Yazılmış en iyi savaş karşıtı, savaşın iç yüzünü, üzerimize kabus olup çöküşünü anlatan kitap hangisi? Hepsini bir kenara bırakın. Şimdiye kadar size önerdiğim, okuyun diye ısrar ettiğim bütün kitapları da kenara koyun! Kapıların Dışında'ya verin önceliği.
Wolfgang Borchert, ikinci dünya savaşını yaşamış, 3 yıl cephede bulunmuş, döndüğünde ise 'kapıların dışında' kalmış bir yazar. Savaşın ruhunu bu denli hissederek ve hissettirerek anlatmasının sebebi bu.
Savaştan dönüyorsun fakat sen o eski sen değilsin. Bıraktığın yer, bulmayı umduğun gibi değil. Ailen yok. Nefes alamıyorsun. Hayat yok!
"Her yer enkaz, herkes kaypak."
Okurken, yazarın her satırda acı çektiğini anlıyorsunuz. Üstelik, yazdıklarını yaşadığı için de iki kez çekiyor bu acıyı. Hayır bin kez! Hayatta olduğu, nefes aldığı her an acı çekiyor. Sizin de okurken onunla birlikte ciğeriniz tükeniyor.
Bu nedenle mutlaka, mutlaka okumalısınız bu kitabı ya da tam da bu sebeplerle okumayın. Çünkü, binlerce ölü gördükten sonra bir daha eskisi gibi olamayan; savaşa, savaş emri verip de karısının sıcacık koynunda yatmaya devam edenlere, düzene, hayata, Tanrı'ya isyan eden Wolfgang Borchert, sizin de kitabı okuduktan sonra eskisi gibi olmanıza izin vermeyecek.
Acı dolu yaşam öyküsünden bahsettiğim ve kitaplarını yorumladığım video:
youtu.be/KKbVMoluEvM
Kapıların DışındaWolfgang Borchert · Can Yayınları · 20216,3bin okunma
Korkuyorsun değil mi?
Yeniden kırılmaktan,sevilmemekten
Yeniden sevememekten korkuyorsun.
Bir kere kırıldığın zaman yeniden eskisi gibi olmayacagini sanıyorsun.
Yüreğinin umut dallarını kırıp geçen rüzgarlara küsüyorsun.
Biri gelip,tekrar kırıp incitmesin diye tüm insanlardan kaçıyorsun.
Yeniden umut etmekten korkmaya başlıyorsun.
Biliyor musun, ne kadar kacsanda umut kırıldığı yerde yeşerir.
İnsan yeniden sever,yeniden umut eder ve yeniden hiç bir şey olmamış gibi gülümsemeye başlar...🍂🌾🌿
Bir gün baksam ki gelmişsin
Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar
'Gözlerinde bir bitmez, bir tükenmez güzellik'
Saçlarında ilkbahar.
Bir gün baksam ki gelmişsin
Gülüşünde taze serin bir rüzgar
Ellerin yine eskisi kadar güzel
Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar
Y.B.Bakiler
Ve bitti!
Öyle bir ikilemdeyim ki şimdi...
Bir tarafım neden bu kadar geç kaldım diyor, bir tarafım nereden okudum seni!
Ben şimdi nasıl unuturum okuduklarımı ve nasıl devam ederim eskisi gibi!
Nereden başlayacağımı, nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Okurken nasıl okuyacağımı da bilemedim. Dinlene dinlene okudum eseri. Daha iyisi gelmedi elimden.
Doğduğunuz andan itibaren konuşmakta, yürümekte, yemek yemekte, uyumakta ve daha bir sürü eylemde zorluk çektiğinizi bir düşünsenize...
Neyse ki düşünebiliyor ve anlayabiliyorsunuz.
İşte Christy'nin hayatı da bu şekildeydi.
Kitabın yazarı Christy Brown doğduğunda beyin felci geçirdiği için özel bir birey olarak dünyaya gözlerini açmıştı.
Bu durumu ilk fark eden ise annesiydi.
Kesin tanı koyulduktan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Değişmeyen tek bir şey vardı. Annesinin ona olan sonsuz sevgisi...
Christy her şeye rağmen mücadele etmeyi bırakmıyor ve asla pes etmiyordu.
Bir gün sol ayağı ile yerdeki bir tebeşiri aldı ve çizmeye başladı. Hiçbir zaman durmadı...
Kendini bulmak için bir arayışa çıkmıştı. Bunun için düşüncelerini kullanabiliyordu ama onları ifade edilmek dünyanın en güzel duygusuydu.
.
.
1954 yılında sol ayağı ile yazmış olduğu bu eseri, hayata farklı bakış açıları ile bakmamızı sağlıyor.
Özel bireylerin dünyasını bir nebze de olsa anlamamıza olanak veriyor.
Önce bu kitaptan sonra da hayatımızdan çıkarmamız gereken çok fazla ders var.
.
.
Kötü olaylar yaşayıp olgunlaştığında eskisi kadar takmıyorsun bazı şeyleri mesela eskisi kadar özlemiyorsun kimseyi Kendini ziyan etmiyorsun geceleri çaya biraz daha fazla düşkün oluyorsun yada kahveyi biraz daha fazla içiyorsun çünkü artık öğreniyorsun ki kimse senin gibi ince düşünmüyor kimse, kimse için ölmüyor ya da ne bileyim işte kimse bir yarısı tatlı uykularını senin için bölmüyor yani kimse senin gibi üzülmüyor.