Belki de günün birinde
bir şiirin en coşkun dizesinde karşılaşırız seninle... Bırakıp kendimizi mavi bir sevdaya,
başka zamanların umutlarından çalarız. lodos değmiş saçlara ılık yağmurlarla yağarız.
İşleriz suretimizi bulutların sırrına,
Bir mayıs akşamında belki, tam da düşmüşken denize, ayın en parlak hali, parmak uçlarımızdan taşan tomurcuk güller açarız....
Yahut belki de günün birinde bir şiirin en hüzünlü dizesinde karşılaşırız seninle... Maviler griye çalmıştır,
tomurcuk güller açmamıştır,
yağmurlar değmiştir yüreğimize, üşütmüştür.
İçimizdeki kuşlar göçmüştür ılıman iklimlere, ve yanlarında yalan sevişleri de götürmüştür. Kim bilir belki de artık söz bitmiş, şiirler bize küsmüştür...
Hadi itiraf edin!
Hepiniz en az bir defa ölmeyi düşünmüşsünüzdür hayatta.
Kim bilir, belki buna kalkışan, kıyısından dönenler de vardır aranızda!
Geçenlerde bir haber gördüm, "Dünyanın en mutlu ülkesinde intiharlar neden artıyor?" Farklı zaman diliminde ise ülkemize dair bir haber gördüm: "İntihar oranlarında artış %50'lere
Yeryüzü ile gökyüzü Küsermis bazi sabahlar. Uzayıp giden yollar kavuştaramazmiş onları bir toprak istermiş gökyüzü, bir ışık istermiş yeryüzü. İkisi de mahrum bırakınca istediklerinden birbirlerini uzayıp gidermiş küskünlük.....
Gece yarısından sonra artan şiddetli tipi yüzünden Doğu Ekspresi artık yoluna devam edemez durumdadır. Yılın bu zamanlarında lüks tren tamamen doludur. Ertesi sabah yapılan kontroller sonucu tüm yolcuların sağ salim trende olduğu anlaşılır.Ancak defalarca bıçaklanarak öldürülen Amerikalı yolcunun kompartimaninin kapısı içeriden kitlidir. Sonunda trende yolculuk etmekte olan Hercule Poirot cinayeti incelemeye başlar.Ancak kimi yolcular cinayetin izlerini yok edebilmek için yaşlı dedektifin dikkatini dağıtmaya çalışırlar.Poirot kehanet sayılabilecek bir saptamayla cinayeti bir değil iki şekilde çözümlemeyi başarır.