Anladığım kadarıyla, 'Benim Dinim' adlı kitabında Tolstoy şöyle bir şey ima ediyormuş:
“Toplumsal devrim olarak ne gerçekleşirse gerçekleşsin, insanların içinde kendilerine özel ve gizli bir başka devrim gerçekleşecek ve bundan yeni bir din doğacak; daha doğrusu, adı henüz konulmamış yepyeni bir şey doğacak ve bu şey, eskiden Hıristiyan dininin sahip olduğu yatıştırma, avutma, yaşamı olası kılma etkilerini taşıyacak.”
Çok ilginç bir kitap olsa gerek Tolstoy’unki. Sonunda sinizmden, şüphecilikten, yalan dolandan bıkıp daha müzikli bir yaşam sürdürmek isteyeceğiz. Peki, nasıl gerçekleşecek bu ve ne bulacağız gerçekten? Önceden tahmin edebilmek ilginç olurdu, ama daha da iyisi, gelecekte yalnızca felâketler görmektense bu tür bir kehanet yapabilmek...
Yoksa, devrimler ya da savaşlar yoluyla olsun, çürümüş devletlerin iflası yoluyla olsun, elbette bir sürü felâket, şimşekler gibi düşecek modern dünyanın ve uygarlığın üstüne.
...
Tek bir soru. Sadece bir tane. Kayra sordu:
“Nasılsın?”
Bacaklarını iki kişilik salıncağa uzatıp sağ kolunu sırtını dayadığı demire yaslayıp sol kolunu da salıncağın kenarına koydu. Birkaç saniye çevreyi seyretti. Ve başladı konuşmaya.
“Seni Kinyas en son Fransa’da görmüştüm. Paris’te. Ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü
LEV TOLSTOY, İTİRAFLARIM’DAN
Eğitimli ve bilge kişilerin ortaya koydukları akla dayalı bilgi yaşamın anlamını reddederken büyük insan kitleleri, bütün insanlık, bu anlamı akıldışı bilgiyle algılıyordu. Bu akıldışı bilgi ise inançtır, tam da benim kabul edemeyeceğim şey. Bu, Tanrıdır; altı günde yaradılış, şeytanlar ve melekler ve diğerleri.
Eskiden kocasını, oğlunu, kardeşini kaybeden kadınlar yas yüzükleri takarmış.” Diyor Rojda. “Ağrıyı yalnızca kalbinde değil üstünde de taşımak bu olsa gerek.”
"Gitmeyeceğim. Gidemem. Kalmam gerek artık. Eskiden olsa gidebilirdim. Ama artık olmaz. İnsan düşündükçe daha iyi anlıyor. Ben hiç gitmeyeceğim buradan."