Bir zamanlar bir kral sarayının yolu üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de gelip geçenin tepkisini görmek için pencereye oturmuştu. Sabahtan öğleye kadar ülkenin ileri gelenleri, zengin tüccarları, saray görevlileri ve pek çok kişi geçti o yoldan. Hepsi kayanın etrafından dolaşarak yollarına devam etti, pek çoğu da söylendi; kralı, halkından bunca vergiyi almasına rağmen yolları bile temiz tutamamakla eleştirdi. Sonunda saraya meyve ve sebze getiren bir köylü geldi. Yolun üzerindeki kayayı görünce sırtındaki küfeyi yere indirdi ve koca kayayı itmeye başladı. Epey bir çabadan sonra kan ter içinde kayayı yolun kenarına itmeyi başardı. Tam küfesini yeniden sırtına takmak üzereyken kayayı kaldırdığı yerde bir kese olduğunu fark etti. Keseyi aldı ve açtı. Ağzına kadar altın dolu olan kesinin içinde bir de not vardı: “Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.” yazan bu not, krala aitti.
Hikâyeyi anlatanlar, köylünün, pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders aldığını söylerler: “Her engel, hayat şartlarınızı iyileştirecek bir fırsattır.”
Muaz bin Cebel (radiyallahu anh) derki:
- Ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)! Beni cennete koyacak, cehennemden de uzaklaştıracak bir ameli bana haber ver, dedim. O da şöyle cevap verdi:
- Çok büyük bir şey sordun. Ancak o amel, Allah’ın (celle celaluhu) kolaylık vereceği kimseye pek kolaydır. Sen, Allah’a (celle celaluhu) kulluk eder,
Ne doktorun karısı, ne doktor, ne de koyu renk gözlüklü genç kız çevre- deki balkonlara körlerin çıktığını fark etti, ilki işiyle meşgul olduğundan, ötekiler de gözleri bir işe yaramadığından fark etmediler.