Son derece sürükleyici ve merak uyandırıcı bir roman. Bir kurt ile köpeğin kanını taşıyan Beyaz Diş’in Vahşi Yaşamdaki hayata gözlerini açışı ve hayat mücadelesi var. Sonradan Kızılderelilerle tanışıp vahşeti tanıması, insanların acımasızlığını görmesiyle devam eden süreç. Dünyayı , yaşamı, insanları ve hayvanları bir kurdun gözünden görmemizi ve onun gibi düşünmemizi sağlıyor bu roman. Onun yaşadığı maceralarda onunla beraber acımasız olabiliyorsunuz, sevgiyi yeterince tatmadığı ve bilmediği için yaptıklarından dolayı yadırgamıyorsunuz. Çünkü kendi yaşam mücadelesi ve geldiği yerin dokusu var onda. Bir kurt köpeği yaşamı değil de içinde insanlık var. Hayatta kalma mücadelesi var. London; boyun eğmez, amansız bir doğal ve sosyal çevrede, insan ve hayvanın yaşama mücadelesini etkileyici bir gerçeklikle sunmuş. Daha sonra yine insanlardan sevgi ve şefkat gördüğünde bu kez buna karşılık olarak sevgi ve saygı vermesi gerektiğini öğretmiş bu romanında. Sonlara doğru o vahşi köpeğin evcilleşmesi öyle duygusal ki. Son bölümlerde sahibine karşı olan ilgisi hele hele son bölümün tamamı artık duygusallık doruktaydı.
Ana fikire değinip bitireyim. Her canlı vahşi de olsa sevgiye muhtaçtır. Hayatta kalmak için savaşıp zorluklarla mücadele etmelidir. Sevgiyi ve saygıyı öğrettikten sonra, şefkatle yaklaştıktan sonra hayvanlar vahşi de olsa evcilleştirilebilir.
Mutlaka okuyun…