi 30 Ağustos’ta nihayete ermiş, 9 Eylül’de İzmir düşman işgalinden def edilmişti. Sokaklar mavi beyaz bayraklardan arındırılıp, Şehitlerimizin kanı ile boyanmış Kırmızı Beyaz bayrağımızla donatılmıştı. Herkes elinde Mustafa Kemal fotoğrafı taşıyordu. İzmir alındığında, her şey yeniden başlıyordu. Herkesin savaşın artık son bulduğunu sandığı zaman diliminde Mustafa Kemal “Asıl savaşımız şimdi başlıyor.” diyerek, cehaletle savaşın fitilini ateşliyordu. Artık kafasında ki fikirleri, Cumhuriyet aydınlanmasında uygulamak için gün saymaya başlayacaktı. * * * Mustafa Kemal Ankara da iken direksiyon binasında kalıyordu. Direksiyon binası Ankara garı idi. Osmanlı’dan kalan dört fabrika vardı; Hereke İpek, Feshane Yün, Bakırköy Bez, Beykoz Deri… Limanlar, madenler yabancılara aitti. Kadın insan değildi, söz söylemesinin imkânı yoktu, erkek önde o arkada yürürdü, Erkeksiz kadın sokakta dolanamazdı, Vapurda, Tramvay da perdeler vardı, Kadının meslek edinme, seçme ve seçilme hakkı yoktu, Kızlık soyadını kullanma hakkı yoktu, Tiyatro da oynayamaz, yazamaz, çizemez, söyleyemezdi, Kadın Osmanlı toplumunda yok hükmündeydi… Var gibi ama yok gibi… * Mustafa Kemal’in aile geçmişi ve çocukluğu hakkında yanlış bilgiler verilmiştir. Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Efendi varlıklı ailelerden gelmişlerdi. Evleri ve gelirleri vardı, Ali Rıza Efendi’nin kereste mağazaları vardı. Yokluk içinde değil, varlıklı bir çocukluğa sahipti Mustafa. Selanik dönem itibari ile gelişen ve büyüyen bir yapıya sahipti. Abdülhamid’in hafiyelerinin daha az olduğu, yasaklı kitapların bulunabildiği, daha özgür bir şehirdi. Mustafa’nın okuduğu ve çokça duyduğumuz Şemsi Efendi Okulu, bilinenin aksine dini eğitim veren bir okuldu. Şemsi Efendi’nin eğitim alanında aldığı övgüler ve ödüller mevcuttur. Okulun yapısı, diğer okullar ile mukayese edildiğinde gelişmiş ve modern bir yapıya sahipti. * Mustafa Kemal’in küçüklüğünü merak eder sorarlarsa, can yoldaşı Nuri Conker’e atardı topu. Anlat Nuri derdi, kulübeye koliba derdi. “koliba da karga kovalıyordu” derdi Nuri, aralarında bir espriydi. Bunu ciddiye alanlar gerçek olarak yazdılar,
Bozkurt
Bozkurt
kitabında
H. C. Armstrong
H. C. Armstrong
bunu yazmıştı. Yaşadığı dönemde yazılan ilk biyografilerdendi. Ne yazık ki, hiçbir şekilde Atatürk’ün yakınında dahi bulunmamış bu İngiliz casusu, Yüzbaşı
H. C. Armstrong
H. C. Armstrong
bu kitabında birçok iftiraya yer verecekti. Mustafa Kemal kitabı getirtti, tercüme ettirdi ve
H. C. Armstrong
H. C. Armstrong
a cevap verdi, dönemin akşam gazetesinde yayınlandı. * Günümüzde tarihçi vasfı ile hakaretler yayınlayanların kaynaklarından biri oldu. Bu kaynaklara Rıza Nur da katılacak, 1960 yılından önce basılmayacak kaydı ile İngiliz yayınevlerinden birine yazdığı söylenen hatıratını teslim edecekti. Düşüncesinde bu yıllara kadar yazdıklarına kimse cevap veremeyecek, çünkü herkes ölecekti. Kendisi 1942’de öldü. Hatırat denilen yalanları fesli 1958 ‘de Rıza Nur’un yazdıkları diye yayınladı. Kim ne kadar ekledi, gerçekten yazdı mı yazmadı muamma. Ama bütün bu karalamalar ve yalanların ardında hep İngilizler çıkmaktadır. * Tarihçi Gazeteci / Yazar Murat Bardakçı bu sözde hatırata kısaca cevap verecekti, buyurunuz; youtube.com/watch?v=dC7uRkJ... Bir cevabı daha; youtube.com/watch?v=wXSdbd2... Bir de bu kısa videoyu örnek olarak vereyim; youtube.com/watch?v=lYvw66z... İlber Ortaylı Yorumu; youtube.com/watch?v=LNeL20w... Bu ve benzeri örnekler çoğaltılabilir, altlarda diğer söz de tarihçilerin yalanlarına istinaden birkaç örnek daha vereceğim… * Çocukları severdi, onları evlat edinirdi, Hayvanları sever ve sahiplenirdi, Tam bir doğa aşığı idi, Atatürk Orman Çiftliği onun eseriydi, Bir ağaç kesilmesin diye Yalova’da ki Köşkü temelden 4 metre diğer tarafa kaydırttı, Mühendisler geldi, zemine indi, hareket ettirmek için ray döşediler, Çalışmaları izlemesi için koltuk getirttiler, oturdu günlerce izledi, takip etti, pbs.twimg.com/media/DBd9FOKXg... Çalışanlar için çadır kurdular, o da çadır kurdurttu, çadırda kaldı, Dönemin gazeteleri bu olayı gereksiz uğraşlar olarak tenkit edecekti, Yıllar sonra doğa ve ağaçlar katledildiğinde ise ilk bu konu akıllara gelecekti, Atatürk Orman Çiftliği ise bu düşüncenin ürünüdür, Ot yeşermez denen yerde çiftlik kurmuş, Cumhuriyet’in doğal ürün ihtiyacı bu çiftlikten karşılanmıştır, Her yıl mahsuller çoğalmış, daha da büyümüştür, * Kitap okumayı severdi, Cephelerde dahi vazgeçilmeziydi, Kurşunların yağdığı cephede Madam Corinne ile mektuplaşırken, kitap istiyordu, En sevdiği kitaplar arasında; Grigoriy Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesi, Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu, Türk Tarih Kurumu’nun çıkartmış olduğu, Belleten, Jean Jacques Rousseau, Toplum Sözleşmesi, (Mecliste bahsetmiştir) Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları gibi eserler vardır. * Tevfik Fikret hayranıydı, Birçok ülkenin sözlükleri elinin altında bulunurdu, Balkanlar’da, Trablusgarp’da, Çanakkale’de, Sakarya’da, Kocatepe’de… Düşmanla burun buruna olduğu her yerde, tek düşüncesi vardı… Bağımsız bir ülke, bilimin ve fennin liderliğinde özgür bir Türkiye Cumhuriyeti… Özellikle sürgün edildiği yıllarda, gittiği Avrupa ülkeleri ona rol model olmuş, gelişmişliğe bizzat tanık olmuştu. Kısa zamanda iyi taraflarını düşüncesine not etmiş, çıkarttığı yayınlarda bahsetmeye başlamıştı. Türkiye o zaman Türkiya olarak geçiyordu, sonradan çıkmadı hep vardı. * Mustafa Kemal’in fikirlerinin en önünde Bilim ve Fen vardı, Kadın özgürleşmeliydi; Medeni kanunu meclisten geçirdi, Dönemin gazete ve dergilerinde kapanmalar meydana gelirken, kadın dergisi hayata geçiyordu, Resmi nikahı getirdi, ilk nikahı kendisi kıydı, Artık tek eşlilik vardı, birden fazla kadınla evlilik tarihe karışacaktı, Küçük yaşta evlilikler önlenebilsin diye yaş sınırı kondu, Seçme ve seçilme hakkı kademeli olarak kadınlara verildi, Meclis’e ilk ayak basan kadın, eşi Latife idi, Kadın hakları savunucusu idi, Mustafa Kemal’in eşi değil yardımcısıydı, Kadınlara eğitim hakkı verildi, Sakarya ‘da Yunanlılar varken, cepheden Türkiye Eğitim Kongresini tertipledi, açılış konuşmasını yaptı, “Saygıdeğer Hanımlar, Efendiler” diyerek konuşmaya başladı, kadınları ön safhalara aldı, bir ilk yaşanıyordu, değişim daha zafer gelmeden başlıyordu, savaş cehaletle verilecekti, ilk adımı atıyordu, yıl 1921 idi. Düşman yaklaştığı için planlanandan birkaç gün daha az sürdü, cepheye geri döndü, * Dönem itibari ile; “Kadınlar insan yerine konmuyor, sayılmıyordu, Nüfus sayımında büyükbaş hayvanlar sayılıyor, kadınlar sayılmıyordu,” Artık zamanı gelmişti, Cumhuriyet’in aydınlanmasına kadın eli değecekti, “Kıvılcım olarak gönderecek, ateş olarak geleceklerdi”, Cumhuriyetin temelini oluşturdular,
Sabiha Gökçen
Sabiha Gökçen
; ilk savaş pilotumuz oldu, dersler verdi, pilotlar yetiştirdi, https://1000kitap.com/yazar/Afet-Inan ; Fransızca eğitimi aldı, Cenevre Üniversitesi Tarih bölümünden diploma aldı, Türk Tarihi Tezi ile doktora yaptı, Ankara dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde doçent oldu, profesör oldu. TTK’nun asbaşkanı oldu. Kara Harp okulunda ders verdi, Devrim tarihi ve kadın haklarına dair kitapları dokuz lisana çevrildi. Çağdaş Türk kadını modeliydi. Fatma Refet Angın, Cumhuriyet’in ilk kadın öğretmeni, Leman Cevat Tomsu, Cumhuriyet’in ilk kadın mimarı, Bedia Muvahhit, Cumhuriyet’in ilk kadın tiyatrocularından, Keriman Halis Ece, 1932 yılı Dünya Güzellik yarışması birincisi, Cahide Sonku; Cumhuriyet’in ilk kadın yönetmeni, Halide Edip Adıvar, her ne kadar sonradan Atatürk ile ters düşse de Milli Mücadelenin en önemli figürlerinden, yüreği vatan aşkı ile yatan vatanseverlerinden, yazar / gazeteci, Remziye Hisar, Cumhuriyet’in ilk kadın Kimyageri, Müzeyyan Senar, Cumhuriyet’in Divası, Yıldız Moran İlk mektepli kadın fotoğrafçımızdı, Safiye Ayla dendiğinde akan sular duruyordu, kendisinden sonra gelecek seslere ölçüt oldu, …. * Mustafa Kemal’den önce, Mustafa Kemal’den sonra Türk Kadını diye iki ayrılır… Devamında kadınlarımız güçlendikçe güçlenecekti, Cumhuriyet’in savunucuları olarak Atatürk’ün vasiyetini yerine getireceklerdi. * “4 bin 494 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı… Öğretmenlerin üçte birinin öğretmenlik eğitimi yoktu, Medreselerde Türkçe yasaktı, Tek üniversite darülfünun vardı o da medreseden halliceydi…” * Abdülhamid zamanında “yalan beyanlarla” tutuklandı, Bomba atıp, tahtı ele geçireceği suçu ile karşı karşıya geldi, Gizlice bastığı yayınların ve muhalefetinin bedeli idi, 2 ay tutuklu kaldı, Affedildi, İlk görev yeri olan Şam’a sürüldü… Görev yeri 5. Ordu idi, Kurmay Yüzbaşı idi, Sürgünler yeni başlıyordu, Abdülhamid; İttihad ve Terakki tarafından tahtan indirildi, Sürgün edildi, Artık başa Enver ve Talat Paşa önderliğinde ki İttihad ve Terakki geçmişti, Mustafa Kemal içlerindeydi fakat, siyasetin ordunun işi olmadığını söylüyor, Tenkitlerini sürdürüyordu, Enver Paşa’dan “siyaseti, siyasetçilere bırakmasını” istiyordu, Terakki ve Enver Paşaların sonunu Mustafa Kemal’in öngördüğü bu tutumları getirdi, Vatanperverlerdi lakin planları yoktu, 1907’de Kıdemli Yüzbaşı oldu, 1909’da Hareket Ordusu ile İstanbul’a girdi, Kurmay Başkan’dı, İstanbul’da başlayan ayaklanma bastırılmıştı, “Hareket Ordusu” adı Mustafa Kemal’e aitti, 1910’da Fransa’ya gitti, Picardie Manevraları'na katıldı. i0.wp.com/mustafakemalim.... Fotoğrafa iyi bakın. Şapka’nın gavur icadı olduğu ve dine karşı olduğu söylendiği yıllardı, 1911’de Trablusgarp'a kaçak yollarla gitti. Vatanı savunması arz ediyordu. Tobruk ve Dernede görev aldı. İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 1 yıl sonra Derne Komutanlığına getirildi. 1912'de Balkan Savaşı baş gösterdi. Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'a gitti. Dimetoka ve Edirne'nin alınışında bulundu, katkıları büyüktü. Geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. Sofya Ateşemiliterliğine atandı, Mustafa Kemal’i Dünyaya tanıtan fotoğrafı buydu, isteataturk.com/gorseller/15075... Kıyafet balosu için İstanbul’dan istetmişti, Salona girdiğinde alkış tufanı kopmuş, ilgi odağı olmuştu, “Yeniçeri kıyafeti diye bilinse de Uçbeyi kıyafetiydi," 1914’te Yarbaylığa terfi etti, Sofya’da duramazdı, düşman Çanakkale’de idi, Enver Paşa’ya telgraf üzerine telgraf çekti, “Çanakkale’ye atandı, Orient Express’le İstanbul’a geldi, Tekirdağ’dan Halep isimli vapura bindi, Anafartalar Kahramanı, Gelibolu’ya ayak bastı.” * “57'inci Alayı alarak yolsuz, sarp ve derin derelerle kesilen arazide intikal ederek, saat 09.40'ta Kocaçimen mevkisine vardı. Burada 57. Alay dinlenmeye bırakılmış, Atatürk Conkbayırı'na geçmiştir. Orada cephaneleri bittiği için çekilen ve düşmanca kovalanan bir gözetleme bölüğüne rastladı, Mustafa Kemal anlatıyor: "- Nerede düşman? - İşte diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten de düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, serbestçe ilerliyordu. Düşman bana askerlerimden daha yakın. Düşman bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman, bir mantıkla mıdır, yoksa bir içgüdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere: - Düşmandan kaçılmaz dedim. - Cephanemiz kalmadı, dediler. - Cephanemiz yoksa süngümüz var, dedim. Ve bağırarak, - Süngü tak, dedim. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerleyen piyade alayı ile Cebel Bataryası'nın erlerini marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Erler yatınca, düşman da yere yattı. Kazandığımız an, bu andır." * “Cephede öğle yemeklerinde bando çaldırıyordu, Askerin moralini yüksek tutmaya çalışıyordu, İngilizler deliriyordu, bombardıman daha da kuvvetleniyordu, Carmen Operetinden parçalar çaldırırdı.” * “Size ben taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka kumandanlar gelebilir” diyecekti, göğüs göğüse süngü çarpışmaları yapacaktı, Düşman onu ve kahraman Mehmetçiği hiç unutmayacaktı, * Savaşın huzursuzluğunu biraz olsun azaltmak için kitap okuyor, İstanbul’daki arkadaşı Corinne ile Fransızca mektuplaşıyordu * Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal Paşa gündemdeydi, Gazeteler ondan bahsediyordu, Harp Mecmuası’nda “Çanakkale kahramanı” başlığı ile fotoğrafı yayınlanacaktı, Baskı durdu, fotoğraf kalktı, Yıllar sonra Yakup Kadri Karaosmanoğlu TRT’de anlatacak, “Enver Paşa’nın Mustafa Kemal’den bahsedilmesin” diye emir verdiğini söyleyecekti, İttihad ve Terakki Paşaları rahatsızdı, Mustafa Kemal adı her yerdeydi, Tenkit ve raporları onu ön plana çıkartıyor, Terakki liderleri onu İstanbul’dan uzaklaştırmak istiyordu, Anafartalar Grubu Komutanlığındaki üstün başarı ve hizmetlerinden dolayı, 17 Ocak 1916'da Muharebe Altın Liyakat Madalyası ile ödüllendirildi, Çanakkale’de kazandığı “Kılıçlı Gümüş Liyakat Madalyası” en sevdiği madalyaydı, Onu hiç çıkarmayacaktı… 1916'da karargâhı Edirne'de bulunan 16'ncı Kolordu Komutanlığına atanmıştır, “15 veya 16 Mart 1916'da Diyarbakır'daki görevine gitmek üzere İstanbul'dan ayrılmıştır. 26 veya 27 Mart'ta kolordunun komutasını üzerine almıştır. Albay olarak görevi üzerine alan Mustafa Kemal, 1 Nisan 1916'da mirlivalığa (tümgeneralliğe) terfi etmiştir.” * İncelemeyi uzatmamak adına; Bu kronolojinin devamına
Falih Rıfkı Atay
Falih Rıfkı Atay
‘ın
Babanız Atatürk
Babanız Atatürk
kitabına yaptığım incelemeden devam edebilirsiniz. --->> #32524477 Osmanlı’nın son durumu, Balkan savaşları, Trablusgarp ve devamı için
Zeytindağı
Zeytindağı
incelememe bakabilirsiniz. ->>>#31846184 Sakarya Meydan Muharebesi ve Başkomutanlık Meydan Muharebeleri için -->> #28696189 19 Mayıs 1919 ve sonrası için
Nutuk
Nutuk
incelememe bakabilirsiniz. ->> #28597997 * Kitabın Kaynakçasız olduğu sürekli dile getiriliyor, doğrudur kaynakça yok. Lakin bu kitapta kaynakçaya ihtiyaç var mıydı? İnanın bana gerek yoktu. Zaten bir kitaptan alıntı yapıyor ise Yazarın adı ile konuya başlıyor. Geri kalan kısım bilinen şeylerin Özdil yorumu ile bize ulaşması. Yani yazılarına ve kitaplarına aşinaysanız zaten biliyorsunuz demektir. Sizler için bir kaç not aldım ve son okuduğum İpek Çalışlar'ın kitabında ki bilgiler ile ufak bir karşılaştırma yaptım; Sayfa 102 Çerkez(s) Et(d)hem olayı çok kısa tutulmuş, malum yeterince ortalığı karıştıran var, en azından bir iki sayfa ayrılmalı, ilk defa karşılaşan okura bilgi verilmeliydi, Sayfa 142 ‘de meşhur Kocatepe fotoğrafı ile ilgili Yılmaz Özdil Edhem Tem, İpek Çalışlar
Mustafa Kemal Atatürk Mücadelesi ve Özel Hayatı
Mustafa Kemal Atatürk Mücadelesi ve Özel Hayatı
kitabında sayfa 312’de fotoğrafın J. Weinberg imzası taşıdığını söylüyor, i.sozcu.com.tr/wp-content/uplo... Sayfa 197 ‘de Latife’nin Mustafa Kemal’i köşk’te karşıladığı yazıyor,
Mustafa Kemal Atatürk Mücadelesi ve Özel Hayatı
Mustafa Kemal Atatürk Mücadelesi ve Özel Hayatı
kitabında ise Latife’nin evde olmadığı, daha sonra geldiği, içeri girmek isterken içeri alınmadığı ve bu evin hanımı benim dediği aktarılıyor. Daha sonra Mustafa Kemal kapıdan gelen sese doğru gidip, Latife’yi karşıladığı belirtiliyor. Aklına babasının Mustafa Kemal’i köşk’e davet ettiği sonradan aklına geldiği belirtiliyor. Sayfa 202’de Latife ile Mustafa Kemal boşandığından birbirlerine mektuplar yazıyorlar. Bu mektuplar şu an sergileniyor. Yılmaz Özdil başka, İpek çalışlar farklı anlatıyor. Çalışlar Latife’nin Aile yadigarı dediği ve notlar olan kitaplarını aldığını söylüyor. Özdil; Latife’nin kitapları Mustafa Kemal’in ricası ile bıraktığını yazıyor. Sayfa 211 Fikriye’nin intiharı. İpek çalışlar birden fazla örnek ile konuyu geniş tutarak havada bırakıyor. Özdil, Turgut Özakman’ın filme uyarladığı şekilde intiharı anlatıyor. Çalışlar o kadar çok örnek vermişti ki, konu yaverin üzerine kalıyordu. Çok üzücü bir durumdu, Mustafa Kemal Fikriye’nin ölümünü kolay atlatamamıştır. O yüzden önemli bir konudur. Derinlemesine inceleyiniz, Latife Hanım ile ayrılığına zemin hazırlayacak dönemlerin başlangıcına işaret eden olaydır. Sayfa 213’te Sabiha Gökçen’in Latife ve Fikriye kıyaslaması var. Unutulmasın, sayın Gökçen ikisi ile bir arada olmadı. Köşke daha sonra geldi. Sayfa 295 te Mustafa Kemal’in asıl sesinden bahsediyor sayın Özdil… youtube.com/watch?v=g-b67r8... Celal Şengör bu sese bilerek mi kalınlaştırdınız, ne gerek var buna demişti. Orijinal sesinin daha ince olduğunu söylüyordu. Tarihin teknolojik yönden gelişmemiş olmamasının sorunlarından biri. Hala emin olamıyoruz. Sayfa 335 Topal Osman… Çankaya’da bir silahlı çatışma olduğu ortak kanı. Bundan sonrası biraz sıkıntı. Yalnız asıl konu Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey… Yalan, yani Çukur Tarih yazanlar Mustafa Kemal’in Topal Osman’a emir verdirdiği, Topal Osman’ın Ali Şükrü’yü öldürdüğünü, sonra Atatürk’ün Topal Osman’ı öldürttüğünü yazıyorlar. Topal Osman Mustafa Kemal’in korumasıdır. Ali Şükrü’nün Mustafa Kemal’e söylediği sözler üzerine bu durumu kendi şahsi kararı ile yapmış olduğu kanısı vardır, İpek Çalışlar bir çarşaf konusu ortaya atmıştır. Strateji bakımından mantıklı olsa da bana pek mantıklı gelmedi. Bu konu ile ilgili detaylı araştırma yapmak önemli. Eğer belgelendirilemeyen bir şey ise, farklı yorumların olması doğal bir durum. Sayfa 467 de Atatürk’ün üçüncü kez kalp krizi geçirdiği yazıyor. İlk ikisini genelde Laitife Hanım’a bağlıyorlardı. Yalnız o zamanın teknolojisi ile bunu anlamanın imkansıza yakın olduğu belirtilmiş kendi doktorları tarafından. Sadece tahmin yürütülmüş. Yabancı iki doktor bu durumu savunmuş, yalnız ilerleyen yıllarda bir daha böyle bir sorunla karşılaşmamıştır Mustafa Kemal. * * * * Mustafa Kemal’i yazmak Yılmaz Özdil’in boynunun borcuydu, yazdı. Mustafa Kemal’i okumak, anlamak, araştırmak da bizim boynumuzun borcudur. Ne bir kitap okumakla onu anlayabiliriz, ne de onun fikirlerini belleğimize alabiliriz. Ömrü cephelerde geçmiş olmasına rağmen, her zaman şık giyinirdi, Bizim günlük hayatta bahane ettiğimiz şeylerin hepsi, onun karşılaştığı durumlara kıyasla hiçbir şey. Mustafa Kemal’i kimse yıpratamaz, sadece saygısızlık yaptıklarını sanırlar lakin baş edemezler, Vücut bulmuş bir Mustafa Kemal ile baş edemediler, heykelleri ile takılıyorlar, Fikirlerinin yayıldığı Milyonlarca Mustafa Kemal ile asla baş edemediler, edemeyecekler, Unutmayalım “Fikirlere Kurşun İşlemez.” Bırakın kendi hallerine, onlarda öyle mutlu olsun demeyeceğiz, Daha çok öğrenecek ve gayri resmi yalan tarih anlatılarına belgelerle cevaplar vereceğiz. * * * Bu animasyonu seviyorum, Atatürk ne yaptı diyorsun, Sana kısaca bak bunları yaptı diyor, buyurunuz; youtube.com/watch?v=r7LMJs7... Yazdığım en uzun inceleme oldu. Sevgili Yılmaz Özdil; Eline, emeğine, içinde ki Atatürk sevgisine sağlık. Bu kitap çığır açan yeni bilgiler mi sunuyor, hayır, Tartışmalı bilgiler var mı, her Atatürk biyografisinde olduğu gibi, evet, Sevgili Özdil; Atatürk’ü bilmeyen ya da ders kitaplarından öğrenmiş insanlara, Tarihten korkan ve detaylı biyografileri gözünde büyüten, Araştırma yapmayan, merak etmeyen, Yalan tarih yazanlara cevap veremeyen, Selanik neresi diye sorsalar, Ankara’da değil mi diyecek kişilere, En basit anlatım ile Mustafa Kemal’i anlatmışsın. Atatürk’ü keşfetmeleri de artık onların boynunun borcu olsun, Yeni bilgiler edinmek için kendilerinde “kuvvet” bulsunlar. Dönemin öncesi ve sonrasını anlamak için yeni araştırmalar yapsınlar. * Kırmızıkedi ve bu kitapta emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Müthiş bir kampanya ile yoluna devam ediyor. * Bu uzun incelemeyi okuduysanız, teşekkürlerimi sunuyorum. Okuyun, Okutun, Hediye edin. Yalnız; tembih edin ki bu kitapla sınırlı kalmasınlar, Sadece başlangıçları olsun… İlber Hoca’nın Atatürk kitabına detaysız bir kitap olduğu için eleştiri yapmıştım, vazgeçtim. Detaysız tabirimi, hitap ettiği kitleye kolay ulaşması ve anlaşılır olması bakımından yeterli olarak değiştiriyorum. Bu ülke Tarih sevmeye ve okumaya başladı. Bu kitaplar sayesinde umarım ki, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün söylediği gibi; “Türk Çocuğu Ecdadını (Atalarını) Tanıdıkça Daha Büyük İşler Yapmak İçin Kendinde Kuvvet Bulacaktır” Tekrar tekrar üzerinde durmak istiyorum, asla yetinmeyin, araştırmak ödeviniz olsun. * * Daha derinlemesine inmek istiyorsanız;
Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu
Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu
Atatürk'ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk
Atatürk'ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk
kaynakyayinlari.com/nutuk-vesikalar... (Günümüz için En başarılı iki Nutuk basımı diyebilirim.)
Çankaya
Çankaya
Tek Adam - Cilt 1
Tek Adam - Cilt 1
(I-II-III)
10 Kasım Yas Günü
10 Kasım Yas Günü
(O günleri gerçekten yaşayın) İlhan Ersel odakitap.com/seriat-devleti-... Cumhuriyet dönemine inin. Dönemin yazarlarının ne yazdığını öğrenin, araştırın. Özellikle Cumhuriyet’in temelinde emeği olan kadroyu asla es geçmeyin. Yazdıkları kitapları bulun, okuyun. Dönemin yazarlarının yazılarının derlendiği ciltli bir kaynak, Altı Ok odakitap.com/alti-ok-kolekti... Muazzez Çiğ - Atatürk ve Sümerliller; odakitap.com/ataturk-ve-sume... Cahit Kayra derlemesi; tarihcikitabevi.com/kitaplarimiz/cu... (I-II-III) Araştırdıkça daha çok kitap bulacaksınız emin olun. Örnek olması açısından vermek istedim. * * Celal Şengör’den güzel bir hediye bırakıyorum sizlere; youtube.com/watch?v=rkOHtie... * * Atatürk ve Sevgi ile kalın… Atatürk’ün izinden değil, Yolundan gidin… Neyi nasıl yaptığını, neler yapmak istediğini anlayın, Onun izi 10 Kasım 1938 günü Saat 09:05’te ebediyete intikal etti, Onun yolu 10 Kasım 1938 günü saat 09:06’da bize armağan oldu. * Yolun, yolumuzdur, Açtığın Yolda, Gösterdiğin Hedefe! … * Ruhun Şad olsun! Kurduğun Cumhuriyet ilelebet Payidar Olsun! Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun! Atatürk’ün görüntüleri ile birlikte 10. Yıl Nutku Konuşması; youtube.com/watch?v=wQPtkbA... … Bir Milletin Yeniden Doğuşu; youtube.com/watch?v=JWi-5AV... * Son olarak bir sorum var, bize ne lazım İsmet Paşam? youtube.com/watch?v=bn3NVJ2... * Cumhuriyetimizin 95. Yılı Kutlu Olsun! * Saygı ve Sevgilerimle… * …
Mustafa Kemal
Mustafa KemalYılmaz Özdil · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201814bin okunma
··
3.172 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Murat Ç okurunun profil resmi
İncelemeyi gündemde tutmak için acaba bende mi incelemeye sürekli yorum atsam. Haber linki falan atsam. Yeni moda bu galiba. Gündemde tutarsam 500 beğeni olur mu acaba? Eheushauau. Neyse. :)))) 1k gerçekten eğlenceli bir platform. :))
Gamze Ö. okurunun profil resmi
Hem inceleme için hem de ek kaynaklar ve videolar için teşekkürler. Kalemine sağlık.. Herkes sıfır tarih bilgisiyle ahkam kesiyor, araştırmak, öğrenmek, merak etmek ne gezer. Önüne hazır konulanı indirdikleri için direk beyinlerine, hazımsızlık yapıyor demek ki. Araştıran insan düşünen insandır zaten, düşünseler nankörce düşmanlık etmezlerdi, en azından açıkça gösteremezlerdi o kadar utanma duygusu olurdu bence.
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Eşsiz ve konu hakkında muhteşem bir analiz olmuş. Emeğine, yüreğine ve kalemine sağlık Murat. Burada, öncelikle zaman ayırarak bu konuya göstermiş olduğun hassasiyet ve çabanı takdire şayan buluyorum. Senin burada düşünerek yazdıklarının üzerine ne söylesek ya az gelecek ya da neredeyse eşdeğer gidecektir. Şu son dönemde (16 yıldır) yaşananlara istinaden açıkça ifade etmek isterim ki, içimizde olan Atatürk ve Türk düşmanları, Devlet Bahçeli'nin koalisyon döneminde AKP'yi 2002'de iktidara getiren erken seçim çağrısı ile çok daha net görülür oldu. Siz, siz ne kadar çabalasanız da, tarihe KALIN HARFLER ile adını, şanını, tarihini, zaferlerini yazdırmış bir kurucu önderi asla bizlerin düşüncelerinden silemeyeceksiniz. Sizler yeni tarih yazma çabası içerisinde olabilirsiniz, ama unutmayınız ki, tarih öyle ceylan derisi meclis koltuklarında ya da uzaktan masa başında yazılamıyor maalesef !!!
Murat Ç okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Adem görüşlerin için. 14 Word sayfası uzunluğunda olduğunu, son noktayı koyduğumda görmüştüm. Mustafa Kemal bizim ortak değerimizdir, ondan vazgeçmek ya da onu az bilmek lüksümüz yoktur, olmayacaktır da. Onun hakkında hiç durmadan okumak, hiç durmadan yazmak kadar keyif aldığım nadir şeyler vardır. Aslında daha geriye gitmek lazım. Particilikle işim yok ama bilgi olarak yazayım. Özellikle 1982 sonrası kapanan bir CHP vardı. 10 yıl sonra tekrar açıldı sanırım. O dönemde SHP ve DSP gereken boşluğu dolduramadı. Zaten sıkıntı olan dönemde bu propagandalar hız kazandı. Atatürk düşmanları daha da hortladı. İnan bana şuan verilen tepkiler çok üst düzey. Toplum vazgeçmiyor, o yıllarda iyice sindirilmeye çalışılan bir politika uygulanıyordu. İşte bu adını anmayacağım parti de o düşüncenin kollarından uzadı buraya kadar. Bunlar MATRUŞKA gibi, kimin içini açarsan, bir başka türevi çıkıyor. Ama düşünceler aynı, tipler değişik. Bıyıklarda aynı. Ve günümüz... Anıtkabir ziyaretleri daha sıklaştı, Belki de Cumhuriyetin hiç bir döneminde yayınlanmadığı kadar Atatürk biyografisi ve Cumhuriyet dönemi kitapları çıkmaya başladı. Belki de NUTUK ilk defa bu kadar çok satıyor ve okunuyor. İşte bu oluşumu iyi yönetmek, gerçek bilgilerle donatmak hepimizin toplum olarak görevi. Hiçbir unvana gerek yok. Elimizden gelenin fazlasını yapmamız gerekiyor. Yeni nesil, bunlara teslim edilemez! Sağol, varol! Teşekkürlerimle.
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Kaydettim, sakin zamanda, sakin kafa ile okuyacağım Murat. Şimdiden emeğine sağlık. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Evet, bu sebeptendir ki insanlar milli değerlerine ve doğru yola dönecekler. Elbet iyi ya da kötü deneyimler sonrasında dönecekler, ama ne, ne kadar yasaklanırsa o kadar ilgi görüyor ve sonrasında da aşırı bir artış eğilimi oluyor. Bizim içimizde olan zaten bu yasaklar ve gündem olmasından değil, vakti zamanımızda kara önlükler ile o yoklukta bu ülkenin bir evladı, bir ferdi olmak içindi çabamız. Yokluk nedir biliriz ve refah geldiğinde de yediğimiz kaba pislemeyiz. Biz ülkemizi iyi ve kötü yanları ile seviyor, bunun için mücadele ediyoruz. Kulaktan dolma bilgilere, yanlış yorumlayan tarihçi ve politikacılara da itibar etmiyoruz. Evet, herkes manevi bir değeri savunabilir, ama maneviyatı yaşamak için önce medeniyeti ona sunabilecek bir ülkede de yaşaması elzemdir. Güzel yorumun ve tekrardan incelemen için ben teşekkür ederim.
Homeless okurunun profil resmi
Kaydettim, okuyacağım :) Ancak emek kokuyor inceleme.
Murat Ç okurunun profil resmi
Yorumu bekliyor olacağım. :) Değer verdiğin ve okuyacağın için şimdiden teşekkür ederim ederim.
3 sonraki yanıtı göster
bastianikalesindekipisi okurunun profil resmi
Yorumunuzu ikinci defa okudum. Tekrar elinize sağlık. Ben de Abülhamitin hatıraları konusundaki şüpheye dikkat çekmek isterim (syf:67). Malum bu konuda çok farklı iddialar var. Bir de Matmazel Bradner'le olan ilişkisini tanımlarken (syf:80) acaba kelime seçimi olarak flörtü kullanmasa mıydı diyorum. İşin magazinsel boyutu beni hiçbir zaman ilgilendirmese de Karlsbarg'da Geçen Günlerim adlı notlarında bu durum sadece Elbongen'e araba yolculuğuyla kısıtlı kalmış gibi görünüyor. Eğer 15 Temmuz-20 Temmuz arasında yaşananları günlüğüne yazmadığını kastederek "6 günlük sergüzeşti günü gününe yazmak müyesser olmadı" ifadesinden bu çıkarımda bulunduysa bu durum sizce fazlasıyla öznel olmamış mı?
Murat Ç okurunun profil resmi
Ah ben onu yazmayı unutmuşum. Evet benimde garipsediğim bir Abdülhamit hatırası idi. Gerçekliği tartışılır ve kanıtlanabilir durmuyor. :) Anılara ya da "söylendiği birileri tarafından söylendiği söylenen" konular, ciddi bir argüman olamaz. Sadece hoş tebessüm bırakan yazılar olur. Mesela İpek Çalışlar'ın Atatürk'ü, çok ciddi emek sarf edilmiş bir kitap olmasına karşın, incelemesini yaptığımda göreceğiz, ciddilikten çıkıp, hiç şahit olmadıkları bir anıya diyalog yazmış bulunmuş. Özel hayatına ineceğim derken, yatak odasına x kişinin sözde anlatısı kitaba yazılır mı? Yazılmaz. Şimdi özetleyelim; Özdil'in içinde büyük bir Atatürk sevgisi var. Bu kitap tabi ki bir güzelleme ve her kesim insanın okumasının sağlanması için dizayn edilmiş. Özdil Türkiye'nşn en çok okunan yazarı sıralamasında en başta sanırım. Yazdığı diğer kitapları zaten milyon adet satılmış. Ben de bütün hepsi mevcut. Sadece Kadın ve Adam'ı daha okuyamadım. Yani Mustafa Kemal değil de yine gazete yazılarını topladığı derleme yapsa bu hızda satmasa da yine milyon satacak. Yani her türlü para kazanır, bu kitaba sadece ticari amaçla yazılmış demek basit düşünce ürünüdür. O adamın köşe yazısında yazdığı tek satırı günlük sosyal medya hesabında korkup yazamayan insanlar, insafsızca eleştirince gülüyorum. Kitaba yapılan eleştiriler saçma sapan bir boyut almış. Şuraya iki satır yazamayan kişiler kalkmış sen kitap yazma otur gazetende köşe yazısı yaz diyor. Öncelikle Özdil bu kitabı yazmak istemiş ve yazmış. Kitabın anlatım şekli hiçbir Atatürk biyografisine benzer değil. Köşe yazısında ki uslübunu korumuş. İlber Ortaylı kitapları da ortaylının konuşma diline göre yazılır. Aynı durum onda da vardır. Kaynakça yok evet, çünkü bilinen şeyleri yorumlamış. Bu adam gazeteci, anormal bir durum yok, o yolu tercih etmiş. Kaynakça okumayan, kaynakça nedir bilmeyenler kaynakça sorar olmuş. 100 sayfa kaynakçalı kitaplar var, kim hangisine bakıyor, bakmıyor ama olsun. Kitaba eleştiri yapılır ve yapılmaya aday zaten. Lakin çirkinleşen insanlar asla samimi değil. Kitabı ciddi bir kaynak olarak görmemek, sadece yapılan güzellemeden keyif almak gerekir. Ekstra olarak iyi bilenlerin dahi yeni bir şey öğreneceği bir kaç bilgi mevcuttur. Hiç bilmeyenlerin ise bizim şüphe ile baktığımız konular hakkında tabi ki bir şüphesi olmayacak. Okuyacak ve geçecek. Bu kitap bana göre Mustafa Kemal 'i hiç okumayan insanlarda bir etki yaptı. Bu etki daha çok araştırmalarına vesile olacaktır. Buna iyi yönde bakıyorum. İki defa okuduğunuz ve yorumladığınız için teşekkür ederim. Yanlış hatırlamıyorsam 15-16 Word sayfası uzunluğunda idi. İki defa okumuş olmanız değer kattı. Teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.