Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Midilli'nin Yunan askeri tarafından işgali üzerine onlara yardım ve rehberlik etmek üzere kurulan ve Batı Anadolu'dan bazı Rum vatandaşların da katıldığı bu çeteler ve işbirlikçileri Midilli'deki savunmasız Müslüman ahaliden kimini öldürmüş, kimi kadınlara tecavüz etmiş, ev ve mallarını yağmalamıştı.
Sanki bu ev müzikle anlam buluyor gibiydi ve müzik olmadan ev de o da ruhsuz kalacaktı..
Reklam
“Keçmişdə həkimlər bir kartoçka tapmaq üçün uzun müddət şkaflarda eşələnirdilər, qeydlər aparır, resepti əllə yazırdılar. İndiki zamanda həkimlərin nə çətinliyi var? Keçmişdə ofis işçiləri müdirə imzalatmaq üçün əllərində kağızlarla o yan-bu yana qaçırdılar. İndiki zamanda ofia işçilərinin nə çətinliyi var ki? Keçmişdə əkinçilər toxumu əlləri ilə əkib sünbülü oraqla yığırdılar. İndiki zamanda əkinçilərin nə çətinliyi var ki? Axı buna görə kimsə onları qınamır. Fiziki əməyin tətbiqini azaltmaq üçün hər sahədə texnologiya inkişaf edib. Lakin insanlar, nədənsə, eyni şeyin ev işlərinə də aid olduğunu qəbul etmək istəmirlər. Cin Yon evdar qadın olandan sonra ev işləri haqda fikirlərin ziddiyətli olduğunu gördü. Bəziləri bunu “bekarçılıq” deyə kiçildir, bəziləri isə “həyatın mənası” deyib ucaldır, lakin heç kim onun maddi dəyərini təyin etməyə çalışmır. Çünki bir şeyin maddi dəyəri ölçülərsə, demək, onu kimsə ödəməli olacaq.
Sayfa 134Kitabı okudu
Bir ev kerpiçten mi yapılmıştır yoksa yaban soylu alaca mermerden mi;önemli değildir aslında. Bilesin ki insanın üstünü saman da örtebilir, altın yaldızlı tavanlar da; gereksiz bir çabanın süs diye, süsleme diye yarattığı her şeyi hor görün. Hayran olunacak tek şey ruhtur; büyük bir ruh için büyük hiçbir şey yoktur diye düşünün.
Sayfa 49
Şu dünyada üç beş günlük ömrün var, Nedir bu dükkânlar, bu konaklar? Ev mi dayanır, bu sel yatağına? Bu rüzgârlı yerde mum mu yanar? Dün geldi: Nedir aradığın? dedi bana: Bensem, ne bakarsın o yana bu yana? Kendine gel de düşün, içine iyi bak: Ben senim, sen ben; aranıp durma boşuna!
Geyikli Gece
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Herşey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk. Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak Bir yandan toprağı sürdük Bir yandan kaybolduk Gladyatörlerden ve dişlilerden Ve büyük şehirlerden Gizleyerek yahut dövüşerek Geyikli geceyi kurtardık Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz Bilir bilmez geyikli gece yüzünden
Reklam
İnsanlarda anlayamadığı bir şey de gazete okumalarıydı. Neden her sabah içlerini karartmak gereğini duyarlardı acaba? Futbol maçı hastalarınınkini anlıyordu. "Ya ötekiler? Binlerce gazete satılıyor bu şehirde. Örneğin şu yaşlı adam! Yoksa FATİH'TE İKİ EV YANDI başlığını görüp "İyi, benim orada evim yok." diye düşünebilmek rahatlığı için mi okur? BİR ADAM KARISINI ÖLDÜRDÜ. "İyi etmiş. Kim bilir ne namussuzdu." ÇİN'DE İSYAN. "Beter olsunlar, kırsınlar birbirlerini. Bize dokunmasınlar da!.." Bu "biz" dediği daha çok "ben" değil mi? "Ben, benim, bana, beni!" Herkes "Ben".
Sayfa 122Kitabı okudu
En azından önceleri buna inanıyordu. İnsanın içinden gelen inanç geleceğin temelidir.
Onu hayatıma davet etmek, tamamen benim yarattığım bir sorundu.
Reklam
Kıyıda, iki katlı, üçgen alınlıklı ahşap bir evin önünde, biraz sonra evden çıkacak olan bir kadını bekliyormuş gibi ayakta dikilen, giysileri ve duruşu ile eve ve kıyıya yabancı, ince uzun bir adam vardı. Adamı tanıyordum. Bir filmde, ağaca çıkıp, “Kadın istiyorum!” diye uluyan oyuncuya benziyordu. Beklediği kadın, tiz kahkahalar atan, balık etini geçkin, gül desenli, tek parça pazen giysiler giyen, gerdanında ince çizgiler belirmiş, terleyen bir kadındı. Ev, çevresindekilerin tercihlerine karışmayan, bu tarafsızlık nedeniyle, kendi kaderine sahip çıkma yeteneğini kaybetmiş ve şimdi bir dekor gibi sadece ön yüzü ile mevcut bir evdi. Kadın ise yıllar önce arka kapıdan, başka biriyle kaçmıştı. Evi saran sarmaşık her şeyi biliyor ve susuyordu. “Evi yak,” dedim adama, “yak ve git.”
Sigarayı söndürdüm, odaya girdim. Gözüm karanlığa alışmıştı. Akrobatı açmama gerek yoktu. Zaten Müzeyyen, evde yoktu. Tek harekette bütün ışıkları yaktım. Ufaklığın odasına daldım, boştu. Göze görünebilecek, not bırakılabilecek her yere baktım. Bir daha, bir daha baktım. Telefonun yanındaki not defterine, not defterindeki yazılara, yazıların
GILGAMIŞ DESTANI (parçalar)
Kurduğumuz ev sonsuz mu ki? Yaptığımız anlaşmalar yürülükte midir sonsuz? Kardeşler sonsuz paylaşmaz ki malı mülkü? Ülkede sonsuz sürüp gider mi nefret? Irmak hiç durmadan yükselip sel olmaz ki? Yusufçuk sonsuz bakmaz ki güneşe. Hiçbir zaman hiçbir şey kalıcı olmamıştır. Birbirine ne kadar benzer uyuyanlarla ölüler. Yoksullukla soylu, kaderin isteğine yaklaştıkça Bir örnek olurlar, değil mi?
AKAD-BABİLKitabı okuyor
Uyuyabilmem için hiçbir neden yok. Sabah 8'de kalkmış olmam, o ilgisiz büro, ev, ben, beni yoramıyor artık. Uyanmam için bir neden yok.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.