Cumali: Ayaklarımda bir sıcaklık var yukarı doğru çıkıyor ne bu? Sen çok vuruldun bilirsin eşkıya ben ölecek miyim? Hiç yoktan üvey annem geldi aklıma... Sonra emel geldi aklıma onu vuracağımı hiç düşünmemişti, ben de düşünmedim, her şey birden bire oldu. Ben şimdi cehenneme gideceğim dimi.
Baran (Eşkiya): Senin nereye gittiğini kim bilir
Cumali: Seninle memlekete gidecektik, hani dağlara çıkacaktık? Çok korkuyorum Eşkıya çok, beni bırakma çok korkuyorum Eşkıya çok.
Baran (Eşkiya): Korkma sadece toprağa gideceksin, sonra toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin, oradan çiçeğin özüne ulaşacaksın. Çiçeğin özüne bir arı konacak, belki belki o arı ben olacağım...
Eşkiya (1996) 🎬
youtu.be/k0UF4mKDPaw?si=...
VATAN YOLUNDA-YAKUP KADRİ
1918 yılı Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış. Mustafa Kemal Paşa, Anafartalar kahramanıdır. İstanbul’da umduğu çözümün olmadığını fark etmiş ve Samsun’a geçmiştir.
Avrupa’da bu durum EŞKİYALIK olarak görülüyor. Meşhur İstanbul basını Samsun’a geçiş olayına Avrupalılar gibi bakıyor. Düşmana karşı mücadele edileceği
Kitaplarda okurken karşılaştığımız haydutlar genellikle erkek karakterlerden oluşuyor.
Fakat bu kitapta bir haydut grubu var ve yöneticisi Floriçika isimli bir kadın .
Kitap ismi yanlış yazılmış yada basılmış zannedebilirsiniz ama doğru.
Çünkü Balkanlarda haydutlara "Hayduk" deniyormuş .
Balkanlardaki yaşamı, yonetimdeki kişilerin baskılarını, zenginlerin fakirleri sömürmelerini ve aile yapısını ele almış bu kez yazar.
Haydutlar grubunun uyelerinin her birinin , haydut olmadan önceki yaşamlarının anlatıldığı ve onları daglarda , ormanlarda eşkıya durumuna düşüren sebepleri anlatmaktadır Kimisi düzene isyan etmiş, kimisi kavuşamadığı sevgilisi için vurmus kendini dağlara..
Akıcı bir dille yazılmış sıkmıyor insanı ve o haydutların hayatına konuk ediyor yazar sizi
l 16. yüzyıl sonunda Anadolu'da kamu güvenliği özellikle sancak beylcrinden soruluyordu. Yerel eşkıya iyice denetimden çıkıp da olaya doğrudan cl koymak üzere bir müfettiş ya da kolluk kuvveti göndermek gerekmedikçe, hükümetin pek umurunda olmuyordu. Avrupa'da dere beyliğin erken dönemlerinde olanın tersine, yerel Osmanlı beyi yerel canileri tutuklayıp, yargılayıp, cezaya çarptırmıyordu; bunun yerine, eyaler teki her sancakbeyi, bölge kadısının isteğine uyarak ya da sadrazaının o isteğe uyan buyruğu gereğince, şeriat ve kanunları temel alan adaleti yerine getirmek üzere, yerel suçluları kadının huzuruna çıkarıyordu.